Bereketli, semeredâr ve mütevazı bir hayat yaşayarak 2021 Kasım'ında vefat eden şair, mütefekkir ve siyasetçi Sezai Karakoç'un 1966 ve 1967'de kendi çıkardığı Diriliş Dergisi'nde neşredilen başyazılar "İslam'ın Dirilişi" adıyla kitap olarak yayımlanmıştı. Kitabı, çok önceleri okumuştum. Ama bu günlerde bir daha bakmak ihtiyacı hissettim.
Kitap, "İslam'ın Dirilişi ve İslam'ın Çağrısı" ismi ile iki bölüm halinde tanzim edilmiş ve toplam on üç yazıdan meydana geliyor.
Kitapta yer alan birinci başyazı "İslam'ın dirilişi deyimi ile şüphe yok ki İslam halklarının dirilişini söylemek istiyoruz. Yoksa, İslâm prensiplerinin değil. Çünkü İslâm prensipleri hiçbir zaman ölmemiştir ve ölmez. Her zaman için dipdiridir, ezelî ve ebedidir." cümlesi ile bitiyor. Ne kadar yerinde ve mahza hakikat bir cümle değil mi?
Nurculuğu, İslâm düşünce, inanç ve aksiyon akımlarının başında zikreden Karakoç, başka bir yazısında da nurculuk için "İnanış dirilişinde en önemli kütle hareketidir." diyor.
"Edebiyat ve Sanatta Diriliş" yazısında da "Risale-i Nur'un da son derece etkili bir sesi ve üslûbu vardır. Bir bakıma Risale-i Nur, tek başına bir İslam kültürü külliyatıdır." cümlesini okuyoruz. Bu hükmün gerekçelerini de açıklıyor ayrıca.
"İslâm'ın Çağrısı" adıyla ikinci bölümde ise altı yazı var. Bu yazılardan "Yahudiye Çağrı" yazısı, Yahudilik ve siyonizmin vahşetli iç yüzünün bütün şiddetiyle ortaya çıktığı bu döneme, yıllar öncesinden işaret etmesi bakımından tekrar okumaya değer bir yazı. Onun için aynen buraya alıyorum.
"Yahudiler, binlerce yıldır bir Mesih (diriltici) beklerler. Onlara göre, bu diriltici gelecek ve onları kurtaracaktır. Bu, Mısır ve Babil esaretleri zamanında doğmuş, bu esaretlerden kurtulduktan sonra da ortadan kalkmamış bir inançtır. Hâlbuki bir değil, birçok kurtarıcı gelmiş ama onlar ırk gururları ve tarihi saplantıları yüzünden onları inkâr etmişlerdir. Maddî bakımdan kurtarıcı bekliyorlarsa, niçin bekliyorlar? Dünya nimetleri, bütün onların elindedir. Siyasi bakımından bekliyorlarsa, niçin bekliyorlar? Aşağı yukarı gizlice dünyayı idare edenler onlardır, gizli dünya devletini kuranlar onlardır. Yurt istiyorlarsa, çağın en büyük faciasını bir fantezi uğruna işlemekten çekinmeyerek, bir milyon Müslüman'ı yurtlarından kovmuş ve oraya yerleşmişlerdir.
"Din ve iç dünya açısından bekliyorlarsa ki bunu asla kabul etmeyeceklerdir, o kurtarıcı gelmiştir. İşte İslam. Dinleri, donmuş ve katılaşmış, kapalı bir din hâlini almıştır. Dünyanın bütün güçlerini kendileri ellerinde bulundurdukları ve dünya acılar içinde kıvrandığı hâlde, ne din ne madde güçleriyle buna bir çare bulmaya çalışmaktadırlar. Yürekleri katılaşmış, daha kötüsü marazileşmiştir. Irk gururu onlara, insancıl olmanın bütün yollarını tıkamıştır. Kafka'da yankılanan bunalım budur. Büyük filozofları Martin Buber'in denemesi, felsefe sınırları içinde kalmış; Yahudi kültürünü hümanist bir yöne çevirememiş, Yahudiyi olumlu bir çerçevede insanlığı inşa işine katamamıştır. Bundandır ki Yahudiler nice dünya nimetlerine boğulurlarsa boğulsunlar, ruhlarındaki bu ukde çözülmemektedir.
"Yahudi ruhu, köklü bir değişime uğramadıkça, bu ukdeden kurtulamayacaklar, isteseler bile insanlarla ilgilerinde sömürme eğilimini yenemeyecekler, bir gün de şu veya bu ülkede bir öç patlamasıyla karşılaştıkları zaman bile onun gerçek sebep ve anlamına eremeyeceklerdir. Yahudi ruhundaki kör düğümü ikiye biçerek çözecek ışık kılıcı, Kur'an'da bulunuyor. Bunu bir anlasalar. Kabiliyetlerini, ırklarının özelliğini belirten, yine Kur'an'dır. İnsanlık evrenine en mümkün merhametle katacak olan yine Kur'an'dir. Bunu bir bilseler. Hz. Musa'nın parmağı Kuran'ı işaret ediyordu. Dünyanın bütün güçlerini ellerinde bulundurdukları hâlde, dinlerini en ufak bir ilgi devşiremiyorlar. Dinleri böylesine ırklarıyla kaynaşmıştır.
Yahudi ırkı, kendisi istemese bile insanlığın durumundan ötürü büyük bir değişikliğe uğramak zorundadır. Son çağlarda bütün ihtilal ve devrimlerde oynadığı roller, insanlığa ancak negatif yönden entegre olmuştur. Bu tarihi gerçek, onun insanlığa olan ihtiyacının şiddetini göstermiş ama çare ve şifasını verememiş, hatta insanlıkla Yahudiliğin arasını onarmayı daha da güçleştirmiştir.
İşte, İslâm, namaz ve oruç, öte dünya inancı, bütün insanlık gibi, Yahudiliği de hakikate, kurtuluşa, kurtulduktan sonra da kurtarmaya çağırıyor. Hz. İbrahim'in çoktan kaybettikleri izini bu yolda bulacaklardır, arasalar."
Evet dostlar, Sezai Karakoç denilecek her şeyi yıllar önce ifade etmiş. Gazze özelinde hassasiyetimizi kaybetmemek için, bir daha hatırlatmak istedik.
Selam ve dua ile.