(Ben bu konuda yazılmış ihatalı bir yazı bulamadım. Acz ve cehlime bakmadan bu yazıyı Risale-i Nurdan TANZİMLERLE yazmaya cüret ettim!)
Colin Turner Beyin, “Kur’an’ı Said Nursi İle Okumak” kitabını Nurlara vâkıf bir grup arkadaşla mütalaa ederken telefonum çaldı. İman Hizmetinde hayatını vakfeden bir arkadaşım “Ağabey Risale-i Nur Külliyatımızdaki Kanun ve Namus meselesiyle ilgili tam bir kanaate ulaşamıyorum. Sizlerin kanaatini öğrenmek istedim!” dedi. Ben de “Dersimi çalışayım, eserlerden bu konuda bir tanzim yapalım. Mütalaalı dersler yaptığımız arkadaşlarla üzerinde çalışalım. Sizinle de mütalaa edip doğru bir efkâra ulaşmaya çalışalım” dedim.
Bunları Risale-i Nuru nasıl okuduğumuzu, nasıl tam anlamaya çalıştığımızı ifade etmek için tafsilatıyla ifade etmek istedim. İlk dönemimizde Salihli Gediz’de sonraları da Diyarbakır, Hınıs, Çanakkale ve nihayet Manisa’da da yarım asrı geçen bir süredir hep bu tarzda Nurlardaki Kur’an Hakaikini tam anlamak, bu konuda itikat seviyesinde bir idrake ulaşmak, bu hakikatleri son nefesimize kadar ihlâsla yaşamak hayatımızın en önemli hedefi olmuştu.
Bir anda beraber olduğumuz arkadaşlarla namus konusuna tam cevap veremedik. Farklı ifadeler içinden neticeye ulaşamadık. Birlikte iyi bir tanzim için ciddi bir gayrete gelip Nurlarda bu konudaki meseleleri toparladık. Üzerlerinde adeta münazaralı Fikir Fırtınası halinde çalışmalar yaptık. Önce bu manada topladığımız metinlerin önemlilerini, ilgisi daha çok olanlarını size de arz etmek istedim:
- “…Bu hakikat “kanun” ve “namus” ismi verilen şeyleri istilzam ediyor. Bunlar ise İlim, Emir ve İradenin mecmuunun birden nev’iler üzerindeki tecelliyatını aksettiren cam parçaları yahut bu tecellilerin isimleridir.
- “Kanun” denen şey ayni neticeleri vücuda getirecek şekilde tesiri uzatılmış tek bir emirden yahut bir biri ardınca tekrarlanan “İlahi Emirlerden” başka bir şey değildir.”
(Mesnevi, Nesil, Ü.Şimşek,104)
[Bu bizim nazarımızda Kanunun en temel açılımıdır. Aynı zamanda Namus manasını da kapsar!]
- “Ruh, Bir Kanun-u zîvücud-u haricîdir, Bir Namus-u zîşuurdur.Sabit ve daim fıtrî kanunlar gibi, Ruh dahiÂlem-i emirden, Sıfat-ı iradeden gelmiş, Kudret Ona vücud-u hissî giydirmiştir, Bir seyyâle-i lâtifeyi o cevhere sadef etmiştir.” (İlk Dönem,585)
- “Mevcut Ruh, Mâkul kanunun kardeşidir. İkisi Hem daimî, Hem âlem-i emirden gelmişlerdir.” (Age, 586)
"O fasıklar, Allah'ın akrabalar, mü'minler arasında emrettiği bağları keserler." (Bakara,27)
“…Birisi, teşriîdir ki sıla-i rahim ile tâbir edilen akraba ve mü'minler arasında şer'an emredilen muvasala hattıdır.
Diğeri, emr-i tekvînîdir ki, fıtrî kanunlarla Âdetullahın tazammun ettiği emirlerdir. Meselâ,
*İlmin i'tâsı, mânen ameli emrediyor;
*Zekânın i'tâsı, ilmi emrediyor;
*İstidadın bulunması, zekâyı;
*Aklın verilmesi, Marifetullahı;
*Kudretin verilmesi, çalışmayı;
*Cesaretin verilmesi, cihadı
*Mânen ve
*Tekvînen emrediyor.
İşte o fâsıklar, bu gibi şeylerin arasında şer'an ve tekvînen tesis edilen muvasala hattını kesiyorlar. Meselâ akılları mârifetullaha, zekâları ilme küs olduğu gibi, akrabalara ve mü'minlere dahi dargın olup, gidip gelmiyorlar.” (İşarat’ül İcaz,311)
[Kanun da Namus da
- Âlem-i Emirden gelirler; Sıfat-ı İradeden tecelli ederler; Kudret-i Ezeliye ile olurlar. Adetullah’tırlar…
- Sosyal ve şahsî hayatta yapmamız için emredilen, uymamızın mecbur edildiği Kanunlar; tavsiye edilen saadet prensipleri olarak Namuslar Rabbimizin Sıfatları, Esmalarıyla yarattığı şeylerdir.
- Bunlara uymamız, uyabilmemiz için bütün cihazlar insana lütfedilmiştir.]
“Arzın, şems etrafında Emir ve İrade-i ilâhî kanunuyla tahrik ve tedvîri derecesi de vardır. Lâkin bu derece evvelki dereceden bir derece mahfî olduğundan terk edilmiştir.”(Mesnevi-i Nuriye, 255)
(Devam edecek)