“Allah’ın rahmetinin (yağmurun) eserlerine (ağaçlar, bitkiler ve çiçeklere) bir bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor! İşte Arzı öldükten sonra ihyâ eden, ölüleri de böylece diriltendir. O, her şeye hakkıyla kadirdir.”(1)
Âyet-i kerimede geçen ‘Fenzur=bak’ emrinin başta muhatabı Resûl-i Ekrem (s.a.v) olmak üzere O’na tâbi olan iman ehli ve diğer insanlardır.
Rahmet kelimesiyle ‘yağmur’ kastedilmektedir. Yağmurun ortaya çıkardığı eserler ise; ağaçlar, bitkiler ve çiçeklerdir.
Haşrin ana kaynağı, âyet-i kerimede de açıklandığı gibi ‘Kadîr’ ismidir. Kadîr ismini menba’ı ise; yedi subûtî sıfattır. Kudret sıfatı diğer altı sıfatı da içine almaktadır. Çünkü, hayatı, ilmi, irâdesi, kudreti olmayan, görmeyen, işitmeyen ve konuşmayan bu ihya ve imâte fiilini yerine getiremez.
Âyet-i kerimede geçen ‘rahmet’ den murad ise, Esmâ-i İlâhiyyenin tezâhürü olan İlâhî fiillerdir.
Demek bu dünyada cansızlar, bitkiler ve hayvanlar tâifelerini varlık âlemine çıkararak hayatı veren kimse, ölmüş olan tüm insan nev’ini haşir sabahında yeniden diriltecek olan da odur.
‘Bak’ emriyle şöyle bir gerçek ifade edilmektedir: Göz bu âleme ibretle bakıp iki noktayı tesbitle yükümlüdür:
Biri: İlâhî rahmetin birer eseri olan ağaçlar, bitkiler ve çiçeklere bakıp onlarda tecelli eden isim ve fiilleri, özellikle de rahmet, ihya ve kudret fiilleri ile, Rahîm, Muhyî ve Kadîr isimlerini bulmak ve anlamak,
Diğeri: Madem o fiil ve isimlerin sahibi yeryüzünde bu ihyâ ve imâteyi gerçekleştiriyor. Elbette O Kadîr-i Zülcelâl, insanları da öldükten sonra diriltmeye muktedirdir.
Giriş cümlesinde geçen ‘birâder=ey kardeş’ hitabıyla genel anlamıyla tüm mü’min fertler, özel olarak da Hacı Hulûsî ağabey kastedilmektedir. Çünkü başta Küçük Sözler ve Haşir Risalesi olmak üzere Nurların pek çok yerinde Risale-i Nur’un birinci talebesi olan merhum Hacı Hulûsî Yahyagil, birinci derecede muhatap kabul edilmiştir. Bu durumu te’yîd eden pek çok mektup bu tesbitin açık şâhidi ve delili hükmündedir.(2)
Cenâb-ı Hak, Üstad Bediüzzaman Hazretlerine Hz. Adem (as) zamanından tâ kıyamete kadar gelip geçen ve Haşri inkâr eden;
1)Bütün nefs-i emmârelerin,
2)Peygamberlere, evliyâ ve sıddîkîn cemaatine tâbi olmayan tüm felsefecilerin
3)Küfür ehlinin misâl âlemindeki sûretlerini ve iç yüzlerini sersem bir adam sûretinde gösterdiği gibi;
Haşre iman edip onu isbat eden;
1)Selîm kalp sahiplerinin,
2)Semâvî vahye tabi olup onun gereğini yerine getiren peygamberler, veliler ve sıdddıklar topluluğunun
3)İslâm ümmetinin misâl âlemindeki görüntülerini de emin ve güvenilir bir adam şeklinde göstermiş, izn-i İlâhî ile keşfedilen bu hakikatlerin mânaları ilham yoluyla kaleme alınarak bu Risale te’lif edilmiştir.
Haşir Risalesinde dünya üç boyutuyla ele alınmıştır:
a)Bir sınav ve manevra meydanı,
b)Bir misafirhane,
c)Bir sergi/fuar/gösteri/tanıtım ve ticaret merkezi
Bu dolaşım ve ticarette iki grup göze çarpmaktadır:
1.‘emin arkadaş’ nitelemesiyle memleketin sahibini tanıyan ve kanunlarına itaat eden mü’minler,
2.Kâfir veya müşrikler,
3.Fâsıklar
İnsanın işlediği her fiil, organlarında iz bırakır.
Küfür ve isyan ehlinin işledikleri sebebiyle hemen cezalandırılmamaları aldatmamalıdır. Cenâb-ı Hak ihmal eder (süre ve mühlet /fırsat verir), ama ihmal etmez (es geçmez, üstünü örtmez, delilleri karartmaz, haşa savsaklamaz).
Kitap ve sünnette beyan edilen haklar yerine getirilmediği takdirde, bu dünyada karşılığını bulmazsa, hesabı mahkeme-i kübrada görülecektir.(3)
Bütün unsurlar işlenenleri haber verecektir.
“O gün Arz, üzerinde ve kötü ne işlenmiş ise haberlerini anlatacaktır. Çünkü Rabbin, anlatacağı şeyleri ona bildirmiş, ilham etmiştir.”(4)
Resûlullah (s.a.v) de şöyle buyurmuştur:
“Yerden sakınınız. Çünkü o, sizin ananızdır. Üzerinde kim, iyi ve kötü ne amel yaparsa, ahirette lehinde veya aleyhinde şâhitlik edecektir.”(5)
‘Ser=baş+sem=zehir= başı zehirli. Kâfirin aklı küfür ve inkârla dolu olduğu, bununla başkalarını da mânen zehirlediği için, potansiyel zehir hükmündedir.
Metinde geçen ‘İslâm yazıları’ ndan maksat, kâinatın mâna ve mahiyeti, yaratılış gayelerinin şehâdetleri olan İlâhî isimlerdir. Sersem arkadaş onları okuyamıyor. Ecnebi yazıları okuduğu için gözü onları görmüyor.
Kur’ân/İslâm yazısı fıtrîdir, insanın yaratılışnda yerleştirilmiş ve yaratılışa uygundur. Elimizin içine bakalım; birinde Arapça olarak bir ve sekiz, diğerinde sekiz ile bir rakamını görürüz. Her iki rakamı birlikte okuduğumuzda; birinde 18, diğerinde 81 olduğunu fark ederiz. İkisini topladığımızda 99 olan Esmâ-i Hüsna sayısına, çıkardığımızda ise, 63 olan Peygamberimiz (s.a.v)’in mübarek ömrüne işaret var. İkisini çarpınca da, 1458 etmekle Kur’ân yazısının bütün yazılara üstün geleceği tarihe remzen işaret eder.(Allah en iyisini bilir). Demekki Kur’ân yazısı insanın ve kâinatın yaratılışına yerleştirilmiştir.
Bilindiği üzere Kur’ân hattının pek çok varlıkta ve nesnede bulunduğunun sayısız örnekleri vardır.
“…anlaşılıyorki, bir parça frengi okuyanlar bu yazıları okuyamıyorlar..”
Bu yazılar Allah’ın varlığını ve birliğini ilân etmektedir. Bu yazıyı değiştirmek yaratılışa zıttır!...
“ Allah’ın fıtratı ki, insanları o fıtrat üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında değişme olmaz.”(6)
Yola koyulmuş iki kervan: biri; Peygamberlerin, sıdddıkların, şehidlerin, sâlihlerin kervanıdır ki, başında Resûl-i Ekrem (ASM) vardır.
Diğeri; Şeytanların, kâfirlerin, fâsıkların, fâcirlerin kervanıdır ki, bu kervanın başnda da İblîs-i Laîn vardır.
Büyük duruşmayı hesaba katmayan katil ve câni eşkiya sürüleri; din, namus, vatan ve kardeşlik düşmanı terörist/anarşist/bölücü güruhları, lânetli Şeytana tâbi olmuş şakîlerdir.
Rabbim Peygamberin önderliğindeki kervanda yer almayı nasip ve müyesser eylesin
DİPNOTLAR:
1-Rum sûresi, 50.
2-Bkz. Sözler, s.5; Barla Lahikası, s.8; Barla Lahikası,s.248 v.b
3-Mâide,33; Kalem, 42-43; Âl-i İmrân, 180; Tevbe, 34-35; Nur,2,4; Nisa,10 v.b
4-Zilzâl Sûresi, 4-5
5-Et-Terğîb ve’t-Terhîb, 1/240
6-Rum Sûresi, 30