Şener Dilek Abinin Mana-yı Harfî Sunumu

Habibi Nacar YILMAZ

"VII. Uluslararası, Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi" geçen sene 19-21 Ekim günlerinde, Bitlis Eren Üniversitesi'nde yapılmıştı. Her kongre olmazsa da haberimiz olduğu kadarıyla, çoğundan söz eden yazılar yazmışızdır. Bu sonuncusu hariç.

Bu kongrede, Profesör Şener Dilek Abinin "Mana-yı Harfi ile Bakış; İnsanın Mahiyet ve Hakikatı, Saadet ve Sorumluluğu" başlığı ile yaptığı sunumu özetleyen bir broşür, geçenlerde Trabzon'a teşrif eden, değerli hizmet insanı ve Risale-i Nur'un fihristi olarak tanıdığımız Ragıp Öncel Abi vesilesiyle bize ulaştı. Şener Abinin haftanın çoğu akşamları yaptığı, istifadeye medar derslerini kaçırmamaya çalışırız. Fakat bu broşür, biraz farklı. Elde edip okumanızı ısrarla tavsiye edeceğim.

İnkârcıların doğrudan inkâr ve şirkin reklâm ve propagandasını yapmak yerine, daha kripto metotlarla, bilim maskesini de kullanarak inkâr ve şirki yutturmaya çalıştıkları bir dönemdeyiz malûm.Bunların bu sinsi ve biraz da sevimli görünen izah ve zihinleri iğdiş eden propaganda metotlarını, üstad tâ geçen asrın başlarında tespit etmiş ve bunların bu sinsi oyunlarını bertaraf ederek boşa çıkaracak yeni usuller geliştirmişti. Başta, onların ağızlarında çiğnedikleri ve adına bilimsellik ve fen bilimleri dedikleri emziklerini, "Bize Allah'ı tanıtır mısın?" suali ile kendisini ziyarete gelen talebelere: "Sizin okuduğunuz her bir fen mütemadiyen Allah'tan bahsedip Halıkı tanıttırıyorlar, öğretmenleri değil onları dinleyiniz." tavsiyesi ile boşa çıkarmıştı. Tevhid hakikati adına, onların ağızlarından bu emziği almıştı.

Başta fizik, kimya, biyoloji, astronomi ve elektrik gibi fenler, bütün kelime ve cümleleriyle Cenab-ı Allah'ın kâinatta koyduğu kanunları ve bu kanunlara tâbi sanat eserlerini anlatmaktadır. Hem de insanlık tarihi boyunca. Aslında Üstad tâ geçen asrın başlarında, Batı'nın bu dinsiz şebekesi ve yerli işbirlikçilerinin bilimsellik adını taktıkları yeni, sinsi planlarına karşı devrin idarecilerine, din ve fen bilimlerinin birlikte okutulacağı bir eğitim sisteminin teessüsünü ısrarla tavsiye etmişti. Maalesef bu talep maddi olarak tahakkuk edemedi. Fakat bu sefer de üstad fen bilimlerini, tabiat bataklığına düşmeye vesile eden bu zındıka anlayışına karşı, her bir fennin bir esma-i İlâhiyeye dayandığını, aslında o fennin kemâlini bulup hakikate dönüşmesi için de fenlere mana-yı ismiyle değil de mana-yı harfi ile bakılması gerektiğini ısrarla ve çeşitli vesilelerle nurlarda izah etti. İşte, gençlere Allah'ı tanıtmak için, fenleri okuma tavsiyesi de sanata sanatkârı hesabına, onu gösterir yönüyle, yani mana-yı harfi ile bakmanın, bu bakış açısının bir neticesidir.

Mana-yı ismi, dinsiz ve materyalist felsefenin şuursuz, kör ve sağır gözlüğü gibidir.Bu gözlükle kâinata, sanata bakan bir insanın idrâk ve anlaması kapanır. Aklı gözüne iner, kalbine karanlık bir perde siner. Gözü sanatı görür, hatta sayfalarca da bu sanatı över, anlatır ama aklındaki perde; eserin arkasındaki müessiri, sanatın arkasındaki sanatkârı, nimetin arkasındaki mün'imi ve O'nun şefkat ve merhamet elini görmesine engel olur.

Üstadın kırk sene ömrümde, otuz sene tahsilimde öğrendiğim dediği kelimelerin başında gelen mana-yı harfi ile bakış ise, kâinat kitabını imanî bir bakış ile yorumlama tekniği; eseri, sanatı mantık ve muhakemeden geçirme, sanatın arkasında kendini tanıtmak ve göstermek isteyen hikmete ve kudrete intikal etme ve âleme duyurma çağrısıdır.

Şener Dilek Abi, kongre sunumunda işte bu iki bakış açısından mana-yı ismiyi biraz da alegorik, sembolik anlatımla altı misal ile anlatıyor. Mana-yı ismiyle bakışı anlatıyor ama bunu okuyunca, mana-yı harfi ile bakışın ne olduğunu da böylece daha iyi anlamış oluyoruz Çünkü mana-yı harfi, ismî bakışın tam tersi. Bu çok harika misallerden sadece birine, diğerlerinin de neticelerinin sonuç cümlelerine yer vereceğiz. Bu şekilde, mana-yı isminin insanı nasıl bir maskaraya çevirdiğini görmüş olacağız.

"Adamın biri Süleymaniye Camisi'ne girdi. Nakışlarla süslü kapı ve pencerelere, muhteşem tezyinatlara baktı. Mihrap ve minberi dikkatle inceledi. Kubbedeki hat sanatına hayran oldu, takdir ve tahsin etti. Çok beğendi. Hayretini gizleyemedi. "Ne güzeldir." dedi. Parmağını ısırdı. Ama bu maharet ve ince işleri, bu latif, zarif nakışları ve bütün güzelliklerin tamamını fırça ve boyalara, tahta ve kerestelere, demir, taş, mermer, kum ve çakıllara havale etti. Sonra hükmünü verdi. "Bu ihtişam ve güzellik, bu tenasüp ve ahenk, bu malzemelerin üründür." dedi. Bu şuursuz, cansız, akılsız ve iradesiz maddeleri birer dirayetli sanatkâr, birer mükemmel usta ve maharetli birer nakkaş olarak gördü ve göstermeye çalıştı. Yazdı, ve çizdi; evirdi, çevirdi, uyduruk kelimelerle ruhsuz ve hakikatsız cümlelerle süsledi, püsledi. Dünyayı yeni keşfetmiş gibi bir bilim adamı(!)hüviyetinde, etraf-ı âleme ilan etti. Adına "Çağdaş Yorum Sanatı ve Bilimsellik."dedi. Bu çağdaş, bilimsel yalanı, bilim maskesi altında insanlara yutturmaya çalıştı.Bu muhteşem eser, Mimar Sinan'ındır, diyenleri de yobazlıkla, gericilikle, taassup ve cehaletle itham etti. Göre göre, bile bile hikmeti çiğnedi. Hakikate gözünü kapadı. Mimar Sinan'ın kemalâtını örttü, tamamen kapattı Münkir-i Sinan oldu. Bu adam, hükmiyet noktasında, inkârcıların defterine kaydoldu. Evet, insanların sicil dosyası ve vukuat kaydı var. Konuşmak da yazmak da ameldendir."

"Kâinatta tesadüfe tesadüf edilemez." hakikatini çiğneyen ikinci misaldeki ahmaklığını âleme tescil ettiren adam da ahmaklar defterine kaydını yaptırdı.

"Sanatlı eser, sanatkârını gösterir." hükmüne gözlerini kapayan üçüncü misaldeki adam da avanaklar defterine kaydoldu.

"Ye iç, yat, kalk! Varsa hayalin!
Zevke dal, düşünme derin derin!"

diyen dördüncü adam ise, meşrebini yemek ve dökmek üzerine bina ettiği ve bir pislik makinesine dönüp tefekkür ve intikali terk ettiği için, nankör ve sefihler defterine kaydoldu.

Fikir ve düşüncelerini "Estetik ve Kendi Kendine Oluşumlar"diye ilan eden beşinci adam ise, ahmak ve gafiller defterine kaydoldu.

Çeşitli sahtekârlıkla, "Piltdown Adamı" sahtekârlığı ile bilimi yarım asır şaşırtan devrim yobazı da profesyonel sahtekâr ve yalancı iblisler defterine kaydoldu.

Evet dostlar, ömrünü hâkimâne ve hakîmâne bir bakışla Nurlara vakfeden değerli bilim insanı Şener Dilek Abinin yaratılış kongresinde yaptığı sunum, sadece harfi ve ismi bakıştan ibaret değil. Yine insana ancak mana-yı harfi ile bakınca anlaşılabilen insanın mahiyet ve hakikati, saadet de sorumluluk konusu da var ki bunu da broşürü elde edip istifade etmenize bırakıyorum.

Selam ve dua ile.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.