RİSALEHABER
Milli Eğitim eski bakanlarından Hasan Celal Güzel vefat yıldönümünde anılıyor.
İmanlı ve cesur bir insan ve siyasetçi olan Güzel, 28 Şubat sürecinin en karanlıklı günlerinde büyük mücadelelerde bulunmuştu.
19 Mart 2018 yılında vefat eden Hasan Celal Güzel, yıllar önce yayın yönetmenimiz Kemal Benek’e konuşmuş, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin merhum talebelerinden Mustafa Sungur ağabeyin onu nasıl etkilediğini anlatmıştı.
Röportajdan ilgili bölüm şöyle:
URFA'DA SUNGUR AĞABEYİN RİSALE-İ NUR SOHBETİNE KATILDIM
Bir yazınızda Bediüzzaman’ın talebelerinden Sungur Ağabeyin AB ile ilgili görüşlerini aktarmış ve Nur talebelerinin AB’ye bakışının farklı olduğunu ifade etmiştiniz. O hatıranızı anlatır mısınız?
Bazıları belirli cemaatlere, dini gruplara saldıradursunlar, onları gericilikle suçlayadursunlar. Aslında Türkiye’de bir takım dindar, dinine ve imanına sahip insanların entelektüel ve aydın geçinenlerin çok daha önünde olduğunu ben kendi hayatımda gördüm.
Geçmişte biz de genç olarak AB’ye girmenin milletimize ahlaki bakımdan yanlış tesir edeceği kanaatindeydik. O zaman Urfa’ya ziyarete gitmiştim ve bir Risale-i Nur sohbetine katılmıştım. Mustafa Sungur Ağabey de vardı. Herkes AB aleyhine attı tuttu. Sungur Ağabey de kibar bir şekilde dedi ki, “doğru da acaba tersini düşünemez miyiz?” Biz hayretler içinde kaldık. “Nasıl tersini düşüneceğiz?” falan diye birbirimize baktık.
“Niye kendimize güvenmiyoruz, niye oraya tam tersine kendi inancımızı, İslamı götürebileceğimizi, orayı da nurlandırabileceğimizi, ışıklandırabileceğimizi hiç aklımıza getirmiyoruz? Bizim insanımız aslında çok iyi yetişmiş, kuvvetli imanı olan insanlardır. Orada netice alınabilir” demişti.
Ben şaşkınlıkla dinledim ve sonra da gördüm ki söylenildiği gibi Avrupa Birliği, belirli dar kafalıların bahsettiği gibi ele alınmamalı.
MİLLET OLARAK BİZİM İMANIMIZDAN BAŞKA BİR ŞEYİMİZ YOK Kİ
Bediüzzaman Said Nursi, kendi dininin elden gideceğinden, zaafa düşeceğinden korkan kişinin dinde hissesinin örümcek ağı kadar zayıf olduğunu ifade eder. Korkanlara birazdan bu açıdan bakmak gerekmez mi?
Misyonerlik konusunda da öyle düşünüyorum. Bununla ilgili bir anım da var. Milli Eğitim Bakanlığı yaptığım sırada Vatikan Büyükelçisi çok zeki ve sevilen bir kişiydi. Şu anda da kardinalmiş. Tam bir misyonerdi. Yıllarca Madagaskar’da, Afrika’da misyonerlik yapmış son olarak da Türkiye’ye gelmişti.
Beni ziyaretinde, “Hatay’da Hıristiyan öğrencilere ilkokulda hocanın biri zorla namaz duası öğretiyormuş” dedi. Ben de, “bu olsa bile münferit bir olaydır. Böyle bir şey varsa biz mani oluruz. Bir Hıristiyana zorla namaz duası öğretmenin bir manası yok. Ama böyle genel bir uygulama da yok” dedim. Valiyi aradım. Gerçekten de böyle bir olay olmuş ve şikayet edilmiş. Hocanın da dikkati çekilmiş ve bu uygulamaya son verilmiş. Bu kadar basit bir şey.
“Siz böyle diyorsunuz ama hastalığı nedeniyle New York’ta 1.5 senedir bulunan oğlum okulda zorla İncil dersi almaya mecbur tutuldu. Biz de istemeyince okuldan atmaya kalktılar. Diplomatik yollarla zor hallettik” dedim.
Böyle karşılıklı tatlı bir sohbetten sonra ayrılırken “Çok memnun oldum sizi Vatikan’a da bekleriz. Orada Papa’yı ziyaret edin. Kimbilir belki hoşlanır, kalırsınız” dedi.
Ben de “tabi beşer şaşar. Allah saklasın insan böyle yanlış işler de yapabilir. Ama eminim ki ben Vatikan’a gelip kalmaya kalktığım zaman sizi orada göremem” dedim. Şaşırdı. “Niye?” diye sordu. “Çünkü bu kadar zeki, akıllı, sempatik bir insanın hala Hıristiyan olarak kalacağına inanmıyorum. O zaman siz doğru yolu bulmuş olacaksınız ben gelsem bile siz bulunmayacaksınız” dedim. O da, “ben kaşındım. Siz haklısınız” dedi.
Belki ikinci görüşmeden sonra bir şeyler olabilir?
Allah saklasın efendim
Onun açısından dedim
Onun açısından olabilir tabi. Millet olarak bizim imanımızdan başka bir şeyimiz yok ki. Biz fakir, mazlum, mağdur milletiz. Ama Allah’a, peygambere sevgimizi hiçbir zaman kaybetmedik.