Bu seri yazımızda aşağıda belirtmiş olduğum başlıklar üzerinde görüş ve düşüncelerimi kısa kısa ifade etmeye çalışacağım.
1. Siyaset ve siyasetçi modeli nasıl olmalıdır?
2. Muhalefet ve iktidardan milletin istekleri nelerdir?
3. Yerel yönetimlerden beklenen nelerdir?
4. Milletin vekilleri temsil rolünü nasıl yerine getirmelidirler?
5. Bakanlar, atanmış bürokratlar ve mülki idare amirlerinden vatandaşın beklentileri nelerdir?
Siyaset ve siyasetçi modeli nasıl olmalıdır?
Siyaset devlet idare etme sanatıdır. Her şeyde güzel ahlak ve ihlas arandığı gibi siyasette de aranır. Menfaat üzerine kurulu siyaset canavardır. Siyasetin millete ve vatana hizmet için ihlas ile yapılanı makbuldür. Siyasetin ve siyasilerin başarısı demokrasi ve onun olmazsa olmazı adalettir. Siyaset tabiatında taraf olmak vardır. Siyaset müspet rekabeti gerektirir. Birisine haksız yere iftira ve çamur atmakla siyaset yapılmamalıdır. Siyaset millete efendi olmak değil, hizmetkâr olmayı gerektirmelidir. Yalanla rekabet olmaz, rekabet daha üstün gayret ve çalışmakla ortaya konur. Hak ve hukuka, adalete riayet siyasetin ömrünü uzattığı gibi kalitesini de artırır. Milletin siyasete güven duygusu çok önemlidir. Kendi taraftarından başkasına güvenmemek tarafsızlığa gölge düşürür. Benden olsun nasıl olursa olsun demek siyasetin bitişi demektir. İmkânlarını sadece kendi menfaati doğrultusunda kullanan siyasi ve idareciler milletin gönlünde yer edinemezler. Ben ne dersem o olur mantığı siyaseti ve siyasiyi bitirir. Gelen gideni aratır dendiğinde siyasi irade erimeye yüz tutar. Devletin imkânlarını sırf taraftarlarının emrine verenler adaleti yatay zeminde sağlayamazlar. Çalışanına görüşme randevusu bile vermekten imtina eden burnu havalı idareciler, paydaşlarını dinlemeyen idareciler, kaz gelen yerden tavuğu esirgemeyen siyasiler maalesef siyaseti ve idareyi yozlaştırırlar. Siyasette başarı, münferit olarak değil takım çalışmasıyla kazanılır. Siyaset ortak akılla güçlenir. İstişareye önem veren, kendisine oy vermeyenlerin bile isteklerini ve uyarılarını dikkate alan siyasiler uzun vadede başarılı olurlar. Muhalefetin bile makul taleplerine kulak veren siyasilerin ömrü daha uzun olur. Din siyasete ve menfi milliyetçiliğe alet edilemeyeceği gibi siyaset de dinsizliğe alet edilmemelidir. Gerektiğinde siyaset dine ve güzel ahlaka hizmet etmelidir.
Siyaset camiye kışlaya ve okula girmemelidir
Gerçekten siyaset diyanete, kışlaya ve eğitim kurumlarına girmemelidir. Burada saydığımız her üç kurumda taraftarlık hissi o işteki verimliliği ve ihlâsı kaçıracağından insanlar arasında durduk yerde kutuplaşmalara neden olacağından bundan azami derece sakınmak gerekir. Camide din görevlisi ve cemaate, eğitim kurumlarına öğretmene ve öğrenciye siyaset yakışmadığı gibi dini cemaatlere de siyaset yapmak ve siyasetle uğraşmak yakışmaz. Siyaset bir şekilde taraf demek olduğundan dini cemaat ve STK’ların asıl görevi milleti aydınlatmak ve irşat etmek olmalıdır. Siyasete bilfiil giren dini cemaatler ve STK’lar güvenirliklerini yitirdikleri gibi ihlâslarını da kaybedeceklerinden milletin gözünden ve gönlünden düşeceklerdir. ‘Siyasetçi, ekserce tam müttaki dindar olamaz. Tam ve hakiki dindar, müttaki olanlar siyasetçi olmazlar’. Yani maksad-ı asli siyasetini yapanlarda, din ikinci derecede kalır, tebei hükmüne geçer. Hakiki dindar ise; ‘bütün kâinatın en büyük gayesi ubudiyet-i insaniyedir’ diye siyasete aşk-ı merak ile değil, ikinci, üçüncü mertebede onu dine ve hakikate alet etmeye (eğer mümkünse) çalışabilir. Yoksa baki elmasları kırılacak şişelere alet yapar. [1]
Cumhuriyet ve demokrasi milli iradenin tecellisidir
Cumhuriyet ve demokratik yönetimlerde egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesidir. Bu dediklerimizin tahakkukunu vatandaş olarak sandık başına giderek hür irademizi ortaya koyarak yerine getiriyoruz. Bununla beraber, demokrasinin tam manası ile tahakkuk edebilmesi için siyasi iradenin verdiği sözlere bağlı kalması ve görevlerini harfiyen yerine getirmesi gerekir.
Yasama, yürütme ve yargı üçlüsü
Yasama, yürütme ve yargı erki bir devletin olmasa olmazlarıdır. Yasama ile milletin vekillerine, yürütme ile mevcut hükümetin bürokratik organlarına, yargı ile hâkim, savcı ve avukatlara görevler düşmektedir. Bir devleti devlet yapan, anayasasıdır. Anayasada bu görevler kesin çizgiler ile belirtilmiştir. Yasama ve yürütme erki her seçimden sonra milletin iradesine göre şekil almaktadır. Ancak yargı erkinin kendi mekanizması içerisinde adalet terazisini koruyacak şekilde devam etmesi istenir. Bu saydığımız üç unsurdan biri olan yargıda dengeler bozulunca diğer yasama ve yürütmede de aksamalar baş gösterecektir.
Kısaca siyaset ve siyasetçinin amacı; ‘Efkâr-ı ammeye kendini sevdirmek, kalplerden vahşi adetleri kaldırmak, güzel ahlakı tesis etmek, insanlık cevherini ortaya çıkarmak ve medeniyet âlemine katılmak, ihtilal ve fesadı ortadan kaldıran bir devlet tesis etmek’ [2] olmalıdır.
Bir sonraki yazımız: Muhalefet ve iktidardan milletin istekleri nelerdir?
[1]: Emirdağ Lahikası
[2]: İşârat’ül-İ’caz