Bu sene mezun olanlarla birlikte toplam 46 kişiyi mukaddes topraklara gönderen Yeşil Kız Kur’ân Kursu, hafızlığı yaygınlaştırmak niyetinde. Yeşil Kız Kur’ân Kursu Yaptırma ve Koruma Derneği Başkanı İbrahim Sezer, kısıtlı imkânlarla yola çıkıldığını ve Allah’ın kendilerine yardım ettiğini söylüyor. Sezer, önceleri kursa bayramlarda dahi yardım gelmediğini, çeşitli reklâmlarla, broşürlerle kursun ihtiyaçlarını duyurduklarını ifade ederek, “Biz umreye götürmeye niyet ediyoruz, bu arzumuzu hayır sahiplerine söylüyoruz. Onlar yardım ediyor. Müftülük de 20 kişiyi tamamlarsanız birini biz göndeririz diyor. Dernek olarak organizeyi yapıyoruz sponsorlar aracılığı ile kızlarımızı mukaddes topraklara gönderiyoruz” diyerek, umre ziyaretine nasıl aracı olduklarını aktardı.
Eskiden Diyanet
herkese belge veriyordu
İbrahim Sezer, öğrencilere umre ödülünü vermelerinin amacını ise şöyle açıklıyor; “Umreye götürmemizin iki hedefi var: birisi yeni başlayanlar için teşvik oluyor, diğeri de oraya giden artık hafız olarak ölüyor. Şuur almış oluyor, dinin ne olduğunu anlıyor. Kursumuz fizikî şartlar açısından yetersiz olabilir, ama zor şartlarda insanlar daha samimi, daha ihlâslı oluyorlar.” Önceleri Diyanet’in hafızlık belgesini herkese verdiğini, sınavların kayda değer olmadığını anlatan Sezer, “Baktık ki çocuklar hafız oluyorlar, ama bir teşvik yok. O zamanlar Diyanet’te de öylesine imtihanlar yapılıyor. Herkes hafızlık sınavını kazanıyor. Ben sınavı geçen birkaç kişiyi imtihan ettim, pek hafızlıkları da yoktu. Hoca hanımlarla birlikte teşvik etmek için ne yapabiliriz diye düşündük. Umreye götürme kararı aldık. Hafızlığa daha bir önem verdik.”
Bazı ilköğretim öğrencileri surelerin
ismini bile bilmiyorlar
Kur’ân-ı Kerim’i ezberlemenin küçük yaşlarda daha kolay olduğunu belirten Dernek Başkanı Sezer, sekiz yıllık eğitim zorunlu olmadan önce, ilkokuldan gelenlerin fazla olduğunu ve hafızlığı daha rahat yaptıklarını anlattı. İlköğretimden mezun olan bazı öğrencilerin, müfredat dâhilinde ezberlenmesi gereken surelerin isimlerini bile duymadıklarını ifade eden Sezer, “Bazı öğrencileri namaz sûrelerini bile bilmeden geliyor. Meselâ İhlâs Sûresini ilk defa duyuyor. Kulak dolgunluğu olmadan ezberlemek zor oluyor tabiî. 8. sınıftan çıkan öğrenci büyük gibi gözüküyor, ama hiç bir şey bilmeden gelenler var” diyerek okullarda verilen din derslerinin önemsenmediğini ortaya koyuyor.
Hafızlık süresi kişiden kişiye değişir
Hafızlık yapmanın ayrı bir kabiliyet ve zekâ gerektirdiğini belirten İbrahim Sezer, Kur’ân-ı Kerim’in ortalama üç yılda ezberlendiğini fakat bu sürenin de kişiden kişiye değiştiğine değinerek, çeşitli teknikler kullanarak 4 ayda hafız yetiştirenlerin metodolojisini değerlendirdi. Sezer, hızlı ezberlemenin kalıcı olmadığını, çabuk unutulduğunu söyleyip, konuyu şöyle örneklendiriyor: “Günde 8-10 sayfa çiğ okuyabilen bazı öğrencilerimiz oluyor. Böyle zeki öğrenciler hiç tekrar etmeden 4 ayda Kur’ân ezberini bitirebilir. Ama çabuk unutulur. Meselâ 6 ayda hafız olan bir öğrencimiz vardı. Başladığında Kur’ân okumayı hiç bilmiyordu. Ama 6 ay sonunda hafız oldu. Değişik bir stili vardı. Ezber yapmıyor, sayfanın fotoğrafını çekiyordu. Unutmasın diye elimden geleni yaptım, fırsat buldukça dinledim. Buna rağmen hafızlığı unuttu. Kısa sürede ezberlenince, kısa sürede unutuluyor, kalıcı olmuyor. Bu tarz öğrencileri toplayıp bir araya getirince kısa sürede hafız olabilirler.”
Sure ezberlemenin püf noktaları
Kur’ân’dan Sure ezberlemenin püf noktası var mı sorumuzu cevaplayan İbrahim Sezer, “Genelde tekrar iyidir, ama kişiye göre de değişebiliyor. İlk önce kişinin öğrenme yönteminin ne olduğunu fark etmesi lâzım. İşitsel mi, görsel mi? İşitsel olan karşıdaki okurken ya da bilgisayardan dinlerken kapıyor. Görselin ise, illâ görmesi lâzım. Gözünün önüne geldiği an önünde Kur’ân varmış gibi okuyor. Bir de kulak dolgunluğu diye bir şey var. Bilmediğimiz, yeni öğrendiğimiz kelimelerin zihne girmesi kolay değil, ama çokça duyduklarımız çabuk yerleşiyor. Bu nedenle biz, öğrencilerimize ezber almadan önce bol bol yüzünden okutuyoruz. Bazı öğrenciler bir âyeti durağa kadar tümüyle ezberliyor, bazısı ise kelime kelime ezberliyor. Bu zekâya göre değişiyor” diyerek ezber yapmak isteyenin önce kendi öğrenme şeklini tanıması gerektiğinin altını çiziyor.
Talep var, ama Kur’ân öğretemiyoruz
Yeşil Kız Kur’ân Kursu’nda bu yıl toplam 98 öğrenci olduğunu, yazları ise bu sayının arttığını ifade eden İbrahim Sezer, istekli öğrencileri kursa alamama sebeplerini şöyle anlattı:
“Talep var, ama biz yer sıkıntısı olduğu için daha fazla öğrenci kabul edemiyoruz. İmkânlarımız kısıtlı. Öğrencilerden aidat aldığımız için bazen eleştiriliyoruz fakat eğitim için değil, masraflar için alınıyor. Karşımızdaki evden bir daire tuttuk öğrenciler orada yatıp kalkıyor, onların masraflarını karşılamak gerekiyor. Hizmetlimiz, aşçılarımız, belletmenlerimiz ve çeşitli masraflarımız var. Bunları karşılamak için mecburen aidat topluyoruz. Ama durumu iyi olmayanlara da sırtımızı dönmüyoruz.”
Daha fazla öğrenci yetiştirmek adına yan binaları da aldıklarını anlatan Kur’ân Kursu Derneği Başkanı Sezer, “Borçların nasıl ödendiğine biz bile şaşırdık” diyor. Binalar birleştirilerek içerisinde öğrenci yatakhanelerini, yemekhaneyi, geniş dersliklerini barındıran geniş bir yapı inşa edilmek isteniyor.
Devlet yardımı yok mu?
“Kur’ân kurslarına devlet yardımı nasıl, olmuyor mu?” sorumuzu cevaplayan İbrahim Sezer, “Devlet sadece eğitmenleri gönderiyor. Atanmış 5 hocamız var. Onların maaşlarını karşılıyor. Diğer bütün masraflar bize ait. Hocaların mesai saati bitip çıktıktan sonra, hafızlarımızı dinlemek için belletmenler oluyor. Onları dernek tutuyor. Doğalgaz, elektrik, su hepsi bize ait. Diyanet’e bağlı olanlarda belki devlet yardımı vardır, ama biz müftülüğe bağlıyız. Bazen vakıflara yapılan yardım bize aktarılıyor. Onun dışında kendi yağımızla kavruluyoruz” şeklinde konuştu.
Yeni Asya