Sahîh hadîsleri toplayan kaynaklarda rivâyet edilen bir hadîse göre Peygamberimiz (s.a.) insanların yaratılışlarını ve kaderlerinin (alın yazılarının) yazılmasını açıklarken şöyle buyuruyor: "Her birinizin yaratılması anasının karnında kırk günde toparlanır, sonra orada, aynı süre kadar alaka (katılaşmış kan veya asılan/tutunan nesne) olur, sonra aynı süre kadar muzğa (bir çiğnemlik et) olur. Sonra melek gönderilir, ona rûhu üfler ve kendisine dört sözlük emir verilir: Rızkı, eceli, ameli (yapıp edecekleri) ve ebedî hayattaki durumu; cennetlik mi, cehennemlik mi olacağı yazdırılır..." (Buhârî, Bed'u'l-halk, 6; Müslim, Kader, 1-5).
Çocuğun rahimde geçen hayatının safhaları Kur'ân'da (meselâ Müminûn: 23/14) ve hadîslerde dıştan bakan birinin göreceği manzaraya (görüntüye) göre açıklanmış, bundan insanların ibret almaları, Allah Tealâ'nın varlık, birlik, irâde ve kudretini anlamak için bu eserini de delîl olarak kullanmaları istenmiştir. Hadîsleri nakleden râviler ise bazı kelimeleri, Hz. Peygamber'in (s.a.) ağzından çıktığı gibi nakletme konusunda hatâya düşmüşlerdir. Hadîsler konusunda böyle düşünmemiz ve bu hükme varmamızın sebebi –aşağıda sıralanacak olan– önemli çelişkiler (ıztırab) ve bilinen gerçeğe aykırı açıklamalardır:
a) Rûhun üflenmesine kadar geçen süre için verilen rakamlar 40, 42, 45 ve 120 gün şeklinde değişiktir. Rûhun üflenmesi olayı belli bir süre sonunda olduğuna göre bu rivâyetlerin tamamının doğru (sahîh) kabûl edilmesi mümkün değildir.
b) Çocuğun cinsiyetinin Yaratıcı tarafından belirlenmesinin kırkıncı günden sonra olduğu açıklaması bilimin ortaya koyduğu gerçeğe aykırıdır; çünkü çocuğun cinsiyeti, hattâ bazı kişisel özellikleri hâmileliğin ilk gününden (aşılanmanın/döllenmenin gerçekeleştiği andan) itibaren bellidir, sabittir.
c) Tıbbın ilgili dalında uzmanlaşmış ilim adamlarının verdikleri bilgiye göre hâmileliğin üçüncü haftasının sonunda kalp atmaya başlar, 24-25. günde göz ve kulakla ilgili ilk oluşumlar, kol ve bacak tomurcukları, 30. günde gözdeki lens, 36-42. günlerde el ve ayaklarda parmakları ayıran oluklar ve dış kulak taslağı oluşmuştur.
Konumuz bakımından daha da önemli olan husus, bu hadîsin "cenini öldürme, cenîn üzerinde tasarrufta bulunma" konusu ile hiçbir ilgisinin bulunmaması, insanın yaratılmasına ve kaderinin belirlenmesine ait açıklamalar yapmak maksadıyla buyurulmuş olmasıdır. Bu sebepledir ki hadîsçiler bu hadîsi "Yaratılış" ve "Kader" bahislerinde rivâyet etmişlerdir.
Fıkıhta -mezheblere göre- kürtajın hükmünü şöylece özetlemek mümkündür:
Hanefî mezhebi fıkıhçılarının bir kısmının 120 günden önce çocuk düşürmeyi câiz görmeleri, rahimdeki varlığın insan mı yoksa bir kan kümesi veya et parçası mı olduğu konusundaki yanlış bilgilerine dayanmaktadır. "Rahimdeki kitle hareket etmedikçe ve hareketin gaz vb. den değil de çocuktan geldiği bilinmedikçe çocuk olduğuna hükmedilemez" denilerek bu bilgi eksikliğine açıklık getirilmiştir. Günümüzde ise rahimde oluşan şeyin çocuk olup olmadığı yaklaşık onbeş gün sonra muayene ve test ile tesbit edilmektedir ve birçok organın ilk kırk gün içinde belirmeye başladığı da bilinmektedir. Bu bilgiler karşısında günümüzde, Hanefî mezhebi adına, 120 günden önce çocuk aldırmanın câiz olduğunu söylemek mümkün değildir, böyle bir fetvâ cinayete iştirak sayılır.
Malikî mezhebi fıkıhçıları kırk günden önce de olsa cenîni öldürme ve düşürmenin câiz olmadığını açıkça ifade etmişlerdir.
Şâfiî mezhebine bağlı bulunan bazı fıkıhçılar kırk günü tamamlanmamış bulunan cenînin düşürülmesinin –Hanefîlerinkine benzer gerekçelerle– câiz olduğunu söylerken Gazzâlî gibi fıkıhçılar bunun haram olduğunu ifade etmişlerdir ve bu görüşün mûteber olduğu kaydedilmiştir.
Hanbelî mezhebi fıkıhçılarına göre hâmilelik üzerinden kırk gün geçtikten sonra çocuk düşürmek câiz değildir. Kırk günden önce câiz olduğunu söyleyen fıkıhçılar ise –yukarıda açıklanmış bulunan– eksik bilgilere dayanmışlardır. (Güzel bir özet için bak. Zeydân, el-Mufassal, III, 119-127).
Fıkha göre çocuğun vücûb (medeni haklardan istifade) ehliyeti ana rahmine düştüğü andan itibaren başlar.
Yeni Şafak