Hürriyeti, demokrasiyi, insan haklarını, ırkçılığın reddini, tüm varlıkların kardeşliğini bizden öğrenin.
Biz tüm insanları, siyahı, beyazı, kızılı, sarışını, esmeri ile kardeş sayan bir ruhun çocuklarıyız. Ağacı, hayvanı, bitkiyi, ayı, güneşi, toprağı ile her varlığı kardeş bilen bir inancı taşırız ruhumuzda.
Türkün, Arabın, Kürdün, Farsın, İngilizin, Yunanın, Ermeninin vd. insan olarak, yaratılmış olarak birbirine üstünlüğünün olmadığını bilir; yaratılanı yaratandan ötürü severiz.
Hz. Muhammed (asm) Medine’deyken Mekkelilerin büyük bir ordu hazırlayarak Müslümanları yok etmek için üzerlerine geldiği haberini aldı. Düşmana nasıl karşılık verileceğine dair sahabiler ile istişare etti. Kendisi Medine’de kalıp savunma yapılması taraftarı idi. Ancak çoğunluk şehir dışına çıkılarak savaşmak istiyorlardı.
Daha önce meydan savaşı için ısrar edenler evinden dışarı çıkan Resûlullah’a tutumlarından dolayı pişmanlıklarını belirttiler ve savaşın nerede yapılacağı konusunda kendisinin karar vermesini istediler. Resûl-i Ekrem onlara şöyle dedi: “Bir peygamber zırhını giydikten sonra Allah onunla düşmanları arasında hüküm verinceye kadar çıkarmaz. Eğer sabreder ve görevinizi yaparsanız Allah zaferi size ihsan edecektir.”
Ancak bilindiği gibi Hz. Muhammed’in (asm) bir tepeye yerleştirdiği okçuların verilen emre rağmen orayı terk etmeleri ile savaş kaybedildi ve Müslümanlar 70 şehit verdiler. Hatta Hz. Muhammed (asm) savaşta yaralandı ve öldüğüne dair şayialar çıktı.
Bu bilinen hadisenin ilginç tarafı şu: Savaşın kaybedilmesi üzerine Medine’de bazı Müslümanlar, Peygamber’e muhalefet ettikleri için bu musibetin meydana geldiği ve artık Peygamber’in sözünün üzerine bir şey söylemeyeceklerine dair pişmanlık gösterdiler.
Tam bu noktada yapılan istişarenin hak olduğu ve aralarındaki işleri istişare ile yapmaya devam etmeleri gerektiği yönünde ayetler gönderildi.
Sanırım bu savaşın en önemli sonucu buydu: Aleyhinize bile olsa, işlerinizi istişare ile görün. Birbirinize danışın. Çoğunluğun görüşüne tabi olun.
Bunun yanında Hz. Muhammed’in (asm) ırkçılık karşıtı, hayvanlara, bitkilere, ağaçlara zarar verilmemesi yönünde pek çok hadisi olduğunu da biliyoruz. Yine Peygamber uygulamalarından İslam’ın bütün insanlara adalet, hürriyet, eşitlik, insan hakları getirdiğini de biliyoruz.
Bizim hakkı, hukuku, adaleti, demokrasiyi, insan, hayvan, çevre haklarını vb. Batı’dan, şuradan buradan öğrenmeye ihtiyacımız yok.
Bilakis bunlar bizim inancımızın olmazsa olmaz temelleri.
Biz AB, NATO, ABD istiyor diye değil, dinimizin ve insanlığımızın bir gereği olarak hakkın, hukukun, hürriyetin, adaletin vs. yanında olacağız.
Kur’an’ın adaletsiz, meşveretsiz; İslam’ın hak ve hukuksuz; dinin ırkçılıkla, ayırımla ve eşitliksiz olamayacağını bildiğimiz için bunları savunacağız.
İslam’ın barış, kardeşlik, hak, hukuk, adalet, eşitlik, insanlık dini olduğunu bütün emperyalist dünyaya biz öğreteceğiz.
Tabi önce kendimiz bir öğrenebilsek ve yaşayabilsek!