Önce Nurun ilk talebelerine ait hatıra fotoğraflarına bakarken yaptığım bazı analizleri ve ben de oluşan bazı duyguları “Bunları mı Hakikat Kahramanları?” başlığı altında sizinle paylaşmak istedim. Uzunca bir yazı ve iki üç beyitlik kısa bir şiir düşünüyordum. Çok gayret etmeme rağmen yazıyı bir türlü yazamadım. Ben de sadece şiiri uzunca tuttum.
Nurun saff-ı evvelini tutan kahraman talebelerine yazdığım bu şiirde, hepsini nazara almama rağmen sen diye hitap etmemin sebebi Kur'an bağlarıyla bağlı bu insanları birbirinden ayırmayıp onları bir şahs-ı manevi olarak düşünmemdir. Allah hepsine rahmet etsin.
HAKİKAT KAHRAMANLARINA
Ey bu davayı kendine ekmek sayan mübarek,
Biliyorum kafi değil imrenmekle yetinmek.
Fakat ruhum huzur dolacak ettikçe seni yad.
Kardeşim, dostum dedi Hazret-i Üstad.
Ne mutlu sana ki sembolüsün sevdanın.
Taze neferi oldun nurlu kadim davanın.
Ne diyeyim? Destanına yer de gökler de şahid.
Selam olsun sana destan yazan mücahid.
Hangi bir erdemini zikredeyim ben bilmem.
Birinden söz etsem eder öbürü sitem.
Yegane kudretin kalpteki iman oldu.
Gayen maddeden uzak rıza-i Rahman oldu.
Küfrü helak ettin mukaddes cihadınla.
Gururu oldun İslam'ın, o aziz Üstadınla.
Hakperestler dedi ki "Bu ne biçim yiğittir!
Dünya ehli değil bu, ahirete aittir."
Küfür ehli dedi ki "Nereden bu bahadır?
Dili sivri onun, fikri daha beladır."
Diyebilirim ki "Sen Tevhid'den bir satır,
Mü'min, görüldüğünde Allah'ı hatırlatır."
Bu davanın paklığına senden iyi bir hüccet,
Bilmem bulunur mu, bulunamaz ki elbet.
Seni anlatmaktan acizim ki ben fakat,
Kahramansın hakikat, işte budur hakikat!
Üveys Bilgin