Hac ve iradî eziyet

Hac ibadeti yapacak olanlar maddi imkânları, iş durumlarına bağlı olarak önlerine konan seçeneklerden birisini tercih ediyorlar ve edecekler.

Ahmet Kurucan'ın yazısı;

Bunda bir problem yok. Bizim problem yok dediğimiz bu tercih meselesinin bir problem olarak hacı adaylarının karşısına çıkartıldığını duydum. Meselenin bana intikali bir soru vesilesi ile oldu; 'doğru mu, nasıl davranalım?' diye soruyor okur.

Mevzu şu: Firmaların çift veya dört kişilik odalar, otellerin Harem'e yakınlığı-uzaklığı, hacda toplam geçirilecek zaman, yemek vb. servislerdeki farklılıklar, Mekke-Medine arasının uçak veya otobüsle kat edilmesi gibi ihtimallerden hareketle fiyatları değişen hac seçenekleri var. Yukarıda da dediğimiz gibi hacı adayları bunlardan birini seçecek ama firma yetkilisi diyor ki: "En faziletli hac, VIP haccı değil, Harem'e yakın 5 yıldızlı otellerde, 3 öğün açık büfe yemek imkânlarının sunulduğu hac değil; aksine namaz için uzun mesafeler yürümek zorunda olduğun, Harem'e uzak apart otellerde, yemenin-içmenin düzensiz olduğu yerlerde kalarak yaptığın hacdır." Bu sözde görüşünü de temellendirirken diyormuş ki: "Efendimiz çöl şartları altında, çadırda, sıcakta, meşakkat ve sıkıntı içinde hac yapmış."

Siz isterseniz yazının geri kalanını okumayın ama ben devam edeyim. Hac; sıkıntıların, meşakkatlerin, zorlukların alabildiğine çok olduğu bir ibadettir. Bugün itibarıyla 5 milyona yakın insanın aynı zamanda aynı mekânlarda bulunma zorunluluğundan dolayı oluşan kalabalıktan tutun, iklim değişikliklerinden kültürel farklılıklara kadar birçok şey sözünü ettiğimiz sıkıntı ve meşakkatin kaynağı. Bu, Efendimiz döneminde de böyleymiş. Onun için Allah Rasulü (sas), hacca niyet ederken "Allah'ım! Senin rızan için hac etmek istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul buyur." demiş. Buradaki "kolaylaştır" kelimesini hac harici başka hiçbir ibadette kullanmamış Allah Rasulü (sas).

Fakat bu demek değildir ki hac ibadeti yaparken hayatı kolaylaştıran nimetlerden istifade etmeyeceğiz! Yani, madem hac sıkıntıdır, meşakkattir, Efendimiz de bu sıkıntılara göğüs gererek hac yapmıştır; biz de aynı şartlarda hac yapalım. Oteller yerine sağda-solda çadırlar kuralım, oralarda yatalım. Arafat'a raylı sistem trenlerle, otobüslerle çıkmak varken iradi olarak yaya çıkalım. Kurbanlarımızı Mina'da kendimiz keselim. Dengeli beslenmemizi sağlayacak yemekler yerine, basit şeylerle geçiştirelim.

Uzun sözün kısası; Efendimiz'in tabii olarak yaşadığı hayat standardını aynen tatbik ederek, iradi olarak şartları aleyhimize ağırlaştıralım. Sözü edilen teklif bu demektir. Bunu söyleyenlere benim teklifim o zaman hacca da uçak yerine develerle gidelim; 2-3 ay sürsün önemli değil. Mekke-Medine arasını da deve ile veya yaya kat edelim!..

İki hadis aktaracağım sizlere. Birincisini Hz. Enes rivayet ediyor: Allah Rasulü (sas), iki oğlunun omuzlarına sarılmış yaşlı bir ihtiyar gördü. Sordu; yürüyerek hacca gitmeyi nezr etmiş dediler. "Şurası muhakkak ki Allah bu biçarenin kendine eziyet etmesinden müstağnidir." (Buhari, Eyman 31; Müslim, Nüzûr 9)

İkincisi Hz. Ukbe'nin kız kardeşi, yalınayak yürüyerek hacca gitmeyi nezr etmiş. Hz. Ukbe bunu Efendimiz'e intikal ettirince; "Söyle ona, Allah kız kardeşinin yaya yürümesinden müstağnidir. Binsin ve bir deve kurban etsin. Bir başka rivayette üç gün oruç tutsun buyuruyor." (Buhari, Cezâu's-Sayd 27; Müslim, Nezr 11, Ebu Dâvud, Eyman 23)

Allah adildir, kullarına zulmetmez. Zulüm etmemesinin en büyük kanıtı, kullarına takat getiremeyeceği şeyleri yüklememesidir. Ama insanlar kendi nefislerine zulmeder.

İnsanın aklına başka şeyler geliyor da sui zan olur diye korkuyor; acaba VIP veya çift kişilik oda kontenjanları doldu da insanları diğerine yönlendirmek için mi böyle söyleniyor?

Burada kesiyorum; çünkü fazlası fazla olacak.

Zaman

Polemik Haberleri