Dördüncü haftamızı da geride bıraktık, sayılı günler, su gibi gelip geçiyor. Hacı olmamızın farzlarından, asıl zorlu olan Arafat'a çıkmamıza sayılı günler kaldı. Bayrama iki gün kala yani, terviye günü olan Cuma akşamı inşaallah Arafat, Müzdelife ve Mina yolcusuyuz. En az 36 saat, yani bir gün iki gecelik bir yolculuk var önümüzde.
Özetle, arefe gününden bir gün önce akşam ihrama girip, hacca niyet edeceğiz, gece Arafat'a çıkacağız, sabah namazını burada eda edeceğiz, aynı yerde öğle ve ikindi namazı cem-i takdim yapılarak birlikte kılınacak, ardından arafe vakfesi yapılacak. Akşam üzeri Arafat'tan inilerek Müzdelife'ye geçilecek, vacip olan Müzdelife vakfesi yapıldıktan sonra burada akşam ve yatsı namazı cem-i tehir edilerek, birleştirilip kılındıktan sonra şeytana atılacak taşlar buradan toplanacak. Daha sonra gece Mina'ya gidilecek, büyük şeytan taşlanacak, ardından otele gidilecek.
Bayramın ilk gününde, sabah kurbanların kesilme haberi gelince, saç tıraşı olunup ihramdan çıkılacak. Akşam farz olan ziyaret tavafı yapılacak, hemen ardından sa'y, yapılacak. Bayramın ikinci günü sırasıyla, küçük, orta ve büyük şeytan taşlanacak, üçüncü gün tekrar aynı şekilde tekrar şeytan taşlanacak. Bundan sonra artık veda tavafı da yapıldıktan sonra, hac ibadeti bitmiş olacak.
Gün geçtikçe hacı adayları gelmeye devam ediyor, yoğunluk kendisini hissettiriyor. İç ve dış mekanlar tıklım tıklım dolu halde. Tavaf yapmak gün geçtikçe zor olmaya başladı. Bu haftaki Cuma namazında cemaat sabahın erken saatlerinde yerlerini aldılar. Saat 11'de dış kapılar bile kapandı, geç gelenler yol üzerinde namazlarını eda etmek durumunda kaldılar.
5 Ağustos'a kadar bile hac programına katılanlar olacak. Kısa süreli hac programına yazılanlar, bizim gibi 40-50 gün yerine, 15 günde programlarını tamamlamış olacaklar.
Dünyanın değişik coğrafyalarından gelen milyonlarca Müslüman, her renk ve ırktan, her dilden, her mezhepten insanları birarada görmek mümkün. Kültür mozaiği ayrıca sizi tefekküre sevkediyor. Siyahtan daha kara, beyazdan daha ak insanlar bir arada, Fesübhanallah diyorsunuz.
Türkiye, Filistin, Irak, İran, Sudan, Nijerya, Bengladeş, Pakistan, Hindistan, Afganistan, daha adını sayamadığım bir çok ülke, hepsi bir arada. Acentamızın kafile ve gruplarında ülkemizin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar vatandaşımız bir arada, hep bir ağızdan Lebbeyk Allahumme Lebbeyk sâdalarıyla melekleri alkışlatıyorlar adeta.
Mescid-i Hâram'da kılınan namazlar, bambaşka oluyor, sevabı ve fazileti yüzbinleri buluyor. Her Fatihanın ardından hep bir ağızdan Aminler büyük bir sadâ ile gökyüzünde kaydolunuyor. Her bir aminlerde, içinize sanki bir rahmet damlası dökülürcesine adeta şarj oluyorsunuz. Gelen rahmet yüklü elektronlar kalbinizin ortasındaki hücreden başlayıp merkezden muhite doğru sizi Hâlikınıza şah damarınızdan bağlıyor.
Eğer grub halinde üç-dört kişi bir arada kalıyorsanız, yeni arkadaşlıklar, yeni dostlar kazanıyorsunuz. Genellikle uyum içerisindesiniz. Baylar kendi aralarında, bayanlar kendi aralarında uyum içerisinde hareket ediyorlar. İki kişilik müstakil odalar da var, bu tip odalarda biraz da münferit hareket etme imkanınız oluyor. Dört kişilik odada kalanlar bile bazen ibadet ve tâatte münferit hareket etme durumunda olursa, bu da serbest. Herkes kendi durumuna göre yol haritasını çiziyor.
Aşağı yukarı geleli bir ay gibi oldu. TV, iletişim haricinde internet, haber vs. aklınıza bile gelmiyor. Trafik kazaları, çocuk kayıpları, bayan cinayetleri, döviz-ekonomi, spor haberleri zihninizi meşgul etmiyor. Batılı tasvir niteliğindeki bir çok zihinsel obje ve metanın safi zihinlerinizi idlâl etmesine fırsat yok.
Bu hafta Nur dağındaki Hirâ mağarasında ilk Vahyin Hz. Peygambere (sav) inzal olduğu mukaddes mekana misafir olma şerefine eriştik. Servis ile gidilen yol gidiş geliş bir saat, tepeye varış bir saat, iniş de bir saat olmak üzere üç saatte bu ziyaretimizi bitirmiş olduk. Yolculuk gece saat 2'de serin vakitte başladı. Ziyaret, şükür namazı, teheccüd namazı, sabah namazı edasından sonra 5'te sona erdi. Müsait bir zamanda, gençler ve kendini genç hisseden delikanlılar tepeye çıkabilirler.
Komşu kafilede yaşlı iki eş hacı adayı ile yemekhanede tanıştım, yaşları seksen civarında. Kaşıklarını ancak ağızlarına götürübiliyorlar. Adeta çocuk gibi olmuşlar, dişleri de belliki hiç yok. Ellerindeki meyveyi zar zor kesip yediler. Dedim "hacı amca, hacce teyze, kiminle geldiniz, burada bir yakınınız var mı?" "Yanlız geldik" deyince, "peki umre ve tavaflarınızı yapabiliyormusunuz" dedim. "Evet" yanıtını aldım. "Şaşırmana gerek yok, Allah bizim yapabileceğimizi bildiği için bizi çağırmış, çağırdığına göre yapabiliyoruz demektir" dedi.
Yine bizim kafilede bulunan genç, evli bir kardeşimiz hacda, burada kalmak istiyor, kendini kaptırmış, cidden Türkiye'ye dönmek istemiyor. O ne şükür, o ne hamd, o ne tevekkül, o ne iştiyak, bunları verene binler hamd-ü senâlar olsun dedim.
Kafile başkanımız Hacı Hoca ağabey, her akşam ve yatsı arasında kaflesine Mescid-i Haram'ın avlusunda Risale-i Nur ve ilmihal dersi veriyor. 19. Mektup Mü'cizat-ı Ahmediye Risalesinden bölümleri kısım kısım cemaatle dinleme fırsatımız oluyor. Ders sonrasında hatim duası ile sohbetimiz sona eriyor. Bu arada bizi dinleyen komşularımızdan yabancı uyruklu kardeşlerimiz pür dikkat dualarımıza amin diyerek "bize de dua edin" diyorlar, üstelik canlı yayın farkıyla.
Arafat, Mina ve Müzdelife'de meydan, park ve bahçeler, yollar, kaldırımlar yakın zamanda ağaçlandırlmış. 8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal buralara gelip, kıraç olduğunu görünce, yetişebilecek ağaç türlerinin bulunarak yetişirilmesini Türkiye'deki yetkili birimlerden istemiş. Bunun üzerine burada dikilen ağaçlar, yeşil alanlar bu projenin eseri olup meyvelerini, altında gölgelenenler, üstünde öten kuşlar ile göstermektedir.
Her perşembe akşam dersanemizde her kesimden katılım ile ders yapılmaktadır. Bu perşembe derse Mekke'nin yerlileri de katıldılar. Burada yirmi yıldan beri Risale-i Nurları tanıyan Seyyid Nebil Mustafa, emekli olduktan sonra vaktinin çoğunu hizmete adamış. Konuşmasında, "bu asrın hastalıklarının tedavisini ancak Risale-i Nurlarda buluyoruz, Risale-i Nur hakikatlerine muhtacız" dedi.
Buradaki üniversite hocalarının da artık derslerinde, kendi tabiriyle "imam Nursi'nin tefsirleri" üzerinde ders ve araştırma yaptıklarını, Risale-i Nurların toplumun her kesiminde kabul gördüğünü ifade ettiler.
Hac bir şekilde küsgünlükleri ve dargınlıkları da ortadan kaldırmaya vesile oluyor. Her ne kadar eskisi gibi üç aylık hac ve yol meşakkati olmasa da üç saatte varıyorsunuz menzilinize. Yine de ne olur ne olmaz, ölümlü kalımlı dünya, akraba, dost ve arkadaşlarınızdan bir kısmı ile dargın olsanız bile daha ayrılmadan evvel herkesten helâllik dilemek dargınlıkları ortadan kaldırmaya vesile olabilmesi açısından bir nimet olsa gerek.
Yazımızın beşinci bölümünde inşaallah, bayram öncesinde, Terviye, Arafat, Müzdelife, Mina ve şeytan taşlama, ziyaret tavafı gibi haccın menasiklerini detaylıca anlatmaya çalışacağız.
Dua ve muhabbetle kalınız.