Türkiye Sosyal Güvenlik Kurumu yaşlılığı; yetişkinliğin bir uzantısı olarak yaşam süresinin ileriki döneminde fiziksel ve ruhsal değişimlerin yoğun bir şekilde görüldüğü bir evre olarak tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü 65 yaş ve üstündeki bireyleri yaşlı kabul etmektedir. Her ne kadar yaşın ilerlemesiyle birlikte doku ve organlarda oluşan biyolojik yaşlanma söz konusu olsa bile toplumsal değerler ve kültürel yapı da yaşlının ve yaşlılığın kriterlerini belirlemektedir. Emeklilik, kişinin hayat içerisindeki önemli değişim dönemlerinden biri olmasıyla birlikte yaşlıların hayat dönemlerinde karşılaştığı ilk büyük değişimdir. Emekli olan kişi öncelikle ister istemez bir gelir kaybına uğrayacak, bununla birlikte sosyal rol ve yetkileri de değişecektir. Emeklilikle birlikte yaşanan bu kayıplara uyum sağlayamayan bireyler, kendilerini değersiz, önemsiz, yalnız, boşlukta ve çaresiz hissedebilir, hayatlarının geri kalanını planlamakta güçlük çekebilirler. Bazen yakınlarına yük oldukları hissine kapılır ve bazen de onlara karşı öfkeli tavırlar sergileyebilirler. Halbuki emeklilikle birlikte ortaya çıkan bir takım güçlü duygular tanınıp bu yeni duruma uyum sağlandığında, emeklilik bireyin kişisel gelişimini ve hayata yeni bir bakış açısı getirebilmesini sağlayacaktır.
Emeklilik sonrası istihdam imkanı olabilenler
Çoğu zaman yaş haddi dolmadan erken emekli olan kişiler ile karşılaştığımızda “iyi ki emekli olmuşum” derler. Sebebini sorunca hazır olan bir işte çalışmaya başlamış veya kendi yeni işini kurmuştur. Gençliğinde hayalini kurduğu teşebbüs ruhunu yakalama fırsatı bulur. Bu ve buna benzer imkanlar varsa fazla beklemeye gerek yok, yaş ve hizmet doldurulduğunda bireyin eli ve ayağı tutuyorken emekli olmasında yarar var. En azından hayatının son anına kadar tecrübe ve birikimlerini yeni nesillere aktarmakla birlikte ülke ekonomisine katkısı olur. Emekli şartlarını sağlayacak kişi eğer emekli olacaksa yeni çalışacağı bir yerde öncelikle aylık gelirindeki düşüşü sübvanse edecek bir iş arar. Eğer aylık kazancında bir dengeleme sağlamayacaksa “neden fazla yorulayım” diyebilir. Bazı iş yerleri emeklinin mevcut kayıplarının yarısını bile vermemektedirler. Birçok vaat verilerek emekli olunması istenen, iş imkanı sunulan birisine maalesef yeteri derecede kayıplarını telafi edecek bir maaş vaat edilmemektedir. Emekli olan bir kişi aslında işverenin avantajınadır, SGK gideri olmaksızın çalıştıracak ve vergi yükü az olacaktır. Kısaca şunu ifade etmek gerekir k: Kamuda dört birimlik işi dört liraya yapan birisi, emekli olduğunda geliri iki liraya düşerse, yeniden özel sektörde dört birimlik bir işte dört liraya çalışacaksa, şimdiki gelirinin emekli aylığıyla birlikte altı birim olması gerekir. Ama gelin görün ki bu çoğu zaman böyle olmuyor. Kayıplarını bile telafi edemeyecek duruma düşebiliyorlar. Bu yüzdende çoğu kimsenin emekli olmaya cesareti olmuyor. Daha önceleri özel sektörde çalışan birisi olarak bunu ifade edebilirim. Yani birey kendisini kamuda rahat ve huzurlu görebiliyorsa orada kalır, işveren ise en az kamu kadar çalışanına gelecek ve değer vaat edecekse çalışan özel sektörden yana olur. İki kere iki dört eder.
Emekli olmayı engelleyen faktörler
Ülkemizde son gelinen duruma bakıldığında ise emekli olmak kişisel tercih olarak zorlaşmıştır. Bundan 15-20 yıl evvel emekli olan birisi çalıştığı ücretin yaklaşık üçte ikisini emekli maaşı olarak almaya başlarken bugün gelinen noktada ancak yarısını alabilmektedir. Emekli tazminatları hakeza aynı durumdadır. Çok uzaklara gitmeye gerek kalmadan, pandemi dönemi öncesinde emekli tazminatıyla orta halli bir memur kendisine bir daire satın alabilirken günümüzde bu dairenin yarısını bile alamaz duruma gelmiştir. Bu durumda haliyle emekli olmayı çoğu kimse tercih etmeyecektir. Emeklisi gelmiş ancak yaş haddine varmamış, şu anda çalışan yüzbinlerce insanımız vardır. Bu bireylerin inanıyorum ki birçoğunun üzerinde hala çoluk çocuk ve aile yükümlülükleri devam etmektedir. Çoğu bu nedenlerden dolayı ister istemez emekli olmayı tercih etmeyecektir. Ana ve babasının eline bakan gençlerin iş bulmada ve işe yerleşmede zorluk çekmeleri bu süreci daha uzatmakta ve zorlaştırmaktadır.
Emekli olan her bir birey bütçeye yük müdür?
İşveren olarak devlet, emekli olan birinin yerine yeni bir personel almak durumunda olduğundan hem yeni gelen birisine hem de ayrılan emekliye maaş vermek durumunda kalacağından ister istemez emekli olma şartlarını zorlaştırmaktadır. Görünen köy kılavuz istemez. Son çeyrek asra baktığımızda bunu görmek mümkündür. Her geçen gün emekli olma şartları zorlaşmakta ve git gide emeklilerin aldıkları reel ücretler geri kalan yaşam standartlarına yetmez duruma gelmektedir. Çok insan tanırım, emekli yaşı geldiği halde hala bir ev veya araba alamamış ve ayakları üzerinde duramamışlardır. Mecburen hayatının son anına kadar fiilen çalışmaya devam edeceklerdir. Kiracılığın vermiş olduğu kambur ve ev sahiplerinin vicdansızlığı çoğu insanı ezip geçmiş ve elini kolunu bağlamıştır.
Konut edindirme yardımları (KEY)
Bir zamanlar maaş bordrolarında kesinti kısmında konut edindirme yardımları vardı, bir türlü emekliler konut sahibi olamadılar. O zamanlar KEY ile güzel bir başlangıç yapılmıştı ancak belli bir zamandan sonra bu birikimler yerinde kullanılmadığı için çalışanların umudu ve alın teri heba oldu. Neyse ki sonunda 2008 yılında, kesilen KEY kesintileri hak sahiplerine geri ödendi. Eğer bu KEY sağlam olarak devam etseydi bugün kamu kurumunda çalışan birçok memur konut sahibi olmuş ve devletin lojman sağlama meselesi de çözülmüş olunurdu.
Çalışana lojman tahsisi nasıl olmalı?
Sosyal devlet, çalışanına lojman vermeli ama bu lojman hak etme kriterleri sağlam temellere oturtulmalıdır. Kamu güvenliğini ilgilendiren alanlarda çalışanlara bir takım haklı gerekçelerle belki lojman gerekebilir ancak çoğu kurumlarda lojmanlar devlet memurlarının konfor sağlama alanı haline gelmiştir. Bazen bir veya iki evi olanlar bile lojmanda oturma hakkı kazanabiliyorlar. Üstelik memurlardan alınan lojman kiraları piyasaya göre bir hayli düşük. Piyasa değerinde olsun demek istemiyorum, tabi ki sosyal devlet gereği memuruna elini uzatacaktır ama maalesef bir lojmanın kirası şu anda piyasa değerinin en az on katı altındadır. Öncelikle devlet, lojmanlarını çalışanlarına ya değeri üzerinden kiraya vermeli veya satmalıdır, böylelikle her yıl bakım onarım külfetinden de kurtulmuş olacaktır.
EYT ve emeklilik yaşı
Geçmiş yıllarda, bundan çeyrek asır evvel ülkemizde uygulanan emekli yaşı kriterlerinde kadınlarda en 20 yıl, erkeklerde ise 25 yıl çalışma şartı aranmaktaydı. Eskiden 18 yaşında işe başlayan birisi 38 yaşında emekli olabiliyordu. Sonraları SGK’nın zarar etmesi nedeniyle erken yaşta emekli olmanın önü kapatılarak yaşta kademeli sisteme geçilmiş ve emeklilik hızı bir nebze de olsan frenlenmiş oldu. Ancak gelinen noktada toplumsal istek ve baskılar ve iktidarların seçim kaygılarının da etkisiyle EYT dediğimiz erken emeklilikte yaşa takılanlar için bir sefere mahsus bir kanun çıkarılarak onların da emekli olmaları sağlanmış oldu. Beş milyona yakın kişiden 2,5 milyon kişi EYT’den faydalanarak emekli oldular. Bu rüzgar gelinen noktada mevcut emekliler ve emekli olmakta olanları olumsuz etkiledi. Devlet ayağını yorganına göre uzatmalıdır, hesabını kitabını yaparak bu yola çıkması gerekirdi. Bugün emeklilere verilen maaş miktarının az olmasının nedenlerinden en önemlisi de EYT denen erken emekliliğin ta kendisidir. Çalışma Bakanımız haliyle serzenişte bulunarak EYT’nin devletin üzerine büyük yük teşkil ettiğini savunmaktadır. Bugün gelinen noktada SGK gelirlerinin % 70’ne yakını emekli maaşlarına sarf edilmektedir. Bizden daha zengin ve müreffeh olan Almanya’da ortalama 40 yıl çalışıp 20 yıl emekli maaşı almak söz konusu iken ülkemizde 20 yıl çalışılıp 40 yıl emekli maaşı alınabilmektedir. Bu da bize EYT uygulamasının neticesini ifade etmeye yeter ve artar bile.
Çalışanlar ve emekliler arasında maaş farkları
Yine bundan çeyrek asır evvel yapılan uygulamaların yan etkisi olsa gerek memur ve işçi arasında, bazı görevliler arasında, kurumdan kuruma göre değişen maaş farkları her geçen gün büyümekte ve bir türlü düzelmemektedir. Rahmetli Turgut Özal zamanından beri gelen tüm liderler her ne kadar söz verseler de bir türlü çalışanların ve emeklilerin maaş dengesizliklerini gideremediler. Bunlara örnek verecek olursak: Bundan birkaç sene evvel taşeron firmalarda asgari ücretle çalışan işçiler sürekli işçi kadrosuna alındıktan sonra yapılan iyileştirmeler sayesinde bunların maaşlarının başhekim maaşını bile geçtiği görülmektedir. Tabi ki alınan maaş yeterli mi hayır, kimsenin gözü yok, Rabbim güle güle harcamayı nasip etsin ama hakikaten de bir işçi kendi amirinden daha fazla maaş alacak olursa bunu neyle izah edebiliriz? Acaba başhekim çalışma disiplinini sağlamada zorluk çekmez mi? Bir başka örnek: Aynı şehirde aynı kademe ve derecede, aynı eşit şartlara sahip bir memur başka bir yerde nasıl olurda 10 bin TL daha fazla ücret alabilir? Ha keza emeklilerde de aynı sorun var, falan yerden emekli ise ayrı, filan yerden emekli ise farklı bir maaş alıyor. Çalışanın veya emeklinin maaşı tamamıyla elde ettiği özlük hakkına ve çalışma sürelerine göre tanzim edilmelidir. Tabiki bir hekim ile düz memur bir olamaz, alın teri işçisiyle, masa başı çalışan bir olamaz, bir profesör ile bir öğretim görevlisi bir olamaz. Buna hem fikiriz, ancak aradaki makas bu kadar çok bariz bir şekilde açık olmamalıdır.
Çalışanlara eş ve çocuk yardımı
Eskiden beri, belki yarım asırdır, eşi çalışmayan bir kamu görevlisinin aldığı eş ve çocuk yardımı çok az olmakla beraber fazla bir kıymeti de yoktu. Şimdilerde eskiye oranla biraz daha iyi olsa da yeterli seviyede demek çok zor. Eşi çalışmayan bir memurun mutlaka kayda değer bir rakamla desteklenmesi gerekir. Eşi çalışanlar evine iki maaş sağlayıp hayatını devam ettirirken eşi çalışmak istediği halde iş bulamayan veya eşi çalışmayan, eşi ev hanımı olan kamu görevlisinin makul seviyede desteklenmesi gerekir. Çocuk yardımları 0-6 aralığında iki katı kadar, 18 yaşına kadar ise bir katı kadar verilmekte olup bu sürenin çocuğun iş sahibi olana ve evlenene kadar dikkate alınması ve katsayılarını yüksek tutulması gerekir. Aksi taktirde eş ve çocuk yardımlarının kayda değer bir kıymeti kalmaz. Zaten ülke olarak genç nüfus oranı git gide azalmaktadır, bunu da artırmanın bir yolu eş ve çocuk yardımlarını nitelikli olarak cazip hale getirmektir.
Çalışma ve hayatı ve emeklilik üzerine tabiatıyla birçok başlıklardan bahsetmek mümkündür. Ancak ilk etapta aklımıza gelenleri ifade edebildik, bunun dışında çifte emeklilik, kıyak emeklilik, çift maaş, ek gelir, ek ödemeler, döner sermayeler gibi uygulamaların adalet terazisi içinde uygulanabilir olması, kamu gücü ve otoritesinin her zaman etkin ve adil olması en baştaki temennilerimizdir. Özellikle çalışan ve emekli maaşlarının kısa zamanda bir kanun ve yönetmelik çerçevesinde yeniden yapılandırılması ve gözden geçirilmesi gerekmektedir. Allah’a emanet olunuz.