HAMAS 1987 yılında İsrailin Gazze Şeridine havadan yaptığı saldırılar ve aralarında çocukların da bulunduğu yaklaşık 600 Filistinlinin öldürülmesi üzerine kurulan bir örgüttür. Örgütün açılımı İslami Direniş Hareketi şeklindedir. Örgüt İsraile karşı ayaklanmayı ve cihadı başlattığı gibi İsrailde bir dizi saldırı da düzenleyerek adını duyurmuştur.
Örgütün uzun vadedeki hedefi İsrailin kurulduğu 1948 yılından itibaren elinde tuttuğu topraklar üzerinde Filistin İslam Devletini kurmaktır. Bu sebeple İsrail, ABD ve AB tarafından Terör Örgütü olarak kabul edilmektedir. Ancak yandaşları ve Filistin halkı tarafından ise işgale karşı Filistinlileri koruyan meşru bir mücadele gücü olarak görülmekte ve desteklenmektedir.
HAMASın kuruluşunda Mısır İhvân-ı Müslimîn Cemaatinin bir kısım militanlarının büyük desteği olmuştur. Bundan dolayı örgütün Mısırdaki İhvan-ı Müslimin cemaatine büyük bir bağlılığı vardır ve bunu 14 Aralık 2008 yılında 21. Kuruluş Yıldönümü kutlamaları sırasında bağlılık yemini ederek göstermiştir. Örgütün halktan büyük destek bulmasının sebebi faaliyetlerini daha çok okul, hastane, dini kurumların inşası gibi alanlara kaydırmış ve sosyal programlara ve yardımlara ağırlık vermiş olmasıdır.
Örgüt sosyal faaliyetler ve yardımlar yanında askerî faaliyetlerde de bulunmaktadır. Bunu yürüten de İzzettin El Kassamdır. Bu sebeple kurduğu Tugaylara İzzettin El-Kassam Tugayları denilmektedir.
Hamas İsraile yaptığı intihar saldırıları ile de kendisini öne çıkardı. Mart 1996 yılında İsrail otobüsleri hedef alınarak yaklaşık 60 İsrailli öldürüldü. İsrailin saldırıları Filistin Yönetimini zayıflatırken Haması güçlendirdi. İsrail Hamas liderlerinden Şeyh Ahmed Yasin ve halefi Abdülaziz el-Rantisiyi bu sebeple öldürmüştür. Buna rağmen Hamas güçlenerek faaliyetlerine devam etmiştir.
Batılıların ve İsrailin Hamasa müsaade etmelerinin sebebi ise örgütün Arafat liderliğindeki FKÖ ile çatışma içinde olmasıdır. Bu nedenle Hamas kuruluşu döneminde ABD ve İsrail tarafından FKÖnün gücünü kırmak amacı ile faaliyetlerine göz yumulmuştur. Seçim öncesi yapılan anketlerde Hamasın güç kazanacağı öngürülüyor; ama El-Fetihin bu derece güç kaybedeceği düşünülmüyordu. Bilhassa Arafatın ölümünden sonra onun yerine geçen Mahmut Abbasın Arafatın tersine Batı ve İsrail ile uzlaşma politikaları izleyerek Arafatın sert politikasını terk etmesi El-Fetihin halk nezdinde güç kaybetmesine Hamasın da güç kazanmasına sebep olmuştur.
2004 yılında El-Fetih lideri Yaser Arafatın ölümünün ardından Filistin Yönetimi Liderliğine Mahmud Abbas geldi. Abbas, Hamasın roket saldırılarını eleştirerek bunun İsraile zarar vermediğini bilakis İsrail ordusunun ağır misillemesini provoke ettiğini kaydetti. Bütün bunlara rağmen Hamas halkın desteği ile 2006 yılında Filistin Yönetimi Genel Seçimlerine katılarak seçimi kazandı. 25 Ocak 2006 tarihinde Filistinde yapılan seçimlerde Hamas % 55 oy alarak 132 sandalyeli meclise 76 milletvekili soktu. El-Fetih ise oyların % 43üni alarak 43 milletvekili çıkarabildi. Diğerleri ise bağımsızlar arasında paylaşıldı. Seçim AB gözlemcileri nezdinde yapıldı ve seçim çok âdil bir seçimdi. Hamasın seçimleri kazanması 40 yıllık El-Fetih iktidarının sonu olmuştu. Daha önce yapılan yerel seçimlerde de Hamas, El-Fetihe karşı büyük bir başarı kazanmış bu da İsrail dahil batılı ülkeleri endişeye sevk etmiş ve Filistin yönetimine Hamasın seçime sokulmaması yönünde baskı yapılmıştı. Batının El-Fetihi ve Mahmut Abbası desteklemesi işe yaramamıştı. Bu sebeple de seçimden sonra Hamas, El-Fetihin güvenlik güçlerini tanımadı.
Seçimi kazanarak Filistin idaresini ele geçirdikten sonra İsraili tanıma, geçici barış anlaşmalarına uyma ve silahlı mücadeleyi bırakma çağrılarını reddeden Hamas, İsrailin işgali devam ettiği ve Filistinlilerin ölümlerinden sorumlu oldukları sürece daimi bir ateşkes imzalamayacağını bildirmiş; ama buna rağmen Hamas İsrailin 1967 yılında işgal ettiği Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüsten çekilmesi karşılığında on yıllık bir ateşkes önererek barışçı olduğunu da göstermiştir.
Hamas, 2006 seçim zaferinin ardından El-Fetih ile daha şiddetli bir iktidar mücadelesine girişir. Hükümet olduktan sonra da El-Fetihin güvenlik güçleri ile haftalar süren çatışmalar sonucu Gazze şeridinin kontrolünü tamamen ele geçirerek iktidara tamamen hakim olmuştur. (06 Ocak 2009, Salı / Zaman)
**
ABD Ortadoğuya Demokrasi getirmeye çalıştığını her defasında söylemektedir. Son hedefi olan Filistinde seçim sonucu iktidara gelenlerin İsrail ile nihaî barış sağlanacağını düşünüyordu. Ama seçimden Terör Örgütü olarak gördüğü Hamas kazandı. Bu da ABDnin bütün planlarını alt-üst etti.
Seçimden sonra da Gazze ablukaya, ekonomik ambargoya alındı ve Hamasa karşı ayaklanması istendi. Haziran 2008de ateşkes anlaşması yapıldı, ambargo kalkacak ve taraflar birbirine saldırmayacaktı. Ama İsrail ambargoyu kaldırmadı. Hamas da ambargo kalkmadığı için ateşkesi tanımayacağını açıkladı. Altı aylık ateşkes süreci içinde İsrail 53 defa taciz etmiş ve 329 füze fırlatmıştır.
İsrailin 2005 yılında Gazzeden çekilmesi, bu topraklarda çıkarının kalmaması sebebi iledir. Bugün oraya tekrar girmesinin sebebi ise Hamasın üssü haline gelmiş olmasıdır. İsrail bu üssü ortadan kaldırmak istemektedir. İsrail ve Batılılar El-Fetih örgütünü muhatap kabul etmekte bu sebeple bu örgüt hala etkili olmaya devam etmektedir. Hamasın batıda bir Terör Örgütü olarak isimlendirilmesi de İsrailin yaptıklarının savunabileceği bir söylem imkânı sağlamaktadır. İsrailin politikası bire bindir. Gazze taarruzunun sebebi budur. Ancak başarı şansı çok azdır. Çünkü Hamas bir noktada halk demek. Her evde en az bir Hamas militanı var. Herkesi öldürmek lazım; bu da mümkün değil... Arap ülkelerinin halkı da Haması desteklemekte ve Filistin problemine duyarlı olmadıkları için idarelerini eleştirmektedir.
Hamas şeriat ile devleti idare etmeyi amaçlayan bir politika takip etti; ama ne derece başarılı oluğu tartışılır. Nitekim El Kâide Örgütü Hamasa çağrıda bulunarak Gazze şeridinde şeriatın uygulanmasını istemiştir. El-Kâidenin bilinen ismi Eymen Ez-Zevâhirîye ait bir bildiride Haması da El-Kâide ile beraber olmaya davet ederek ancak bu şartlarda Hamasın İsrail ve ABDye yönelik saldırılarını destekleyecekleri ifade edilir.
Hamas, El-Fetihin terk ettiği mücadele çizgisini sahiplendiği için etkisini artırdı ve başarılı oldu. Kısa vadede başarılı olsa da uzun vadede bunu başarabilecek gibi gözükmemektedir. Çünkü ideolojik bir düşünceye sahip olduğu için demokratik uzlaşma ve diplomatik kültüre sahip değildir. Din temelli ve şeriat devleti peşinde koştuğu için de bunun dışındaki tüm sistemlere kapalı bir yapıya sahiptir. Din temelli bir yaklaşımın çok dinli bir bölgede birliği sağlaması mümkün olmadığı gibi, emperyalizm karşısında da uzun süre direnme ve bölgedeki mücadeleleri birleştirebilme ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Zira, emperyalistlerin Ortadoğuyu parçalarken etnik ve din temelli çatışmalar çıkarma stratejisi Hamasın başarısını daha işin başında geçersiz kılmaktadır.
İsrailin son saldırısının sebebi ABDde Obama iktidarında barış görüşmeleri başlatma ihtimaline karşı İsrail çıkarlarını korumaya yöneliktir. Bu arada İsrail Filistin halkını cezalandırarak Haması eritmeyi amaçlamaktadır. Bu konuda ne derece başarılı olur? Amaçlarına ulaşabilir mi? Bu da çok zor gözükmektedir.
Bu arada Hamasın Ortadoğudan, Mısırdan ve Arap devletlerinden destek görmemesinin sebebi de Örgüt Kültürüne sahip olması ve kendi devletlerinde de bulunan İhvan-ı Müslimin İslâmî Cihad El-Kâide ve Hizbullah gibi örgütlerin az da olsa desteğini almış olmasıdır. Ayrıca bu devletlerin halkına demokratik bir seçim zemin açtığı zaman bu örgütlerin Hamas gibi kendi ülkelerinde halkın desteğini alarak mevcut idareleri zor durumda bırakma korkusudur. Bunun sebepleri vardır.
Her şeyden önce, Hamas ile İslâmî Cihad ve İhvan-ı Müslimîn arasındaki ayrılık inanç ve ideolojik değildir; bir takım temel ilkelerin yorumlanması ve önceliklere dayanır. İslâmî Cihad kurucuları da İhvan-ı Müslimînin kurucusu Hasan el-Bennâyı örnek alırlar. Bununla beraber fiilî mücadeleye öncelik verirler. İhvân-ı Müslimînin tedricîlik metoduna sıcak bakmazlar; ama aralarında bir sürtüşme de söz konusu değildir. Hamasın da fikri temelinde bu vardır.
Hamas sözcüsü İbrahim Goşe İslamî davet ve cihad yolu birdir. İslâm bir inanç sistemi ve bir cihaddır. İslâmi hareket bu iki temel esasa dayanır. İç ve dış baskılar ve zor şartlar bu iki temel kuralı değiştirmez. İslâmî Cihad ve Hamas bu iki temel prensipten zevk alır. İslamî cihad fiilî cihadı öne alırken Hamas eğitim, hazırlık ve uygun şartların gözetilmesinin fiilî cihaddan önce geldiği kanaatini taşımaktadır. Bu önemli bir farklılık olmadığı için her iki hareketin birleştirilmesi için uzun süre ciddi çalışmaların yapıldığını belirtir. İleride tam bir birleşme sağlanacaktır demektedir.
2 Nisan 1995 yılında Gazzenin Şeyh Rıdvan mahallesinde Hamas mensubu 6 kişinin suikast sonucu şehit edilmesi üzerine Hamas ve İslamî Cihadın ortak eylem planı hazırlamaları da aralarındaki dayanışmayı göstermektedir. İslâmî Cihad lideri Dr. Fethi Şiâkî'nin şehit edilmesi üzerine Hamasın yayınladığı bildiride de Biz Filistin İslâmî Direniş Hareketi olarak her bakımdan İslamî Cihad Hareketi kardeşlerimizin yanındayız demişlerdir.
Bütün bunlar Ortadoğuda kısa vadede barış ve anlaşma şansını azaltmaktadır. Uzun vadede ise Ortadoğunun ve İslam dünyasının barış ve kardeşliği ancak bundan yüz sene önce Bediüzzamanın Şamda irad ettiği ve İslam Dünyasının hastalıklarını ve tedavi çarelerini saydığı Hutbe-i Şâmiye de mevcuttur.