'Teistik Evrim Düşüncesinin; Bilim, Felsefe ve İslam'ın Delilleriyle Eleştirisi' Kitabı Üzerine

Habibi Nacar YILMAZ

Tâ lise yıllarından beri gördüğüm şu ki bu evrim konusu, çeşitli zeminlerde zihinleri meşgul etmiş ve etmeye de devam ediyor. Daha küçük bir numunesinin laboratuvar ortamında bile ispatı yapılamamış; onun için de teori düzeyinde kalmış bu düşüncenin maalesef bazı dinî çevrelerde de hem de bir eziklik içinde savunulduğunu görüyoruz. Geçen hafta, "Okuduğum Son Kitap" başlığı ile yayımlanan yazımızda da incelemeye çalıştığımız yukarıda da ismini verdiğim kitap, işte başta bu çevrelere cevap olarak yazılmış güzel, derin ve titiz bir çalışma ürünü.

İnsanın, sadece birkaç elementin bir araya toplanması ile terkip edilmiş yönüne bakabilen ve asırların anlatıp bitiremediği bu muazzam insan mucizesini, sadece "yiyen, içen ve döken" yani "pislik makinesi" bir varlık olarak gören, maneviyata kapalı anlayışın; insanı derinlemesine anlaması, ona etraflı bir tarif ve tanım getirmesi gerçekten zor.

İşte bu kitap, insana maddi ve manevî olarak kâinatın özeti; mahlukatın içinde en nazik ve nazenin bir misafiri ve en şereflisi olarak bakabilen bir anlayışın ürünü.Onun için, kitabı okurken insan kendini, hem fizyolojik olarak hem de on sekiz bin âleme denk manevi keyfiyetiyle daha iyi tanıyor. Biraz teknik bilgiler yönü ağır basan kısımlarda zorlanılsa bile, okunması keyif veriyor.

Kitabı okuyunca, her türün kendisine ait özel telafi ve avantaj mekanizmalarıyla donatılmış bir genetik potansiyelle yaratıldığını açıkça görüyorsunuz. Yani her tür ve türün fertleri, yaratılışlarından beri hayatlarını devam ettirebilmeleri için, o devamı sağlayacak şekilde, tam donanımlı yaratılması gerekiyor. Bir kısım organlarının ona sonradan verildiği söz konusu olmadığı gibi; bazı organlarının zamanla kaybolması ve eklenmesi söz konusu değil; böyle olması mümkün değil.

Kitabı hâlâ tam bitirememe rağmen, merakımı çeken bazı konuları öğrenmiş oldum. Özellikle İşaratü'l İ'caz'da geçen "Beşeriyet ve sair hayvanatın teşkil ettikleri silsilenin mebdei, en başta bir babada kesildiği gibi; en nihayetinde son bir oğulda kesilip bitecektir." kısmı, hep merak ederdim. İnsan nesli, Kur'an'ın açık ve sarih beyanı ile Âdem aleyhisselam ile başlıyor. Bunun tevil veya zorlamayla değiştirilmesi falan mümkün değil. Diğer türlerin bir canlıdan evrilip devrilmesi ile ortaya çıktığı ve cansızlıktan tesadüfen hayat ortaya çıktığı tezi de insan türünden önce yaratılan diğer canlıların yaratılma devrelerinin anlaşılması ile çürümüş oluyor. Ki kitaptan diğer türlerin ortaya çıkarılma serüvenini öğrenmiş oldum. Yani her türün insanda olduğu gibi, bir âdemi var. Bunlardan, zaman içinde fertleri bitmiş türler de olabilir.

Evrimciler, buldukları bir iki diş ya da çene kalıntısını bitmiş bir türe vermek yerine, hayali birtakım yorumlarla ara fosil olarak ilan etmeye bayılıyorlar. Böylece, başka çareleri kalmadığından, sahte fosil Piltdown Adamında olduğu gibi, bilim dünyasını uzun süre oyalayabiliyorlar.

Kâinatın bilinen ve hesaplanan ömrü, uzun bir evrim periyodunun geçmesine uygun olmadığı gibi, buna delil olabilecek bolca bulunması gereken fosil kayıtları ve kalıntıları da yok. Bulunan fosillerden, yok olan türlere ait bazılarını zorlama yorumlarla evrime delil yapmaya çalışan, buna hevesli fosilciler var sadece.

Kitaptan okuduğum, türlerin âdem babası merakımı giderdiğim en net bilgiler,81. sayfada mevcut. Daha önce hiçbir yerde denk gelmediğim bu kısmı aynen aktarıyorum.

"Önceki yazımızda çeşitli jeolojik dönemlere ait fosil kayıtlarında, arkelerin (yani canlıların ana kısımlarının)genetik patlamasından Edikaryan Dönemindeki deniz canlılarına; Kambriyen Dönemindeki böcek, deniz eklembacaklıları, midye, salyangoz, tribolit, ahtapot, mürekkep balığı, sünger, solucan, denizanası, deniz yıldızı, yüzücü kabuklular, su fıskiyeleri, omurgalılar gibi nice eşsiz canlılardan, Ordovisyen Dönemindeki üç yüz yeni familyanın oluşmasına; Devoniyen Dönemindeki aktif yüzücü canlıların zuhurundan damarlı bitkilerin karadaki ani oluşumu ve çeşitlenmesine; Karbonifer Dönemi böcek patlamasından, Tiriyas Dönemi devrindeki dinozor, kaplumbağa, kertenkele gibi dört üyelilerin meydana çıkışına; Kretase Dönemi çiçekli bitkilerin patlamasından, memelilerin, kuşların ve insan ırkının husulüne kadar birçok türün geçmiş dönemdeki canlılarla hiçbir bağlantısı olmadığını, benzersizliğini ve ani zuhurunu misalleriyle izah etmiştik. Bilimin sunduğu bu hakikatler karşısında evrimcilerin tutumunun ne olduğu sorulacak olursa; materyalizm ve Darwinizmin gözlerini kör ettiği fanatik birtakım evrim bilimciler dışında ara forum fosillerinin yetersizliği ve içine girilen çıkmazlar bizzat evrimciler tarafından da kabul edilmektedir."

Evet dostlar, daha bitiremediğim bu aydınlatıcı ve güzel kitaptan çıkardığım netice "Allah'ın canlıları birbirinden evrimleşerek değil, kendi türleri içerisinde birbirinden bağımsız olarak yarattığı ve tarihsel süreçte türlerin kendi içinde sadece sınırlı bir değişime maruz kaldığı, en mantıklı açıklama olarak karşımıza çıkmaktadır."

Selam ve dua ile.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.