Haremeyn-i Şerifeyn’de namaz ve namazsızlar

Vehbi KARAKAŞ

Namaz kılmayan yakınlarımdan birine dedim:

Zerrelerden kürrelere, mikro âlemden makro âleme kadar her şey “Allah” diyor, Allah’ı zikrediyor, yani her şey namaz kılıyor. Ama sen her şeyin namaz kıldığını görmüyor ve her şeyin “Allah” dediğini duymuyorsun. Eğer görse ve duysaydın, dayanamayacak sen de onların ritmine ayak uyduracak, her şeyle beraber “Allah” diyecek ve onlarla beraber namaz kılmanın zevkini, keyfini yaşayacaktın. Şu kadar var ki senin görmemen, bilmemen, anlamaman, kılmaman kâinatın bir mabed, her şeyin bir abid ve zikreden bir kul olduğu hakikatini değiştirmez. Gözünü kapamakla sadece sen, kendini karanlıklara gömmüş oluyorsun. Güneş, bütün ihtişamıyla ışığını saçmaya devam ediyor.

Her şeyin ibadetle meşgul olduğu bir camide, malayani şeylerle meşgul olmak ne kadar büyük bir ayıp ve kayıpsa, kâinat mabedinde her şeyin ibadet ettiğini görmemek ve anlamamak; tam tersi malayani şeylerle, meşru olmayan eğlencelerle meşgul olmak en büyük günah, en büyük ayıp ve en büyük kayıptır.

 

Ne güzel dile getirmiş bu hakikati Yüce Rabbimiz:

Yedi kat gök, dünya ve onların içinde olan herkes ve her şey Allah’ı anar. Hatta hiçbir şey yoktur ki O’nu övgü ile anmasın, namaz kılmasın, Onun kssrsz olduğunu dile getirmesin. Ne var ki siz onların bu zikirlerini ve namaz kıldıklarını anlayamıyorsunuz. Bunca azametiyle beraber, kullarının gaflet ve cürümlerine karşı, O, halimdir, gafurdur (çok müsamahalıdır, affedicidir). (isra, 17/44)

 

Anlamadığınız için de siz de kılmıyor ve anmıyorsunuz. Cenab-ı Hakk’ın “anlamıyorsunuz” demesi, “anlayın ve gereğini yapın” demektir. ”Yan gelp yatın” demek değildir.

 

Sizin kılmamanız ve anmamanız âlemin, mabedin ve içindekilerinin sahibine baş kaldırış olarak değerlendirilecek, faturası hem dünyada ve hem de ahirette “cehennem” olarak karşınıza çıkacaktır.Ama eğer tevbe eder, namaza başlar, kâinatın namazına katılırsanız Halim ve Gafur olan Allah’ın müsamahasından ve bağışından siz de nasibinizi alacaksınız.

Canım,

 

Anlasaydın ki ömrün az ve faydasız gidiyor ve anlasaydın ki kılacağın beş vakit namaz dünyada huzurun, kabir karanlığında kandilin, haşir mahkemesinde senet ve beratın, mizanda sevabın, sırat köprüsünde burakın, cehennemden kurtaran şefaatçin, ahirette ebedî saadet ve cennetin olacak ne yapar yapar o namazı kılardın. Sürünerek dahi olsa ahiretin bir sandukçası olan namaz seccadesine kendini atardın.

 

Ne olur, ölüm sekeratı uyandırmadan önce uyan ve namaza başla. Bir daha bırakma. Senin namaza başlaman bana cennet kadar keyif verecek, başlamaman ve namazsız yaşaman da bana cehennem kadar azap çektirecektir.

Benim yalvarırcasına nasihatimden mi, yoksa onun ikna olması ve insaflı düşünmesinden mı bilmem, hemen abdest aldı ve namaza durdu. Ben de ElhamdülillahiRabbilâlemîn dedim. Bir insanı daha şeytanın tuzağından kurtarmanın mutluluğunu yaşadım.

 

ALLAH VE RASÜLÜYLE SELAMLAŞMA

 

Namaz kılan insan, Mekke’de ve Medine’de, her yerde ve her namazda hem Allah’la ve hem de Peygamber’le selamlaşır. Sevgi alış-verişinde bulunur. Namazdaki tahiyyatın birinci cümlesi Allah’la selamlaşmayı, ikinci cümlesi de Rasulullah’la selamlaşmayı ifade eder. Üçüncü cümle de ise Allah’ın salih kullarına Allah ve Rasûlü’nden selam gelir. Bu aynı zamanda bir insana yönelen duaların en büyüğüdür. Enbüyük duayı bir insana, yine o insanın kendisi yapar. Bir insan kendine dua etmezse, Peygamber’in duası bile onu kurtarmaz. Çocukları, sınavda başarılı olsun diye anne-baba durmadan dua etseler, çocuk çalışmazsa bu dualar yeterli olabilir mi? Olmaz.

Her gün, her yerde ve her namazda Allah ve Rasulü ile selamlaşmada bulunanlara ve kendilerine dua edenlere ne mutlu! Bu selamlaşmadan mahrum olanlara ve namazsız yaşayanlara da ne yazık! Hem de çok yazık.

 

HAREMEYN-İ ŞERİFEYN’DE NAMAZ VE NAMAZSIZLAR

 

Namazsızların ne kadar büyük bir kayıp içinde olduklarını daha iyi anlamaları için Mekke ve Medine’ye gelmeleri, Haremeyn-i şerifeyndeki milyonlarca insanın o kutlu ve mutlu manzaralarını seyretmelerini ne kadar arzu ederdim. Allah’dan dileğim, ölmeden önce bir nasuhtevbe ve bu mukaddes kervana katılmak bütün namazsızlara nasip olsun. Yoksa akibet çok korkunç.

Namazsız bir şekilde öldünüz mü dünya bütün güzellikleriyle size kapanmış, ahiret de bütün çirkinlikleriyle acı ve azabıyla size açılmış oluyor. Ölüm ise her an gelebilir. Allah namazsızlara namazın hazzını, zevkini ve bilincini nasip eylesin. 

 

ALLAH VE RASULÜ’YLE GÖRÜŞME

 

Namazda biz, Allah’la görüşme halindeyiz. Kıyamda iken Ona ibadet ettiğimizi ve Ondan yardım istediğimizi dile getiririz. Tahiyyatta herkesin selamını ve her şeyin marifet ve güzelliklerini Allah’a takdim ederiz. Rasulullah Efendimizi görmüş gibi: Bütün selamlar, esenlikler, Allah’ın rahmet ve bereketi senin üzerine olsun ey Allah’ın Rasulü, deriz.

Ümmetinden yükselen bu dua ve selamların kabul olduğuna şahid olmaktayız.Rasulullah Efendimiz nereye ayak basmışsa orayı Allah’ın izniyle bereketlendirmiş, tükenmez servetlere kavuşturmuştur.  O olmasaydı veya Âlemin Yartıcısı’nın kudsi gayesinde onu yaratmak olmasaydı, ne dünyanın ve ne de ahiretin kapıları açılmayacaktı. Ne güzel özetlemiş Peygamberimizi Sahibüzzaman: “Sebeb-i husul ve vesile-i vüsul” diye. Yani Peygamberimiz, bir taraftan kâinatın var oluş sebebi, bir taraftan da menzil-i maksuda, ahirete, cennete ve cennetin sahibine kavuşma vesilesidir. Allah bu vesileden bizi mahrum bırakmasın. Salat ve selamların hepsi Onun üzerine olsun.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.