Hac

Mehmet ARSLAN

2008/1429 Yılı hac takvimi başlamış bulunuyor. Dünya genelinde dört milyon, Türkiye’den yüz elli bin civarında mü’min İslâm’ın beş şartından biri olan hac farizası için kutsal topraklarda bir araya gelecekler.

Hacın her safhası heyecan doludur. Her hacı adayı, gerekli yere ilk müracaatında, kurada sıra kendisine geldiğini duyduğunda, Diyanet veya acentaların gönderdiği kıyafet, çanta v.b hac malzemesi alışında hep bu heyecanı yaşar. Ancak bu heyecan yolculuk başladığı anda doruğa çıkar.

Otobüs veya uçağa binişinden önceki manzaralar, ağlamalar, sarılmalar tam bir duygusal havayı meydana getirir. Her gün beş defa yönelip namaz kıldığı Kabe-i Muazzama’yı dünya gözüyle canlı olarak görme, etrafında pervane gibi ibadet duygusuyla dönme, yani tavaf etme, Makam-ı İbrahim, Hicr-i İsmail’in etrafında dolanmak. Hz. Peygamberin bastığı yerlerde gezmek için yola çıkan Allah’ın misafirleri ve onları oraya yolcu edenlerin heyecanı ancak yaşanmakla anlaşılır. 

Gittikleri Mekke, Medine ve civarlarında Peygamberimiz (asm) ve sahabelerin ayak izleri ve eğer hissedebilinirse kokularını bulacaklar.

Hacı, Beytullahı tavaf ederken, Peygamberimizi hatırlayacak, Onun dua ettiği gibi dua edecek veya âmin diyecektir. İlk tavafı adeta ölmüş, yalın ayak, baş açık beyaz kefene benzeyen ihramı giymiş, dünyanın her şeyini bir tarafa bırakıp lahuti bir atmosferde Allah’a yalvaracak, günahların affı için gözyaşı dökecek, mü’minler ile kenetlenecek, onların dualarıyla şirket-i maneviye ortak olduğunu yaşayarak hissedecektir.

Müslümanların bir nevi kongresi olan, her renkte ve dilde 4-5 milyon insanın bir araya gelip selamlaşıp kucaklaşması, kavga gürültü olmaması, hepsinin aynı maksat ve gayeye yönelmesi insanlığa ciddi bir derstir.

Arafat dağında herkesin ihramlı olması ve o kumlarla gözyaşlarını buluşturmaları, ağlayıp sızlayarak af edilmelerini istemeleri, kendileri, yakınları, memleketleri ve bütün Müslümanlara ihlas ile duaları Allah’ın rahmetine vesile olur.

Müzdelife’de topladıkları taşları Mina’da temsili şeytana atarken en büyük düşmanın şeytan ve nefisleri olduğunu idrak ederek hayatlarına yeni ve beyaz bir sahife açmaları da en çok haz aldıkları anlarıdır.

Hz. İbrahim, Allah’ın emrine tabi olarak Hz. İsmail’i kesmek için yere yatırdığı o samimiyetine binaen, yerine koç gönderilip koçun kesildiği Mina’da kurbanların kesilişi de kulluğun ifadesidir.

Bayram günleri içinde farz olan tavafı ve sa’y görevini yapıp tertemiz olduktan sonra Medine’ye giden hacılar, Hz. Peygamber Efendimizin (asm) karşısında el bağlayıp selam verip, şefaatini dilediği o an, sevincin, heyecanın, huzurun doruğa ulaştığı andır. “Kabrimi ziyaret eden, ben hayatta iken beni ziyaret etmiş gibi olur” hadisi gereğince rahmet olarak gönderilen o büyük varlığın huzurunda selamının alındığını bütün zerreleriyle hisseder.

Bu düşünce ve halet-i ruhiye ile yapılan bir hac kabul olur. Annesinden yeni doğmuş gibi affedilir inşallah.

 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.