Depremin üzerinden aşağı yukarı dört ay gibi bir zaman geçti. Bu deprem ne dört ay ne dört sene ve ne de kırk yıl unutulmayacaktır. Tarih boyunca yüzyıllarca nesilden nesile aktarılarak hep güncelliğini koruyacaktır. Bu deprem felaketi her bakımdan insanoğlunun kulaklarına küpe olacak bir nasihat olarak hafızalarda kendini korumalı ve unutulmamalıdır. Burada önemli olan musibetlerden ve hatalardan ders çıkarmaktır. Esas gayemiz emir olunduğumuz üzere dosdoğru yaşamak ve O’nun (cc) huzuruna öylece varmaktır. İnsan olarak hedefimiz Peygamberi (asv) ahlakı kendimize örnek almak, doğruluktan, iyilikten, adaletten, haktan şaşmamak olmalıdır. Her felaket ve musibetin ardından artılar ve eksiler mutlaka olacağı gibi deprem sonrasında da bir takım olumlu ve olumsuz tablolar ortaya çıkmıştır. Bu anlamda bizatihi, özellikle yaşadığım, gördüğüm, işittiğim bir takım konuları sizinle paylaşacak istiyorum.
Deprem bölgesinde yapılan devlet yardım ve yatırımları
Deprem bölgesine her gittiğimde gördüğüm en sevindirici konulardan birisi de, devlet ve milletin el ele vererek maddi ve manevi yaraların sarılmasında azami gayret sarf etmeleridir. Sosyal güvencesi olmayana, emekli olana, yaşlılara, asgari ücretle geçinen ailelere her 15 günde bir sosyal marketlerden gıda, temizlik ve giyim ürünleri verilmektedir. Randevulu dağıtım sistemi ile kargaşa ve izdihama mahal vermeden dağıtımlar gerçekleştirilmektedir. Yerel yönetimler tarafından her gün mutat olarak evlere temiz içme suyu dağıtılmaktadır. Allah bin kere razı olsun devletimizden ve emeği geçenlerden. Bununla birlikte deprem bölgesinde evi yıkılan, orta ve ağır hasarlı konutlarda oturanlara 5 bin TL kira yardımı verilmektedir. Bir yakını vefat edenlere ölüm yardımı olarak 100 bin TL, orta ve az hasarlı evlere 10 bin TL hasar bakım onarım yardımı, ev taşıma ücreti olarak her aileye 15 bin TL, her konuta belirli bir müddet ile elektrik, su ve doğalgaz faturalarında ücret alınmayarak borçların ertelenmesi örnek verilebilir. Bunun yanı sıra aile başına konutu yıkılan ve ağır hasar görenlere eşya yardımı da öngörüldüğünü ve yapılacağını duymaktayım. İnşallah bu da gerçekleşir. Rabbim, İnşallah insanımıza, en yakın zamanda yıkılan evlerinin yerine TOKİ tarafından yapılan daha sağlam evlerine geçmeyi nasip eder. Allah’ın izni ve devletimizin yardım ve gayreti ile bu günleri de görmeyi bizlere nasip eylesin.
Hasar ücretini çalan kayıtlı dolandırıcılar
Deprem bölgesinde yaşadığım şehir Şanlıurfa’da kiracısı olduğumuz az hasarlı öğrencilerimizin ve misafirlerimizin kalabileceği dershane olarak kullandığımız bir konut vardı. Takriben son yerel seçimlerden evvel burada kiracı olduğumuz ve oturduğumuz halde beş kişilik bir uyduruk kiracı tarafından nüfus idaresi ve muhtarlık tarafından kaydının yapıldığını bu depremden sonra ancak anladık. Bahsi geçen konutumuz az hasarlı olduğundan 10 bin TL tutarındaki hasar yardımını alarak tamirat yapmayı planlarken yaptığımız araştırmalar neticesinde bu paranın burada bir gün bile oturmayan resmi kayıtlı kişiye verildiğini gördük. Birkaç gün sonra, elektrik ve doğalgaz abonesi üzerinde olan arkadaşımız bir dilekçe vererek bu kişilerin gerçekte burada oturmadığını beyan ederek onların oturma kayıtlarının bu adresten alınmasını istedi. Adres değişimi süreci bekliyoruz, bakalım ne olacak. Olan, devlet tarafından bize verilecek hasar yardımına oldu. Hasar yardımını alan kişiyi tespit ettikten sonra, nezaketen “bu para sizin hakkınız değil, eğer alırsanız asıl kiracıya yani bize mutlaka vermelisiniz” dediğimiz halde anında yalan söyleyerek inkâr etmesi bizi şok etmiştir. “Ben parayı aldım veya almadım” demeyerek, “burada oturuyordum, depremi bu evde geçirdim, ancak depremden hemen sonra evimi taşıdım” diyerek bu parayı vermeyeceğini bir nevi bize iletmiş oluyordu. Allah yedirmesin diyerek iletişimimizi kesmek zorunda kaldık. Devletin verdiği parayı hakkı olmadığı halde devenin hamudu gibi yutanları Allah’a havale ediyoruz.
Evini kiraya verip çadırda oturanlar
Bu depremden sonra son dört ay içerisinde sık sık memleketim olan Adıyaman’ı ziyaret ediyorum. Her gittiğimde biraz daha iyiye gidiş var. Gün geçtikçe deprem yaraları sarılıyor. Vatandaşlarımız artık normal hayatın seyrine ayak uydurmaya başladılar. İşyerleri açılmış durumda, hayatta kalan insanlar işlerinin başında, ilk etapta insanların bir kısmı çadırda diğer bir kısmı aileleri ile birlikte sağlam evlerini paylaşarak birlikte yaşamaya alıştılar. Çadırlardan sonra artık konteyner kent ve evlere geçiş süreci hızlanmış durumda. Ancak kendisine konteyner verildiği halde çadırı terk etmeyenler oldukça fazla, evi az hasarlı veya sağlam olduğu halde evinde oturmayıp evinin yakınında çadırda kalanlar da bir hayli fazla. Hatta sadece çadırda kalmayı tercih edenler bile var. Bazı insanların konteyneri tercih etmemelerinin veya çadırda ısrarla kalmalarının nedenleri arasında; devlet ve STK’lar tarafından yapılacak yardımlardan mümkün mertebe istifade etmek olduğunu söyleyebiliriz. Hatta şunu bile görmek mümkün; evi sağlam veya az hasarlı olanların bir kısmının evini kiraya vererek sırf yardımlardan dolayı çadırda kalmayı tercih ettiğini görmek bile mümkün. İnsanoğlu bu, ne yapacağı, nasıl davranış sergileyeceği bilinmiyor. Bu anlamda merhum Mehmet Akif’in dediği gibi ‘Yüzsüzdür insanoğlu, kimse bilmez fendini, kime iyilik yaparsan, ondan koru kendini’ demesi manidardır. Güzel ahlak ve erdem her yerde insana gereklidir. Güzel ahlak ve erdem, hoşgörü ve itimat bazı insanlarda yoksa bu konuda devletin daha sıkı kontroller ile yerinde araştırma yaparak haklıya hakkını teslim edip, hakkı olmayana da devletin bir kuruşunu kaptırmaması gerekir.
İkinci el piyasası ve geri dönüşüm
Bölgede depremin ardından doğal olarak ikinci el alım satım piyasası da hareketlenmiş durumda. Evi yıkılmayıp eşyası sağlam olanlardan bir kısım aileler taşınabilecek durumdaki eşyalarını başka yere tahliye ettiler. Eşyası taşınamayacak durumda olanları ise sökerek ikinci el olarak satarak değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Tabi burada ikinci el ürünleri alanların hak ve hukuku gözeterek fiyat vermelerini istirham ediyoruz. Bilinmelidir ki ‘ağlayanın malı gülene fayda vermez.’ Başkası ağlarken satılan mala komik ücret verirseniz bundan hayır görmek mümkün değildir. İkinci el piyasası ile birlikte geri dönüşüm sanayinde kıpırdanma oldu. En azından yıkımı yapılan binalardan çıkan hurda plastik ve demir atıkları yıkım masraflarını karşılamaktadır. Aynı zamanda geri dönüşüm ile de çevreye olumsuz etkileri ortadan kalkmış olacaktır.
Fakirlik bazen avantaj olabiliyor
Deprem bölgesinde evi tek katlı betonarme olanların birçoklarının konutu yıkılmadı. Depremi ya hasarsız veya az hasarlı atlattılar. Beş katlı on katlı sitelerde oturanlar daha fakir olan yakınlarının yayında kalmaya mecbur oldular. Hatta birbirine gidip gelmeyenler bir arada aynı mekânı ve aynı yemeği, suyu paylaşmak durumunda kalarak nimetin kıymetini anlamaya çalışıp, varlığın ve yokluğun ne demek olduğunu hep birlikte derk ettiler. Dünya bu, her zaman zengine gülmez, biraz da fakire gülsün, fakirliğin depremde prim yapacağını nasıl görebilecektik?
Hırsızlık, yağmalama ve talan
Deprem bölgesinde ilk haftalarda bu tür vakalara lokal olarak üzülerek rastladığımızı ifade etmek isterim. Gerek dışarıdan gelen tıyneti bozuk mesleği hırsız olanlar, gerek içerdeki açgözlü bir kısım insanlar bölgenin yüz karası oldular. Bir kısmı yakalanarak hak ettiği cezayı gördü, bir kısmı salıverildi, bir kısmı ise bulunamayarak sineye çekildi. Rabbim her şeyi gören ve gözetendir. Kimsenin hakkı kimseye kalmaz. Allah mühlet verir ama ihmal etmez, bu tür insan bozması hayvanlar cezasını ahirette olsa bile ödemek zorunda kalacaklardır. Bu tarz iki ayaklı yaratıklara her yerde rastlamak mümkündür. Bu türlü yapılar ve ahlaki yozlaşmalar sadece deprem felaketinde görülen anormal durum değildir, savaşta, açlıkta, kıtlıkta da görülebilir. Bunları devlet ıslah etmeli, değilse Rabbim cezalarını versin diyerek Allah’a havale etmeliyiz.
Netice-i kelam
Depremde olsa, susuzlukta olsa, kıtlıkta olsa hatta savaşta olsa bile, insanoğlu her an yokluğa ve azlığa dirençli olmalıdır. Bu anlamda İslam’ın emri olan zekât ve orucun hikmetlerini bir kez daha yakından anlamak mümkündür. Bizim bu durumda yapacağımız en iyi davranış, varlıkta ve yoklukta paylaşmasını bilmek, yardımsever olmak, açgözlü olmamak, yalan, talan ve hırsızlıktan uzak durmak. Allah’ın bize verdiği nimetlere şükür etmek, her durumda tasarruf etmek, nasıl olsa bedavadır diye israf ve zayi etmekten kendimizi alıkoymaktır. Rabbim bir daha böyle bir afeti aziz milletimize ve insanlığı göstermesin, bizleri bu tür afet ve belalardan muhafaza eylesin. Amin.