HAKİKİ, EBEDİ ve BÜYÜK BAYRAM;
Her şeyi Yaratıcısının emaneti gören;
O’nun izni dairesinde bir hayat felsefesi olan;
O’nun dışında her şeye
tebeî olarak bakmayı, kalben terk etmeyi başarmış,
Sırat-ı müstakimde keyifle yaşamayı ilke edinmişlerindir.
BAYRAM Kur’an’ın, Sünnetin ve
onların yorumları olan Nurlu Eserlerin onu
Kutsî Kaynaklara bağlayan ölçüleriyle hayatını şekillendirenlerin;
Sünnet-i Seniyye’yi, yaşayışının,
değişmez ve mükemmel temel rehberi görenlerindir.
BAYRAM, “Hazırlanınız, başka, daimi bir memlekete gideceksiniz.
Öyle bir memleket ki,
bu memleket ona nispeten bir zindan hükmündedir. ”
fikri ile
“Programımız budur ki;
Dünya bir misafirhanedir, İnsan ise onda az duracaktır;
Ve vazifesi çok bir misafirdir. “ fikirlerini,
hayatının temel prensipleri olarak gören,
ahireti ve ona ait olanları en öne alan,
paradigmalarının en üstüne Ahireti yerleştirebilenlerindir.
BAYRAM Dünyaya, kulluk için geldiğinin idraki içinde olanların;
İyiliği anlatmak, kötülüğü men etmekte vazifeli olduğunu
hiç unutmayanlarındır.
Müminleri ve hatta bütün insanları,
sahil-i selamete taşıyan bir faaliyette
bir hademe olduğunu kabul edip,
bu vazifenin düsturlarına uyanlarındır.
BAYRAM,
Aklının ona yüksek maksatlar ve bâki meyveler göstermesine karşılık,
elinin, ömrünün, iktidarının, sabrının
kısa olduğunu çok iyi bilen bir ruh sahibi olarak;
Bir Kadîr-i Zülcelâlin, bir Rahîm-i Zülcemâlin dergâhına,
Namaz ve niyazla müracaat edip;
başına gelecek, beline yüklenecek işleri, vazifeleri tahammül için
yardım isteyenlerin, halini arz etmesini bilenlerindir.
BAYRAM, Aşığın, maşukunu beklediği gibi,
ALLAH’ın huzuruna kabul edilmek olarak idrak ettiği namazı,
hasret ve heyecanla bekleyip vaktin evvelinde kılabilenlerindir.
BAYRAM, Rabbi dışında, âzam mahlûkata da ibadete tenezzül etmeyip;
Cennet gibi âzam menfaat olan bir şeyi dahi
gaye-i ibadet görmeyenlerindir.
BAYRAM, Dünyayı ve ona ait bütün işleri,
mülk alemine has Adetullah’a riayet ederek değerlendiren,
yapılan fiillerin değişik bir dua hali olduğunu düşünüp,
Duayı, bir sırr-ı ubudiyet olarak görebilenlerindir.
BAYRAM, Nokta-i istinad olarak, kuvvete bedel "hakkı" kabul eden;
Hayatta mücadeleyi değil, yardımlaşmayı düstur olarak alan,
bunları günlük hayatında ve bütün hadiselerde uygulayabilenlerindir.
BAYRAM, Düşmanı, nefsi emmaresi ile birlikte
cehalet, zaruret ve ihtilaf olarak gören;
bunlara karşı sadece
sanat, marifet, ittifak silahıyla mücadeleyi şiar edinenlerindir.
BAYRAM, bu asırda
muhakkak cemaat olunmasının gerektiğine inanan;
ekip çalışmasının ruhuna uygun hareket eden ve bunu zaruri gören;
dava arkadaşlarıyla
dostluk ve muhabbetin zedelenmemesi, bozulmaması için
her fedakârlığı göze alan,
Onların kusurlarına gözünü yumabilen,
tükürüklerini misk’ü amber telakki edip
bin haysiyeti olsa, onlar için fedaya hazır olan;
Mümin kardeşlerine asla adavet etmeyenlerin,
Hatta, onlar hasta olduğunda, şifa bulmaları için,
onlar yerine hasta olmayı isteyip, yatağa girebilecek
ruh ve sevgiye sahip bulunanlarındır.
BAYRAM, ittifak, tesanüd, teavün, uhuvvet ve incizabı KARAKTERİ;
nefsi gemlemekle bağlamak,
ruhu kemâlâta kamçılamakla serbest bırakmayı HEDEFİ
haline getirebilenlerindir.
BAYRAM, Arkadaşlarını kendinden üstün görebilen,
onların özellikleriyle iftihar eden,
onlarla çalışırken, tâbi olmayı tercih edip,
imamlık şerefini onlara verebilenlerindir.
BAYRAM, İttihadın, cehl ile olmadığını bilen,
İman ve İslam’ı,
Kâbe hürmetinde, Cebel-i Uhud azametinde kabul ederek
Hayatının bütün değer ölçülerini buna göre belirleyebilenlerindir.
BAYRAM, Hayatı, yaşamayı; İman ve İslam’la sanata dönüştürebilen;
Dünya hayatıyla ilgili kaybettiğine üzülmeyen, kazandığına sevinmeyen;
gücü dahilinde olan şeylerde acze; gücünü aşanlarda cezaa sarılmayan;
kendi bulunduğu boyutun gereklerini yapıp,
sonuçlara şükrederek hakiki tevekkül sahibi olabilen,
kanaatkâr olup yaratıcısına itimat edenlerindir.
BAYRAM, Rabb-i Rahimin marzisine,
Kitabına, gönderdiği Yaver-i Ekrem’ine (ASM. )
Tereddütsüz ve zevkle ittiba eden;
Her şeye mânâ-yı harfiyle, O’nun hesabına bakarak,
bu şekildeki bir tefekkürle hayatı zevkli hale dönüştürebilenlerindir. ;
BAYRAM, Hastalık ve belaları;
O’ndan gelen, sevap kazandıran, olgunlaştıran, idrakini artıran
ikazlar gibi görebilen;
sadece Hz. Eyyüb gibi, kulluğuna, zikrine mani olacak seviyeye gelince ;
ve sadece O’na şikayet edebilenlerindir. ;
BAYRAM, Mevti, vazife paydosu, terhis oluş,
ücret almaya gidiş, melekût âlemine geçiş,
dostlara kavuşma, Şeb’i Arûs görebilen.
Bismillah’la o aleme girip, rahatla kabirde yatabilen;
Sûr-u İsrafil’le, Allâhü Ekber diyerek kalkabilecek olanlarındır.
BAYRAM, Esma-i Hüsnaya ayinelik yapmanın üstünlüğüne inanan,
”İki günü eşit olan zarardadır “ âli fikrine ittiba ederek
daima gayretli olanlarındır.
BAYRAM, bütün bunlarla;
insanlığın iki cihanda da mesut olması için,
farklılığa saygılı olan;
durumun gerektirdiği medenî usul ve iletişim imkanlarını kullanan;
ortak olan maddî ve manevî değerleri, doğru bir İslâmî anlayışla yorumlayarak;
nefsin hevesatına ve tecavüzâtına sed çekip,
ruhu ulvi şeylere teşvik ve ulvi hissiyatını tatmin ederek;
kendini ve diğer insanları, kemâlâta sevk eden,
onları üstün insanlar haline getirmeyi,
BU ALEMDE DE mükemmel bir medeniyet ortaya çıkarmayı,
yaratılış gayesi olarak gören;
ona ulaşmaya azimle çalışan; gözü yaşlı Müminlerin, Nurun halis talebelerinindir.... .
Netice olarak BAYRAM ;
ALLAH’tan korkmaktır;
Günahları terk etmektir;
Sünnet-i Seniyyeye ittibadır,
Takva ile bezenmektir;
Yakîn hasıl etmektir;
Sıratı geçmektir;
Amel defterini sağdan alabilmektir;
Mahkemi-i kübrada berat senedini elde etmektir;
Vatan-ı aslimiz olan cennete ebedi kalmak üzere kavuşmaktır;
Rahmanı temaşadır;
Ebedi alemlerde de bayram yapabilmektir;
Saadet-i Dareyne mazhariyettir.
ALLAH, hepimize,
Evlad-ı iyalimizle,
akraba-i taallukatımızla,
bütün kardeşlerimizle,
bütün iyi insanlarla beraber,
İNŞAALLAH, bu keyfiyette bayramlar nasip etsin.