1437 Hicri yılı Hac mevsimini geride bıraktık. Bu sene Rabbimizin davetine uyan milyonlarca mümin bu farzı eda etmek üzere mukaddes topraklara gitti, büyük ve nurlu vazifeyi eda etmenin huzur ve saadetini yaşadı.
Hac ibadeti diğer ibadetlerden farklı olarak mali ve bedeni birçok müşkülatı bünyesinde taşıyor. Fakat bu müşkülat ile kıyaslanamayacak derecede çok büyük manevi haz ve lezzeti de ihtiva ettiği için, her yıl milyonlarca mümin bu mukaddes diyarlara gitmek için çok büyük oranda, maddi ve manevi olarak fedakârlıkta bulunuyor.
İslamiyet’in doğuşuna sahne olmuş toprakları adımlamak, buraları gezmek, kitaplarda okunan mekânlarda nefes almak, Asr-ı Saadette yaşanan büyük zorluk ve cihad aşkını tahattur eylemek; buraları ziyaret eden müminlere inanılmaz bir haz ve manevi lezzeti yaşatıyor. Çoğu zaman da yaşanan manevi hazzı, kelimelere sığdırmak ve ifade etmek mümkün olmuyor.
Rabbim bizlere bu sene Hac ibadetini eda etmenin huzur ve saadetini yaşattı. Daha önce Umre münasebetiyle iki sefer ziyaret ettiğimiz bu Mukaddes toprakları, bu yıl hac ibadeti maksadıyla ziyaret etmek nimetine mazhar olduk. İnşallah bu Haccımız, diğer mümin kardeşlerimiz ile birlikte ‘’kabul edilmiş bir Hac’’ olarak İlahi dergâha vasıl olmuştur.
Medine ile başlayan ve dört hafta kadar süren bu Nurlu seyahatin her safhası için ayrı bir sayfa açmaya değer. Fakat ne zaman ve ne de zemin buna pek müsait görünmüyor. Belki bazı konularda gözlem ve düşüncelerimizi ifade etmenin faydalı olabileceğini düşünüyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığı, bu Hac Organizasyonu için çok ciddi bir gayret gösteriyor ve emek sarf ediyor. Her geçen yıl, bu ibadetin hacılarımız tarafından daha iyi şartlarda ve daha az sıkıntı ile eda edilmesi için çok önemli adımlar atıldığını müşahede etmemek mümkün değil. Böyle büyük bir organizasyon için bazı sıkıntıları azaltmak ve minimize etmek elbette mümkün. Fakat bunları bütünüyle ortadan kaldırmak ve sıfırlamak mümkün değil. Görevliler de bu durumun farkında olarak çalışmalarını en iyi şekilde devam ettirmeye çalışıyorlar.
***
Medine’de de hummalı faaliyetler gözden kaçmıyor. Hac mevsimi olduğu için, insanlara zarar vermemek maksadıyla bu çalışmalar asgari düzeye indirilmiş. Otellerin bir kısmı yıkılmış ve belli bir dönem içerisinde yıkılacak oteller var. Böylece Mescid-i Nebevi ile birlikte etrafının genişletilmesi ve daha ferahlatıcı bir duruma kavuşması için bu çalışmalar daha uzun bir süre devam edecek gibi görünüyor.
Bu çalışmalardan dolayı Diyanet İşleri Başkanlığı, hacıların Medine’de kalma süresini epeyce kısaltmış. Hacılar umumiyetle 4-5 günü aşmayan sürelerde Peygamberimizin Yesrib’ten Medine’ye dönüştürdüğü bu mübarek şehirde misafir olarak kalıyorlar. Çok daha kısa sürelerde kalan hacı grupları da mevcut.
Medine, her zamanki misafirperverlik, medenilik, nezaket ve sükûnetini korumaya devam ediyor. Bu Peygamber Şehri, tadına doyulmaz manevi havası ve ruhlara inşirah veren kuşatıcılığı ile misafirlerine bambaşka duygular yaşatıyor. Peygamber Efendimizi(ASV) ve hicret eden ashab-ı kiramı bütün sıcaklık ve şefkati ile kucakladığı gibi, dünyanın dört bir yanından buraya koşup gelen müminlere de, aynı duyguları yaşatmaya devam ediyor.
Zamanın ve asırların tahribatı ile tadilat ve yeniden inşa zaruretlerine rağmen bu şehrin birçok noktasında Osmanlı’nın mührünü ve eserlerini görmek mümkün. Bir Osmanlı eseri olarak ayakta duran Medine garında ziyarete açılan müze ile geçmişe yapılan yolculuk, burayı ziyaret eden misafirleri, asırlar öncesine götürüyor.
Medine, eğer imkân varsa her zaman ve her vesile ile ziyaret edilmesi gereken bir şehir. Mescid-i Nebevi ile birlikte on binlerce sahabenin medfun olduğu Cennet-ül Baki mezarlığından esen manevi esintiler, Medine semalarından eksik olmuyor.
***
Diyanet İşleri Başkanlığının çalışmaları ve genel görüntü içindeki konumuna da değinmek gerekir. DİB, hac ve umre ibadetini çok önemsemekte ve çok ciddi çalışmalara imza atmaktadır. Her yeni yıl, bir önceki yıldan alınan dersler ile birlikte organizasyonun çok daha iyi yapılması için gerekli olan adımlar atılmaya çalışılmaktadır. Bununla birlikte, Suudi Hükümetinin bazı kuralları ile bürokratik bazı engellerin aşılması zaman zaman çok zor olmakta ve bazen de imkânsızlık duvarına toslamaktadır.
Sayın Mehmet Görmez ile yaptığımız ve bazı bölümlerini önceki yazımızda kaleme aldığımız görüşmede, DİB teşkilatının tam bir seferberlik halinde, bu mukaddes seferin en güzel şekilde yaşanması için gayret gösterdiği izlenimini edindik. Aynı şekilde DİB tarafından görevlendirilen bütün personelin ve özellikle din görevlilerinin, çok büyük bir gayret, fedakârlık, heyecan ve hizmet aşkı ile koşturduğunu da kaydetmeliyiz. Hacıların görevlerini en iyi şekilde yerine getirmeleri için gecelerini gündüzlerine katarak çalışan bu görevlilerin de büyük bir şans ve destek olduklarını belirtmeliyiz.
Bu sene Arafat’ta ilk olarak Türkiye’den gelen hacıların konakladığı bütün çadırlara klimalar konuldu. Bu hacılar için çok büyük bir kolaylığa vesile oldu. Geçen sene Arafat’ta 26 hacımız vefat etmişken, bu sene Arafat’ta sadece bir hacımızın vefat etmiş olması da ayrıca dikkat çekici bir husus olarak kayıtlara geçti.
DİB, hacılara sağlık hizmeti vermek için de çok önemli çalışmalar yapmaktadır. Bu sene Türkiye’den bu mukaddes yolculuğa iştirak eden 60 bin civarında vatandaşımıza hizmet etmek üzere, tam 750 sağlık personeli de beraber götürülmüş. Mekke ve Medine’de kurulan DİB Hastanelerine ilave olarak çok sayıda sağlık ocağı ile sağlık hizmetleri kesintisiz bir şekilde verilmeye çalışıldı. Ayrıca Türkiye’den getirilen çok sayıda ambulans da, 24 saat boyunca hacılara sağlık hizmeti vermek üzere hazır bekletildi.
Sağlık görevlilerimiz, imkânlar ve izinler çerçevesinde diğer ülkelerin de hacı adaylarına sağlık hizmeti vermeye çalıştı. Ayrıca bürokratik bazı engellerin aşılmasında zorluklar yaşanmasaydı, belki çok daha önemli oranda hizmetlere vesile olunacaktı.
Türkiye’den gelen hacı adaylarının yaş ortalaması hala çok yüksek görünüyor. 1,5 milyon civarında insanımızın sırada beklediği ve bu rakamın her geçen yıl arttığı bir ortamda, bu ortalamayı kısa vadede düşürmek kolay değil. Bedeni olarak çok büyük gayret ve performans gerektiren hac ibadetinin en güzel şekilde ve semeredar olarak yapılabilmesi için, mümkün olan en erken yaşlarda bu feraizi eda etmenin gayreti içinde olmak gerekir.