Bir grup dindar Kürt kökenli gençlerin öncülüğünde yürütülen www.gazetekurd.com adlı internet sitesindeki sinevizyon 16 mart 1988 yılının sabahında Irak Kürdistan’ında bulunan Süleymaniye kentine bağlı Halepçe kasabasına zehir saçan uçakların oluşturmuş olduğu katliam üzerinden 22 yıl geçtiğini bize bir kez daha hatırlatıyordu. Saddam Hüseyin’in emriyle Amerika’dan aldığı bombaları gün boyunca Halepçe’deki Kürtler üzerine yağdırmış ve gökyüzünde zehirli bulut kümeleri oluşturmuştu. Bu katliam insanlık tarihine kara bir leke olarak geçmişti. Bu katliamın Kürtler üzerinde oluşturduğu olduğu travma ne yazık ki henüz rehabilite edilmiş değildir. Zaten bu travmanın rehabilitesi çokta kolay olmayacaktır.
Resmi rakamlara göre beş bin kişinin ölümüyle neticelenmiş bu katliam, vicdanını ve insanlığını yitirmemiş bazı kişiler dışında neredeyse diğer bütün insanlar unutmuşa benziyor. Zira 16 Mart 2010 tarihli gazetelere baktığımızda çocuğu ile birlikte sokak ortasında yatan annenin resmiyle zihinlere nakşedilmiş bulunan bu katliamla ilgi en küçük bir haber bulmak zordu. Ne İsrail’e lanet okuyan gazetelerde ne de El Beşir’e lanet okuyan gazeteler insanlık tarihinin kara bir lekesi olan Halepçe katliamının yıldönümünü ıskalamışlardı. Nisyan dahi bir nimettir. Elemleri unuttursa da insanlık onurunun ayaklar altına alındığı tarihleri unutmak hem mazlumlara, hem de insanlığa bir hakaret olduğu gibi zalimleri de cesaretlendirmektedir. Onun için bu katliamların gelecekte yaşatılmaması ve zalimleri ifşa etme adına bu katliamlar hatırlanmalıdır.
Bu katliamların hatırlanması insana acı veriyorsa da gelecek için bu acılara katlanmalıyız. Sokak ortasında çocuğuna sarılı bir şekilde yatan annenin fotoğrafıyla hafızalara nakşedilmiş bulunan Halepçe katliamının yıl dönümü unutuldu mu yoksa hatırlatılmak mı istenmedi noktasında bir fikir yürütmem doğru olmayacağı kanaatindeyim. Çünkü yapacağım yürütme niyet okumak üzerinden olacak ki bu durumun bizi adaletsizliğe sevketme olasılığı yüksek olacağı gibi niyet okumak üzerinden yapılacak bir değerlendirme doğruluğu/ahlakiliği de söz konusu olmaz.
Halepçelerin Bir Daha Yaşanmaması İçin
İnsanlık tarihi özellikle son asırda büyük felaket, katliam ve vahşetlere sahne olmuştur. Son yüzyılda bu katliam ve vahşetlere kurban giden insan sayısı belki daha önceki asırlardaki savaşlarda yitirilen insan sayısı kadardır. Birinci ve ikinci dünya savaşları, Halepçe, Hama, Filistin, Darfur, Hiroşima, Çin Uygur bölgesi, Irak, Türkiye, Afganistan vb bölgelerde onbinlerce insan haksız yere öldürüldü. Dünyaya jandarmalık görevini üstlenmiş bulunan Amerika ve Amerika’nın farklı bölgelerdeki karakolları her gün ulusal ve politik çıkarlar uğruna insanlık tarihine bir kara leke oluşturmak için çaba göstermektedir. Bu acımasızlığa karşı onurlu ve erdemli sesler çok kısık çıkmaktadır. Bu ses kısık çıktığı sürece maddeyi insan hayatından daha önemli gören zihniyetler yeni Halepçe’ler oluşturmaya devam edecektir.
Halepçe katliamının yıldönümünde Türkiye’de oluşan bu sessizliğin bir sebebinin de yaklaşan seçimler olduğunu düşünüyorum. Maddenin/ çıkarın olduğu yerde insan haklarını savunmak, katliamların yıldönümlerinde katliamı ve faillerini lanetlemek kısa süreli bir hayatın peşinde olanlar için çok anlamlı gelmemektedir. Vicdanını ve aklını maddeye feda etmemiş farklı kimliklere sahip erdemli insanlar ortak bir paydada buluşup bu katliamlara ve bu katliamın faillerine karşı harekete geçip bir direnç oluşturmadığı sürece yeni katliamlar yaşanmaya devam edilecektir. Çünkü kalbi katılaşmış insan suretindeki canavarların saldırılarına karşı hoşgörü bu canavarların iştahını kabartır. İnsanlığı parçalayan dişlerin kirasını dahi isteme cüretinde bulunur.
Gelin yeni Halepçe’lerin oluşmaması için ortak bir tavır sergileyelim. Rengimiz ne olursa olsun.