Geçmişe bakınca zaman çok çabuk geçiyor fakat gelecek için 1 yıl hatta 1 ay 1 hafta 1 gün 1 an bile çok zaman. Fert ülke ve dünya düzleminde bunu yaşayarak görüyoruz; doğanlar, ölenler, hastalanan iyileşen, kedere düşen, sevince erişenler...
Virüslü yıllardan soluklanalım derken “Rusya-Ukrayna” savaşı çıktı; acaba savaş sirayet eder de dünya savaşı çıkar mı?
Gündem bu!
Ondan önce yağ savaşı çıktı; marketlerde çiçek yağı kuyruğu!
Marketler de yağlı müşteri geldi diye seviniyor olmalı!
Çok değil 3 ay 6 ay önceki market fiyatları nasıldı şimdi nasıl? Gelecek aylar meçhul?
Bugün de Hamd ve şükür içinde miyiz ona buna şikayet içinde mi? Her şey sebep dahilinde dönüyor, perde arkası hikmetleri düşünmüyorsak zarardayız.
Her şeyi bugün bilmek deniyor ya! Bu farkındalıkla evveli ve ahiri bakıyor, zamanı okuyor da “salih amellere” süslüyor muyuz? Yoksa gözümüz market fiyatlarında, savaş seyrinde mi?
Uzun emellerde sarhoş olmuşa zor gelir kulağı ezanda, gönlü namazda olmak; bir boşlukta kılınıverir! Tesbihata vakit kalır mı bilinmez. Camide ise bir ara telefona bakılır, son dakikalara göz atılır.
Huşu ne kadar sürer; sürgit savrulmalarda!
Araba yenilenmek ister, ev eşyası da! Çocuklar evlenmek ister, geleceklerini kurmak gerekir!
Kaç hafta oldu sohbete de gidemedik, hususi okumaları da ihmal ettik hayıflanmaları! Ruh yakalanmıyorsa her gün gitsen ne yazar!
Bölünmüş kafalar, kıymıklanmış kalpler; geçmişi, bugünü, geleceği aynı anda nasıl görür?
Ne var ki hayatın akışında hepsi oluyor; düşe kalka ilerliyor yolun sonuna yaklaşıyoruz.
Dünya savaşı buluğ çağında başladı son nefese kadar da sürecek; bundan öte ne var?
Markete de gideceğiz yağ da alacağız bazen haberleri de izleyeceğiz. Bütün bunlar beşeri haller. İçimizdeki dünya savaşını unutmamak da insani halimiz.
Anda, günde, ayda, yılda hangi halimiz öne çıkıyor? Kendi kalp aynasına bakan, davranışlarını, reflekslerini takip eden görür vesselam.