RİSALEHABER-AK Parti Ardahan Milletvekili Prof. Dr. Orhan Atalay, Fatih Altaylı'nın harf inkılabı üzerinden kendisine hakaret etmesine cevap verdi.
Fatih Altaylı'nın "Milyarlarca insan namussuz mu profesör efendi!" başlıklı yazısında, "Bu kez de Atatürk'ün dil devrimini hedef aldı AK Partili milletvekili. Harf devrimine karşı çıkmış. "Kamus namustur" demiş. Bana sorarsanız son derece manasız, cahilce, ilkel bir yaklaşım. Arap alfabesi kullanmayanlar dinsiz mi olmuş, namuslarını mı kaybetmişler. Ya da hiç okuma yazma bilmeyenler hepten mi namussuz ve ahlaksız olmuşlar. Müslüman olmayı alfabe ile bağdaştırmak ise hepten dangalaklık" şeklinde hakarete varan ifadeler kullanması üzerine Prof. Atalay, sosyal medya hesabından cevap verdi.
Dünya alem bilir ki, bu devrimin temel amacı İslam’la bağımızı koparmaktı
"Sn Altaylı sizin beyaz efendilik marazından devşirdiğiniz üslubunuzla yazmayacağım. En zorlu şartlar altında alnımın teri ile kazandığım akademik unvanımı liseden sonra başladığı okulları yarı bırakmış sen gibi birilerinin sorgulaması sadece hadsizliktir, sadece bunu bilin.
Tartıştığımız her ne kadar bir dilin alfabesi ile ilgili olsa da bu devrim bir 'Dil Devrimi’dir. Dil ile alfabe, alfabe ile tarih, din, kültür ve medeniyet arasındaki ilişkiyi konu edinen, linguistik, semantik gibi, bir dilin anlam dünyası vardır ki, belli ki nasip alamadın.
Dünya alem bilir ki, bu devrimin temel amacı, öyle ilkokullarda öğretildiği gibi, eski alfabenin zorluğu, bu yüzden okuma yazma oranın düşüklüğü türünden yalanlar değildir. Bin yıllık tarihimizle ama özellikle de İslam’la bağımızı koparmaktı.
İşin özeti budur, gerisi kılıftır. Bunun aynısını Stalin yaptı. İşgal ettiği Türk devletlerinin Türkiye ile irtibatını kesmek amacıyla oralarda da Latinceden Kril alfabesine geçmişti. Dolayısıyla işin aslında Garp hayranlığının aşağılık kompleksi vardır, gerisi hikayedir.
Koca bir yalanın olduğunun ispatı
Bunun tarihi arka planı Cumhuriyet öncesine kadar gider. Bunun henüz dillendirildiği ilk günlerde Mesela Namık Kemal ‘Latince harfler dilimizi karşılayacak sayıda değildir’ diyerek bu harflere şiddetle karşı çıkmıştı.
Şubat 1923 tarihli İzmir İktisat Kongresi’nde Nazmi Efendi ve 2 arkadaşının Latince'ye geçişle ilgili verdikleri önerge Kongre Başkanı Kazım Karabekir tarafından alfabemizin zor olduğu iddiasının yabancı telkinlerin eseri olduğuna dikkat çekerek önergeyi okumadan reddetmişti.
1869 yılında Maarif-I Umumiye Kararnamesi çıkarılmış iki maddesi bile ortada koca bir yalanın olduğunun ispatıdır:
I-Her mahalle ve köyde en az bir sıbyan mektebi açılacaktır.
II-500 evi geçen yerlerde rüştiye mektebi de açılacaktır.
III-Kararname eğitimi zorunlu kılmıştı.
Nitekim 1908-1914 arası İstanbul’un günlük gazete sayısı 100.000 civarında iken, 1928’lerde İstanbul ve Ankara’daki sayı 20.000’i bile bulmuyordu. Okur yazar kitlesi bile bir gecede ‘okumaz yazmaz’ hale gelmişti.
Bu devrimden sonra milyonlarca kitap ve vesika ‘inkılap yobazları’ tarafından imha edildi
Maarif Vekilliği yapmış Rıza Nur: ‘Bu kadar seferberlik, millet mektepleri, masraf, jandarma ile sınıflara sokmalara rağmen üç yılda ancak 1 Milyon 200 bin kişiye okuma yazma öğretebilmişler. Halbuki eski yazı ile okuma yazma bilenler 900 bin kadardı. Demek ki, netice hiçmiş'.
Peyami Safa: ‘Arap alfabesini bilmeyen bir genç için Türk Tarihi’nde ve Edebiyatı’nda orta seviyeyi bulacak kadar derinleşmek imkansızdır. Bu genç Naima’yı, Peçevi’yi, Cevdet Paşa’yı okuyamaz. Bunun gibi el yazması, taş basması veya matbu 45.000 eseri de okuyamaz’ diyecekti.
Bu devrimden sonra milyonlarca kitap ve vesika ne yazık ki, Peyami Safa’nın ifadesi ile ‘inkılap yobazları’ tarafından imha edildi. Üstenci beyaz kibirli adam her şeyin en doğrusunu bilir ama bu ülkenin büyük edipleri, düşünürleri, alimleri ve sorgulayan akılları cahil ha?!
Türk Kütüphanelerini yakmaya hacet bile kalmamıştır
Toynbee: ‘A Study of History’de: ‘Türkler harf inkılabı konusunda yabancılardan farksız davrandılar. Türk Kütüphanelerini yakmaya hacet bile kalmamıştır. Bu inkılapla kütüphanelerdeki hazineler örümceklerin yuva yaptığı raflarda kapanıp kalmaktan başka bir şeye yaramayacak'.
Bir şey daha bil ki, Garp hayranlığı sadece 1928 harf devrimiyle kalmadı; 1930’ların başında sıra dile geldi ve koca kadim bir milleti konuşamaz hale getiren ‘dilde sadeleştirme’ ve Kemal’i Kamal yapan meşhur Güneş Dil Teorisi zırvalarına kadar giden süreçler yaşandı.
Şimdi Namık Kemal’den Kazım Karabekir’e, Rıza Nur’dan, Cemil Meriç’e, Atilla İlhan’dan Necip Fazıl’a, Peyami Safa’dan ‘Arap harfleri terakkimize mani değildir’ diyen Yahudi Avram Galanti’ye kadar sayısız isim cahil, dedesinin mezar taşını dahi okumaktan aciz sen alim öyle mi?