Bu yıl bahar farklı bir canlılıkta yaşanıyor. Meteoroloji raporlarında güneşin yüzü az göründü deniliyor ama bahar canlanması çok canlı ve heyecanlı.
İkametgâhımızın bulunduğu sitemizin ve apartmanın bahçesi göreceli geniş sayılır. Çimler uzadıkça görevli makine ile biçiyor. Çimler o kadar hızlı büyüyor ki, “bahçenin biçimine bir taraftan başlayıp öbür başı biçinceye kadar ilk başladığım yer biçilecek kadar uzuyor, biçmeye yetişemiyorum” diyor.
Gerçekten bu yıl yağışların yoğunluğu Rahmet tecellisi olarak yeryüzünün her noktasında çok farklı bir canlanma, özellikle fark ediliyor. İnşaallah umum tarım alanlarına, barajlara bağa-bostana, her yere berekete vesile olur.
Farklı coşkulu heyecanlı bir dirilişi müşahede ediyoruz. Bu dirilişe farkındalık şuuru ile bakmayı Risale-i Nur’lardan öğreniyoruz. Bakmak ve görmek meselesi.
Risale-i Nur’un “Haşir Risalesi” işte bakıp da göremeyenlere o kadar derin anlam taşıyan mesajlar veriyor ki… Kur’anın dört maksadı olan; Tevhid, Haşir, Nübüvvet, Adalet ve İbadet meselesinin özellikle “Haşir” akidesini muazzam bir şeklide öğretiyor.
Haşir Risalesi, Bediüzzaman’ın şarktan garba zorunlu sürgüne gönderildiği yer olan Barla döneminin ilk telif edilen eseridir. Zamanın tarihi perspektifi içinde Ankara’da, kapalı kapılar ardında, aldatmakla iş görenler inkılaplar başlığı altında kâinatı ilgilendiren önemli ve o kadar da dehşetli kararlar alıyorlar. Menhus niyet ve kararlar mânâ âleminde Üstad Bediüzzaman’a mâlum oluyor. Haşir akidesinin inkârının ders kitaplarında yer alması konusunda etkili ve yetkili şahısların planı uygulama çalışmaları yapılır. Yakın tarihle ilgili yapılan çalışmalarda, o zamanın etkili isimleri ders kitaplarına yazdığı derkenarda haşir akidesini inkâr eden notlar düştüğü tarihçiler tarafından yazılmıştır. Bu derkenara yazılanları bizler elli küsür yıl sonra öğreniyoruz.
İşte bu konjonktürde, baskının şiddeti ve şartlar mâlum. Üstad Rum suresinin 50. Ayetini 40 sefer okuduktan sonra Şamlı Hafız Tevfik’e “Yaz Şamlııı!!!” diyerek başlıyor yazdırmaya. Karşı dağlarda yankı yapıyor. Barla’da başlayan Risale-i Nur telifinin ilk eseri Haşir Risalesi böyle bir iklimde yazılıyor.
Bu yılın canlı bahar döneminde Haşir konusunu gündeme alalım dedik.
Geçen Cumartesi – Pazar Risale Akademi’ye bağlı organizasyon olan RİNSEM (Risale-i Sürekli Eğitim Merkezi) olarak bir grup eğitimci, Risale-i Nur’un bazı temel konu ve kavramlarını eğitim programı olarak planlama üzerinde çalışmalar yapıyoruz. Haşir konusu ile başlanması benimsendi. Bu vesile ile pazar sabahı namaz sonrası Haşir Risalesini okuma fırsatı oldu. Sanki ilk defa okuyormuş gibi çok istifade ettiğimi özellikle ifade etmeliyim. Risale-i Nur’un bilinen hususiyeti. Konunun eğitim programı formatındaki şekli, çalışmalar belirli bir aşamaya gelince paylaşılacaktır.
Pazartesi Risale Haber’de Mehmet Arslan hocamızın yazısı da yine Haşir bahsi üzerineydi. Hem merak vesilesi hem tevafuk etmesi münasebetiyle kendilerini telefonla aradım. “Ya hocam siz dün bizi gizli kamera ile mi izlediniz?” diye espri geçti telefon konuşmamızda.
Yine Star gazatesinde Mustafa Akyol da “Ölüm Gerçeği” diye bir makale yazmış aynı zamana tevafuk ediyor.
Üstad Bediüzzaman Haşir meselesinde baharda üçyüz bin nebatat ve hayvanatın kimini aynı kiminin ayniyet derecesinde mislinin yeniden yaratılışını emsal ve misal göstermektedir. Bu vesile ile hem tevhid bahisleri, hem nübüvvete taalluk eden cihetleri ile ahiret âlemlerinin semadan çekilmiş haritalarını nazarlara sunuyor.
Haşir akidesinin insanların şahsi ve sosyal hayatının tanziminde etkisi hem psikolojik hem de sosyolojik boyutuyla çok etkili bir şekilde izah ve ispat ediyor.
Zamanımızın en öncelikli meselesi olan “şiddet”in önlenmesinde insanların öncelikle Allah’a iman sonra Ahirete imanın ne kadar etkili faktör olduğu bir kampanya olarak kamuoyunun dikkatine sunulmalı düşüncesi gündeme geldi.
Haşir Risalesi her kesimden insanların, yetkili, etkili ve sorumluluk merciinde olanların, eğitimcilerin, psikologların, sosyologların, emniyetten sorumluların, liderlerin, siyasilerin, akademik dünyanın gündemlerine almaları gereken önemli bir konudur.
Bahar haşrinde müşahede edilen, yeryüzünde meydana gelen muazzam güzelliğin, estetiğin zirvesinde, heyecan veren diriliş, canlanma, toplumsal canlanmaya ve dirilişe vesile olması “haşir” akidesinin insanların hayatında yer alması ile mümkün olabilir.
Gözlere hitap eden estetiğin ruhlara nüfuz etmesi için haşir gerçeğinin doğru bilinmesine bağlıdır.
“Haşir Platformu” teşkil edilmesi için top yekun bir kampanyanın tam zamanı. Hadiste “ölmeden ölünüz!..” deniliyor.
İşte fırsat. Haşir hâkikâtını, haşir akidesini daha iyi anlamak, idrak etmek bu kampanya vesilesi ile dikkat çekilmesi çok iyi olur. Bu öneriyi herkes etrafı ile paylaşmalı. Duydunuz zilin sesini, geri sayım başlamıştır. Duymak isteyenler veya istemeyenler dahil herkes için geri sayım zaten işliyor.