Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Bakara Suresi 119-121. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor
119 . (Habîbim, yâ Muhammed!) Şübhe yok ki biz seni, hak (dîn) ile, bir müjdeleyici ve (aynı zamanda) bir korkutucu olarak gönderdik; ve (sen) Cehennem ehlinden suâl olunmayacaksın!
120 . Ama dinlerine tâbi‘ olmadıkça, ne yahudiler ne de hristiyanlar senden aslâ hoşnûd olmayacaklardır. (Onlara) de ki: “Şübhesiz ki Allah’ın hidâyeti (olan İslâm), hidâyetin ta kendisidir!” Celâlim hakkı için, eğer sana (vahiyle) gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, Allah’(dan gelecek azâb)a karşı sana ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır! (*)
121 . Kendilerine Kitab verdiğimiz kim-seler(den bazısı) onu, tilâvetinin (okunmasının) hakkını vererek okurlar. İşte bunlar, ona (Kitâb’a) îmân ederler. (**) Her kim de onu inkâr ederse, işte onlar zarara uğrayanların ta kendileridir.
(*) “Umûr-ı dîniyede (dînî mes’elelerde) müsâmaha ile ve teşebbühle (hoşgörü ve benzemeye çalışmakla) medenîlere yanaşmayın! Çünki aramızdaki dere pek derindir. O dereyi doldurup, hatt-ı muvâsalayı (kavuşma hattını) te’mîn edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihâk edersiniz (katılırsınız) veya dalâlete (sapıklığa) düşer boğulursunuz!” (Mesnevî-i Nûriye, Habbe, 111)
(**) Bu âyet-i kerîme, Ca‘fer bin Ebî Tâlib (ra) ile birlikte Habeşistan’dan gelen kırk râhib hakkında nâzil olmuştur. (Celâleyn Şerhi, c. 1, 152)