Recep Yeter’in röportajı:
Teksas'da kovboy bir babanın kızı ve Hıristiyan olarak doğan Najla Tammy İlhan, üç yıldır İstanbul'da yaşayan Müslüman bir Amerikalı. “Örtününce Hz. Meryem kıyafetiyle baloya gideceğimi zannettiler” diyen Najla Hanım'ın tesettürü garip bulan arkadaşlarına sevimli bir tepki gösteriyor: “Jetonları niye düşmüyor anlamıyorum. Hz. Meryem de böyle giyiniyordu”
Nejla Hanım ile çocukları ve eşiyle yaşadığı Üsküdar'da Mihrimah Sultan Camii'nde buluştuk. Sohbetimiz boyunca hidayetine vesile olan eşinden hep Murat Bey diye bahseden Nejla Hanımefendi'nin yüzündeki tebessüm hiç eksik olmadı. Gözlerine huzuru yansıyan Nejla Hanım'ın samimiyetinden 'denizin içinde ama sudan bihaber balıklar' olarak öğreneceklerimiz olduğuna inanıyorum. Muhabbetle.
Teksas'ta bir çiftlikte bir Hıristiyan olarak dünyaya geldiniz ama şimdi bir Müslüman olarak İstanbul'dasınız. Nasıl hissediyorsunuz?
Allah'a şükürler olsun. Çok iyiyim. Mutluyum.
Müslüman olmanıza vesile olan Murat Bey'le ne zaman, nasıl tanıştınız?
Biz Amerika'da üniversitede okurken, bir kano gezisinde tanıştık. Ben işletme, Murat Bey Bilgisayar Mühendisliği okuyordu. Yaklaşık 18 yıl oldu. Müslüman oldum, evlendik, bir oğlumuz ve bir kızımız var. Üç yıl önce Türkiye'ye geldik.
Bir çiftlikte yaşarken İstanbul'a Türkiye'ye alışmak zor olmadı mı?
Amerika'da iken önce çiftlikteydik ama daha sonra Dallas'a göçettik. Tabi ki Dallas çok daha sakin. Buraya gelince iki şey çok dikkatimi çekti. Birincisi Dallas'ta sokakta kimse yok. Türkiye'de ise sokakta insan olmayan hiçbir zamanı bulamazsınız. İkincisi burada güzel şarkı söyleyen kuşlar yok. Dallas'ta kuşların sesleriyle uyanıyordum… Burada ilk gün martı sesleriyle uyandım. O kadar garip geldi ki. Eşim “Kendini üzme onları deniz tavukları olarak algıla” dedi. (Gülüyor) Alışmak epey sürdü.
….
Amerika'da rahat bir hayat yaşamanız hidayete ulaşmanızda vesile oldu mu? Geçim sıkıntısı çekmeyen birinin doğruyu bulması daha mı kolay?
Maddi rahatlık bir etken elbette. Ama iç sıkıntılarım, ailevi sıkıntılar da önemli. Her Amerikalı'nın rahat bir hayat sürdüğünü düşünmek yanlış. Rahat hayat süren insanın da içine bakmak lazım. Her şey var gibi görünüyor ama o kadar borç yükü altındasınız ki… Ellerindeki herşey bankanın. Kredi kartları ve faizlerle yaşıyorlar. İç dünyaları çok sıkıntılı… İçki tüketimi çok fazla. İnsanlar ailelerine zaman harcamıyor, yalnızlar. Çocukların yarısından fazlasının anne ve babası birlikte değil.
Siz de bu Amerikalı çocuklardan biri miydiniz?
Tabi ki. Bu sorunların bir çoğunu ben de yaşıyordum. Ama elimizde İslamiyet gibi bir çözüm yoktu.
Kitabınızda hidayete erme sürecinizdeki en önemli unsurlardan biri olarak İmam Nebevi'nin 40 Hadis kitabını gösteriyorsunuz. Ne buldunuz o kitapta?
Tabi ki ilk başta eşim Murat Bey bu ilhamı verdi. Ama aradığım hikmeti eşimin bana getirdiği 40 Hadis kitabı içerisinde buldum. En çok ilgimi çeken Hz Muhammed'e ait sözlerin hepsinin de doğru olmasıydı. Bir atasözü genel olarak doğrudur ama bazı durumlar için geçerli değildir. Hadisler öyle değildi, her zaman ve her şartta doğru olan sözlerdi.
Tesettüre girme ve başörtüsünü takma süreci nasıl gelişti?
Henüz Müslüman olmadan önce, İslam'ı öğrenirken Murat Bey dedi ki, “Biraz uzun giy, insanlar sana doğru baksınlar.” “Tamam” dedim ve biraz uzun giymeye başladım. Sonra bir gün, “Evde bir eşarbın var mı” diye sordu. “Var” dedim. “Takabilir misin” dedi. “Niye” diye sordum. “Bu nasıl bir şey, bunun üzerinde düşünmeni istiyorum.” dedi. İlk başta tabi ki şaşırdım, çok değişik geldi. Öylece bıraktı Murat Bey. Hiç ısrar etmedi. Bir süre düşündüm. Gördüm ki, kültürüme yabancı bir şey değil. Kraliçeler ve ünlü oyuncular özgür olarak dışarıya çıkmak istediklerinde eşarp takıyordu. Kovboy filmlerinde hanımlar uzun elbise giyer ve bone tarzında eşarp takardı. Her ne kadar bırakılmış olsa da sonuçta benim kültürüme ait bir şeydi.
Çevrenizdekiler örtünmenizi nasıl karşıladı?
Müslüman olduktan sonra annemi ziyarete gidince kapıdan girer girmez, erkek misafiri “Sen Noel balosuna Hz.Meryem kıyafetiyle mi gideceksin” diye sordu. Ben “Hayır her zaman böyle giyiyorum” dedim. Kostüm zannetti yani. Bu bana çok enteresan geliyor. Niye insanların jetonu düşmüyor anlamıyorum. Hz. Meryem gibi giyinmek yanlış mı?
Neden Nejla ismini seçtiniz?
Annem bana “Sen kör oldun. Gerçeği göremiyorsun. Bu Türk çocuğu sevdin diye Müslümanlığı kabul ediyorsun” dedi. Tersine gözlerim açık. Bu yüzden de daha geniş gören anlamına gelen Nejla ismini seçtim. Çünkü geniş görebilen gözden içeri daha fazla ışık girer.
Eşiniz sizinle tanıştığında İslami bilinçte değilmiş öyle mi?
Evet. Eşim de İslam'ı tam yaşamıyormuş, yeni öğreniyormuş. Ben bunu 15 sene sonra öğrendim. (Tebessüm ediyor) Benim sorduğum sorulardan sonra gidip araştırıp kendisi öğrenip sonra da bana anlatıyormuş.
Amerika'da Hıristiyan iken inandığınız gibi yaşamaya çalıştığınızı ama engeller çıktığını anlatıyorsunuz. Türkiye'de benzer bir sıkıntı yaşadınız mı hiç?
Hamdolsun yaşamadım. Burada İslam'ı biraz daha doğru yaşamaya çalışıyoruz. Mesela faizsiz bankalar var, camiler her tarafta. Namaz kılma yönünden sıkıntınız yok. Ama tabi ki sonuçta burası bir seküler ülke. Tam manasıyla İslami bir ortam yok ama idare edebiliyoruz.
Türklerin İslami yaşantısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim en çok takıldığım nokta nazar boncukları. Onu görünce içim sıkılıyor. Allah'tan başka bir şeyden neden medet umulur ki!
Türkiye'deki kadınların örtünme biçimlerini nasıl buluyorsunuz?
Örtünme biçimleri çok değişik Türkiye'de. Fazla önemsenmiyor sanki. Marka giymeden sokağa çıkmamak gibi bir düşünce, özellikle Müslüman kadınlar için, bence çok tuhaf. Dünyada aç insanlar var.
Siz nasıl karşılıyorsunuz giyim ihtiyacınızı?
Fiyat olarak uygun bir şey varsa giyerim tabi ki ama aşırı bir fiyata bir elbise almam.
Amerika'da tesettür giyim konusunda sıkıntınız oluyor muydu?
Orada uzun bir şey bulmak çok zor. Araplara ait giyim mağazalarından alıyordum. Pardesü giyiyordum. Ama burada pardesü giyince ters bakıyorlar. Onu mu giyeceksin gibi laflar duyuyorum. Amerika rahat. Kimse karışmıyor. Ama burada bir şekil bekleniyor.
Babanız bir kovboymuş. Teksas'ta hala 'kovboy' yaşantısı sürenler var mı?
Öyle insanlar var. Babam da onlar içinde sayılır. Ben doğmadan önce babam çalıştığı üniversitenin at çiftliğinin müdürüydü. Kendi çiftliğimiz de vardı. Babam hala böyle bir çiftlikte yaşıyor.
Filmlerdeki kovboylukla tanık olduğunuz 'kovboy baba' arasında benzerlik var mı?
Filmlerde çok abartılıyor ve kolay gösteriliyor ama o hayat çok zor. Soğukta, yağmur altında atlarla, diğer hayvanlarınla uğraşırsın ve geçinmeye çalışırsın.
Teksas'ta insanlar hala silahı seviyor mu?
Hala silah taşıyan insanlar var. Arabalarında bulunduran çok kişi var. Özellikle tüfek kullanıyorlar. Babamın da böyle bir tüfeği var. Ama tabi ki artık kimse birbirine silah çekmiyor. (gülüyor)
Babanızın size güzel öğütlerinizden bahsediyorsunuz. Hidayete ermenizde babanızın etkisi oldu mu?
Evet. Elbette. Çok yüksek bir yerde. Dürüst bir insan. Yanlış yapmayan bir insan. Ticarette dürüstlüğünden asla taviz vermez. Ama en büyük eksikliği Allah'ü Teala'yı bilmemesi.
Ona her hangi bir telkinde bulundunuz mu? Müslüman olması için?
İlk başka kendim öğrenirken çok heyecanlıydım. Ona da anlatmak istedim ama dinlemek istemedi. Problem çıktı. Ortak noktayı bulduk ve Kafirun Suresi'ndeki gibi. “Sen senin yoluna ben benim yoluma” dedik. Sonuçta hidayete ulaşacaksa Allah'ın koyduğu bir vakit var. Ama ona “geç kalma İsa Aleyhisselam geldiğinde belki sen yaşamazsın” diyorum. Daha fazla ısrar etmiyorum. Çünkü İslam'da ısrar yok. Sadece İslamiyet'in büyüklere saygı, misafirperverlik, cömertlik güzelliklerini gösteriyorum.
Babanız Türkiye'ye geldi mi?
Evet, iki kez geldi. Burayı ziyaret etmeyen birisi Türkiye'yi sorunca babam “Avrupalı ülkelerden en sıcak olanı. Biliyorum ki İslamiyetten kaynaklanıyor” dedi. Yani bunu görebiliyor babam. İnşallah zihninde sorular oluşur ve o da Müslüman olmayı ister.
Yeni Şafak