Bursa İnegöl'de Anadolu Gençlik Dergisi'nin davetiyle geçen Çarşamba akşamı İkinci Abdulhamid Han ve Filistin konulu bir konuşma yaptık. Daha önce aynı yerde benzeri bir konuşmayı Metin Hasırcı Bey yapmış. Şubat ayı bilindiği gibi şehitler ayıdır. Hasan el Benna 12 Şubat (1949) tarihinde Kral Faruk'un gizli polisi marifetiyle ve İngiltere, ABD ve Fransız elçilerinin de onayıyla şehit edilmiştir. Onun şehit edilmesinin nedeni cemaatının Filistin'in direnişine katılmasıdır.
Cemaatın Filistin'de Yahudilere karşı talim yaptığını ve gerisini dahilde Mısır'da getireceklerini düşünen şer güçler bir tertiple birlikte Hasan el Benna'yı şehit ederler. 1948 yılında İsrail'in kurulmasına karşı mücadele veren ve bu çarpışmalarda yaklaşık 100 üyesini ve mensubunu kaybeden Hasan el Benna, Filistin davası uğruna şehit edilmiştir. O Filistin şehididir. İki davası vardır. Bunlardan birisi, Müslümanların kaybolan birlik ve ittihadını yeniden temin etmektir. İkincisi de Peygamberlerin emaneti olan Filistin'i işgalcilere karşı korumak ve kollamaktır. Hilafetin yıkılmasına karşı bir tepki olarak 1928 yılında Müslüman Kardeşler'i kurmuştur. 1982 yılında yine bir başka Şubat ayında da Hasan el Benna'nın cemaatının Suriye kolu Hama'da katliama uğratılır.
Yine Filistin davasının kayıplarından birisi Sultan İkinci Abdulhamid'dir. O yıkılmasaydı Osmanlı yıkılmazdı ve enkazı üzerine bir İsrail devleti kurulamazdı. Körkütük siyasi sarhoş olan ittihatçılar Osmanlı'nın bekası adına Siyonistlerle dost olmuşlardır. Yani kurda kuzuyu teslim etmişlerdir. Ve Sultan Hamid Osmanlı'nın en muhtaç olduğu dönemde Yahudilere toprak satmayarak ve bu yöndeki bütün tavassutları reddederek hakiki anlamda Filistin'in ve Filistinlilerin hamisi ve babası olduğunu göstermiştir.
Osmanlı'da hem Filistin ve hem de ittihat-ı İslâm projesiyle birlikte anılan sadece iki isim ve iki padişah vardır. Birisi cennetmekan Yavuz Sultan Selim ikincisi de Sultan İkinci Abdulhamid'dir. Sultan Abdulhamid de şubat mağdurlarından birisidir. Tahttan indirilmesinin yüzüncü yılı simetrisinde tarih durdurulduğu noktadan yeniden ayağa kalkıyor ve durdurulan bir medeniyet yeniden diriliyor. Bugün sevenleri sevdiklerini Sultan Abdulhamid suretinde anıyorlar. Nefret edenleri de nefret ettiklerini yine onun porte ve silüetinde görüyorlar.
2009 itibarıyla İkinci Abdulhamid'in durdurulan ve akim ve yarım bırakılan projesinin yeniden hayata geçirilmesinin başlangıç ve milat noktasıdır. Onu tahttan indirerek onun ittihad-ı İslâm projesini durdurdular. Tam bunun üzerinden 100 yıl geçti ve yarım kalan proje yeniden canlanmaya ve işlerlik kazanmaya başladı.
Arnold Toynbee'nin Osmanlı medeniyeti veya uygarlığıyla alakalı olarak kullandığı bir deyim vardır 'arrested' yani durdurulmuş medeniyet. Arnold Toynbee, İslâm literatürünü bilseydi ve bu literatüre göre ve doğrultusunda konuşsaydı 'durdurulan medeniyet' tabiri yerine 'İslâm'ın fetreti' tabirini yeğler ve kullanırdı. Zira fetret tabiri halis bir İslâm tabiri ve kavramıdır. Ve fetret geçici bir durgunluk ve sükun, gaflet halidir ve Müslümanlar hemen akabinde yeniden ayağa fırlarlar ve kalkarlar. Hicri 6 ve 7'nci yüzyılda kimileri İslâm'ın akibeti ile alakalı olarak şunları söyler:" İslâm'ın kıyameti kopmuştur ve bundan böyle bir daha ayağa kalkamaz. Tökezlemek bir tarafa çökmüştür..." Bir asır sonra ise başka telden çalarlar ve başka türlü konuşmaya başlarlar: "İslâm yeniden ayağa kalktı bir daha kimse onu durduramaz, tutamaz ve zapt edemez..." Haçlı ve Moğol istilalarından sonra olduğu gibi.
Kimileri Osmanlı'nın geri kalmadığını söylese de bu gerçeği aksettirmez ve fantastik tarih okumalarındandır. Şayet Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdulhamid-i Sani olmamış olsalardı muhakkak ki Osmanlı 100 yıl veya en azından 50 yıl önceden yıkılırdı. Onu hasta haliyle ayakta tutan Abdulaziz ve Sultan Abdulhamid gibi zinde sultanlar olmuştur. Sultan Abdulhamid Han bir dönüm noktasıdır. İkinci fetretin ikinci diliminin başlangıcıdır. Osmanlı tarihinde bir milattır. Esasında Osmanlı onun tahttan el çektirilmesiyle birlikte yıkılmıştır. Öteki merasimden ibarettir. Ama onun geride ve yarıda bıraktığı proje asıl şimdi anlam kazanıyor. İşte Toynbee'nin durdurulduğunu söylediği medeniyet yeniden ayağa kalkıyor ve harekete geçiyor. 1808, 1908 aralığından geçen fetret çizgisi 2008 ve 2009 ile birlikte tünelden çıkıyor, makas değiştiriyor. Tarih kendisine yeni bir mecra ve yeni bir yatak buluyor. Bu hamle yeniden diriliş hamlesidir.
Yalçın Küçük gibiler bugünkü hesaplaşmanın miladını 1808'e götürüyorlar. Sultan Hamid devletin heyelanını uzun süre geciktirmişti ama zamanın çığı onun da üzerine düşerek onun üzerinden Osmanlı'nın da sonunu getirdi. Mukadder olan gerçekleşti. Lakin onun ruhu ölmedi ve 100 yıl sonra İttihad-ı İslâm projesiyle birlikte yeniden dirilme safhasına girdi, aramızda dolaşmaya başladı. İnegöl'de işte bunları anlattım.