Türkan Uymaz'ın haberi:
Sosyal Doku Derneği, geçtiğimiz pazar günü düzenlediği programla bir Osmanlı geleneğini yeniden canlandırdı. 21. yüzyılın âmin alayı merasimi hafız adaylarına ve ailelerine moral oldu. İzleyenleri de bir nevi tarih tünelinden geçirdi.
"Bismillah her hayrın başıdır." diyerek yola koyuldu çiçeği burnunda 18 hafız adayı. Hem de görkemli bir merasimle! Geçtiğimiz hafta pazar günüydü. Sosyal Doku Derneği, hafızlığa adım atan gençleri dört başı mamur bir programla onurlandırdı. Bize de bir Osmanlı klasiği diye bilinen 'âmin alayı' merasimini hatırlattı. 21. yüzyılda bir geleneğin yeniden nasıl canlandırıldığını merakla izledik.
Derneğin organizasyonu halka açıktı. Öğle saatlerinde, Başakşehir Çınar Kongre Merkezi'nin salonu yavaş yavaş dolmaya başladı. Davetliler, her biri henüz 14 yaşında olan hafız adayları için bir araya geldi. Hocalarının söylediğine göre derslerinde çok başarılıydı hepsi. Zira 7'si fen lisesini, 11'i ise yüksek puanlı Anadolu liselerini kazanmıştı ancak hafız olmak istedikleri için Kur'an kurslarında eğitim almaya başlamışlardı. Bugün onların moral günüydü. Arkadaşları, akrabaları, komşuları, hocaları ve halktan yüzlerce kişi onların dualarına "âmin" demek için oradaydı.
"Kur'an ile hayat bulma devrindeyiz"
Kurra hafız İsmail Hakkı Tavman'ın Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı program. Ardından, dernek yetkililerinin hazırladığı 'Âmin Alayının Dünü-Bugünü' konulu bir sinevizyon gösterimiyle devam etti. Davetliler, gösterimi merakla izledi. Sonra sıra geldi 18 hafız adayının temsili Kur'an tilavetine...
Sosyal Doku Derneği Onursal Başkanı Nureddin Yıldız, programın anlam ve önemini ifade etmek üzere şunları söylüyor: "Kur'an-ı Kerim; Allah konuşsun başka kimse konuşmasın diye inmiştir. Biz hafız yetiştirmek için değil, Yesrib'i Medine yapan Mus'ab bin Umeyr'leri yetiştirmek için çalışıyoruz." Sonrasında ise Kur'an eğitiminin geçirmiş olduğu bir asırlık makûs talihinden örnekler vererek, "Artık Kur'an ile hayat bulma dönemi başlamıştır." sözleriyle konuşmasını sonlandırıyor.
Sultanahmet Camii baş imam-hatibi Emrullah Hatipoğlu da organizasyonun kıymetli davetlileri arasında. Hatipoğlu şunları söylüyor: "Hz. Peygamber, beşer olmasına rağmen onu en seçilmiş kılan bu kitaptır. Bizim değerimizi artıracak olan da bu kitaptır. Allah katındaki değerimizi ulvileştirecek olan bu kitaba bütün azalarımızla uymalıyız."
21. yüzyılın âmin alayı merasimi, Osmanlı döneminde yapılanlardan ne kadar farklıdır bilinmez ancak akıllarda kalacağı bir gerçek. Coşkuyla devam eden program hafızlığa adım atan öğrencilere düzenlenen takı merasimiyle sona erdi.
Âmin alayı kültür zenginliğimiz
Osmanlı'da çocuklar dört yaşına geldiklerinde ilk mektebe başlarken düzenlenen merasime 'bed-i besmele' veya 'âmin alayı' adı veriliyor. Âmin alayının, kandillere veya pazartesi, perşembe günlerine denk getirilmesine özen gösterilir, bu günlerde mektebe başlama yaşına gelen çocuklara bir şenlik düzenlenirmiş. Çocuğun evine kadar topluca gelinir, dualarla çocuk evden alınıp mektebe kadar götürülür ve hocası tarafından ilk dersi verilirmiş. "Ya Rabbi! İlmimi, aklımı ve anlayışımı artır. Rabb'im! Kolaylaştır, zorlaştırma, hayırlısıyla tamam eyle." duaları çocuğa tekrar ettirilir, topluca 'âmin'ler söylenir; işte bu şenliğe de 'Âmin Alayı' denirmiş.
Kültür zenginliklerimizden biri olan 'âmin alayı' merasiminin, mektep eğitimine başlayan çocukların okul korkusunu giderme, çocuklara okuma isteğini aşılama ve çocukları arkadaşlarıyla kaynaştırma gibi önemli pedagojik faydaları bulunduğu söyleniyor. Diğer taraftan bu merasimler sayesinde; çocukların okuma, anne ve babaların ise okutma arzusu tetikleniyor, çocuğa aile içinde olduğu gibi toplum içinde de yeni bir statü kazandırılıyor. Osmanlı'da bu törenlere verilen ehemmiyet, İslâmî terbiye anlayışında mektebe ve mektep hocalarına verilen değeri de ortaya koyuyor.
Çocuklar mektebe hazır mı?
Bir çocuğun mektebe başlaması, aile hatta mahalle için mühim bir hadise kabul edilirdi Osmanlı'da. Evde hazırlıklar yapılır, çocuğa yeni elbiseler alınırdı. Yumuşak ve güzel bir minder doldurulur. İmkânı olan aileler, mor kadife üzerine sarı sırma kalıptan işlemeli bir cüz kesesini, çocuğun sağ omzundan sola doğru çapraz asmak için hazırlardı. Çocuk için bir elifba cüzü temin edilirdi. Bunların sarı soluk kâğıtlara basılmış olanları bulunduğu gibi, çocuğu okumaya özendirmek için altın yaldızlı basılanları da olurdu. Mektep için hazırlanan çocuğa nazarlık takılırdı. Çocuk ayrıca nazara karşı tütsülenirdi.
Merasimden önce hocaya haber verilir ve uygun bir gün tespit edilirdi. Mektebin ilâhi takımı haberdar edilir veya başka mekteplerin daha güzel sesli ilâhi takımları tutulurdu. Çocuk yeni kıyafetiyle, zihin açıklığını ve hayatının yeni safhasında muvaffak olmasını sağlamak hususunda himmetlerini istemek için ailesi tarafından İstanbul'da genellikle Eyüpsultan'a götürülürdü. Merasim günü çocuklar, temiz kıyafetleriyle mektebe toplanır; önlerinde hocaları, kalfaları olduğu hâlde, ilâhi takımını takip eder ve işaret edilen yerlerde 'âmin' diye bağırarak çocuğun evine gelirlerdi. Okula önceden başlamış ve ilâhiler öğrenmiş, sesleri güzel çocuklar yüksek sesle ve koro hâlinde ilahiler okuyarak, arkadakiler de beyit aralarında yüksek sesle 'âmin' diye bağırarak neşe içinde yola koyulurlardı.
Zaman