İnsanoğlu tarih boyunca birçok hastalıklarla karşılaşmış, onlarla birlikte yaşamayı öğrenmiştir. Hastalıkların etkenlerini, onlara karşı mücadele yöntemlerini bulmuş ve hastaları tedavi etmeye çalışmıştır. Çünkü insanlar; bitkiler ve hayvanlar gibi değildir, onlardan farklı olarak düşünür, çabalar ve hastalıkların sebep ve tedavilerini bulabilir. Ama bilgi ve becerisi sonsuz değildir. Asrın bilgi birikimi ve deneyimle bugüne kadar birçok hastalığın sebeplerini bulmuş, onlardan korunma yollarını ve tedavilerini keşfetmiştir. Çünkü Allah; “Eğer vermek istemeseydi istemek vermezdi.” Dertleri veren Allah, devalarını da verir. Evet, yeryüzü bir büyük eczanedir, içinde çeşit çeşit hastalıkları da saklar onların şifalarını da.
Ancak hastalıkların maddi yüzü, sebepleri olduğu gibi, bir de mana yüzleri vardır. Kullarına çeşitli nimetler veren Allah onlara çok merhametli, şefkatli ve adaletlidir de niçin onlara böyle çeşit çeşit hastalılar veriyor? Mesela başta çektiği hastalık yüzünden sabır kahramanı olarak anılan Hz. Eyyüb (A.S) olmak üzere, diğer peygamberler, evliyalar ve salih kullarına niçin hastalıklar vermiştir? Evet bunun bir cevabı olmalıdır! Tabi ki vardır! Bir hadisi şerif de Peygamberimiz (asm) buyuruyor ki "En ziyade musibet ve meşakkate giriftar olanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridir.”
Hz. Eyyüb “sabır kahramanı” ünvanı almış bir Peygamberdir. Acaba bunu nasıl almıştır? Evet o da bir insandır günün birinde hastalanmış, pek çok yara bere içinde kalmıştır. Yaraları kurtlanmış, uzun süre böyle yaşamış ve hiçbir şikayette bulunmamıştır. Sabır içinde tahammül etmiş, hiç ses çıkarmamıştır. Ta ki kurtlar kalp ve diline gelinceye kadar gelir. Diliyle, kalbiyle Allah’ı anmakta, ona kulluğunu arz etmekte zorlanınca kurtlardan yine de şikayet etmez ve ellerini kaldırır şöyle dua eder: “Ey Rabbim! Bana gerçekten zararı dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisin.” (Enbiya, 21/83)
Allah da onun duasını kabul ettiğini ayetin devamında şöyle anlatır: ”…Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik.” (Enbiya,21/84)
Hz. Eyyüb’ün ne zaman yaşadığı hakkında farklı bilgiler olsa da M.Ö 9. yüzyıl veya daha önce yaşadığı rivayet edilir. Evet bugün 2 binli yılları yaşıyoruz. Hz. Eyyüb’ten bugüne kadar 3 bin yıla yakın bir zaman dilimi geçmiştir. Onun “sabır kahramanı” ünvanını alacak kimse çıkmış mı? Hayır!...
Allah Kur’an’daki Hz. Eyyüb (A.S) kıssası ile bizlere ne ders veriyor? Peygamberlik verdiği bir kuluna çok ağır bir hastalık veriyor onu deniyor, onun ne kadar sabırlı bir kul olduğunu tabi ki O biliyor, fakat Kur’an bizler ders alalım diye bu olayı anlatıyor, elbette hikaye olsun diye anlatmıyor.
Bazı hastalıklar şahsidir bazı hastalıklar bir ülkeyi bazıları da dünyayı etkileyen salgın hastalıklar şeklinde olur. Hastalıklar inanan-inanmayan ayırımı yapmaz. Kur’an bunu şöyle haber veriyor:
“Bir belâ, bir musîbetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp, masumları da yakar.” (Enfal, 8/25)
Evet şu anda dünyayı saran Korana virüs hastalığı bireysel bir hastalık olmaktan çıkmış bütün dünyanın ortak derdi haline gelmiştir. Hastalıklar ister şahsi olsun isterse bütün topluma gelsin günümüz insanı çok sabırsız, başına gelen hastalıklara maalesef sabır göstermek istemiyor. Ama ne çare? Bir küçük virüs bütün dünyaya, insanların aslında ne kadar aciz kaldıklarını da gösterdi. Ya sabredip bu hastalıktan kurtulmak için birey olarak üzerimize düşen görevleri yapacağız ya da mız mız bir çocuk gibi hiçbir faydası olmayan hatta moral bozan şikayetlerde bulunacağız.
Hastalığa yakalanıp tedaviye alınan veya sokağa çıkma yasağı nedeniyle evde kalmak zorunda kalanlar boşu boşuna “of puf” diyerek hallerinden şikayetçi olmasınlar. En basit bir maskeyi temin etmekten, kullanmaktan, elleri sabunla yıkamaktan, 1.5 metrelik sosyal mesafeyi korumak zahmetinden şikayet etmek doğru bir yol değildir. Bu yol şikayet yoludur, insana huzur vermez. Sabır içinde şükredenlerin, bilim komitesindeki doktorların önerilerine uyanların yolu ise huzur yoldur. Tercih senin, istediğini seçersin, sonuçlarına katlanırsın!
İnanan insanlar için Kur’an ve hadislerin ışığı altında hastalıklardan alınacak bazı dersler, müjdeler vardır. Bu bağlamda 15. Deva; Müslüman hastalara şunları anlatıyor: Evet, hastalıkların bir kısmı var ki, eğer ölümle neticelenirse, mânevî şehid hükmünde, şehadet gibi bir velâyet derecesini kazanabilir. O hastalıklardan bazıları;
1-Doğumlu gelen hastalıklar: Ülkemizdeki gebeliklerde 100 binde 14.4 (2017) oranında görülüyor. Başlıcaları: Doğum sonrası kanamalar, gebelik zehirlenmeleri, gebelikten önce mevcut olan kalp, böbrek ve damar hastalıkları.)
2-Karın ağrısı ile seyreden hastalıklar: Karın zarı iltihaplanması yapan hastalıklar, barsak düğümlenmesi, Pankreas iltihaplanması, bazı kalp krizleri v.b. hastalıklar.
3-Suda boğularak ölümler: Ülkemizde yılda 900-1200 kişi suda boğuluyor.
4-Veba gibi salgın hastalıklar: 17.yüzyıla kadar salgın hastalıkların tümüne veba (taun) deniyordu. Mesela 14. yy’da 200 milyon kişi vebadan vefat etmiştir. Tarihte kolera, tifo, tifüs (Lekeli humma) gibi başka salgın hastalıklar da olmuştur.
İşte bunlar gibi bazı hastalıklar yüzünden vefat eden müslümanlar manevi şehit kabul edilir. Eğer hastalıklar, kişinin dünya aşkını ve alâkasını hafifleştirirse, vefat ile dünyadan ayrılan inançlı bir müslümanın ayrılık acısı hafifler, hatta bazıları öbür dünyadaki ahbaplarına kavuşacak olması nedeniyle sevinir de.
Tabii bu örnekler Allah’a inanan ve hastalıklara yakalanan müslüman kullar içindir, özeldir bütün insanlığı kapsamaz. 1918 İspanyol gribinden dünyada 40-100 milyon insan öldü, kimse ders almadı. Şu anda Korana salgınına yakalanan, şifa bulanlar acaba ders alabilecekler mi?
15. Deva’nın verdiği müjdelere dünyanın o kadar da çok ihtiyacı var ki. Dünya panik içerisinde. En güçlü ülkeler dediğiniz ABD’de ölenlerin sayısı 8 Maysı 2020 itibariyle 76 bin 938, İngiltere’de 30 bin 615, İtalya’da 29.958, İspanya’da 26.070 ve Fransa’da 25.987 olmuş. Her gün ölüm oranları yükseliyor, ne zaman son bulacağını kimse bilemiyor. Dünyada toplam ölen sayısı 270.740’a yükselmiş.
Türkiye sağlık alt yapımızın güçlü olması, modern aletlerle donatılmış şehir hastaneleri, devlet ve üniversite hastanelerinin olması ve personellerin fedakârca çalışmaları, bilim komitesinin danışmanlığı ve idarenin doğru yönetimiyle bu musibeti en az zararla atlatan ülkeler arasında yerini aldı. Bugün itibariyle bizde ölen sayısı 3641 . Bu başarıyı bazı kötü niyetliler hala görmek istemiyorlar.
Eğer yukarıda sayılan hastalıklardan geçmişte ölenler ve şimdi Korana salgınından ölenler Müslüman olsalardı, 15. Deva’nın müjdeleri onlar için büyük bir kazanım olacaktı. Ama vakit yine de geçmiş değil şimdi şifa bulanlar ders alıp uyanabilirler, İslamiyet’e dönüş yapabilirlerse bu müjdelerden onlar içinde geçerli olacaktır.
Dünyanın güçlü devletleri olarak bilinen devletler ki onların çoğu Hristiyan ülkelerdi Korana salgını yüzünden diz çöktüler. Kağıttan birer kaplan oldukları ortaya çıktı, halklarının hali perişan. Ülkemiz bu hastalığı en az zararla atlatanlardan. Halkı Müslüman olan Türkiye din ayırımı yapmadan yardım talep eden dünyanın 116 ülkesinden başta ABD, İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya olmak üzere 1 Mayıs 2020 tarihi itibariyle 60 ülkeye yardım gönderdi.
Tıpta hastalıkların maddi tedavileri yanında moral tedavileri yani manevi bakımları da çok önemlidir. İslam’ın hasta olan insanlara verdiği müjdeyi, hastalıkların onların günahlardan arınmak için bir araç olduklarını, kazandırdığı manevi destek ve psikolojik gücü hangi Psikolog, Psikiyatrist verebilir ki. Bütün hayatını dünyaya aşırı bağlı olarak yaşamış, her türlü lezzeti tatmış, maddi imkanları çok olan insanların hastalıklara karşı çaresiz kalmaları, o acılara dayanmaları çok zordur. Bazıları psikolojik destek alsa da fayda bulmuyorlar, henüz çaresi bulunamayan hastalıkları yüzünden sonunda intiharı seçiyor veya ötenazi istiyorlar. Mesela Hollanda’da 2002 yılında yürürlüğe giren yasayla kurulmuş ötenazi klinikleri var, başvuranlara hizmet veriyor. 2019 yılında 3122 kişi başvurmuş, 900 kişinin talebi kabul edilmiş.
15.Deva; sağlık ordusunun fedakar Müslüman fertleri için de müjdeler veriyor. Hastalıklarla mücadelede en riskli grup sağlıkçılardır. Bazen onlar da hastaları tedavi ederken hastalık kapabiliyorlar. Mesela Türkiye’nin 1milyon 100 bin sağlık çalışanı var. Korona salgınında 7 bin 428 kişi (% 6.5) hastalık kaptı, bunlardan bazıları da vefat ettiler. Avrupa ortalaması % 10-11’dir. Bu da önemli bir başarıdır.
İşte Korona salgını yüzünden vefat eden sağlıkçılar da manevi şehit makamına eriştiler. Allah o makama çıkanlara rahmet eylesin. Başka ülkelerde vefat eden sağlık çalışanlarının ailelerine belki bir plaket belki de maddi ödül verirler ama bunların öbür dünyada bir geçerliliği yok.
15. Deva; sonuç olarak biz müslümanlara hastalıkların merhametli bir yaratıcının rahmetinden gönderildiğini ve ruh dünyamız için manevi cerrahi bir ameliyat olduğunu anlatıyor. Ne mutlu o insanlara ki; hastalıklara karşı sabır göstermeyi ibadet sayar, onun Allah tarafından gönderilen hediye olduğunu kabul eder ve sabır içinde yaratıcılarına şükrederler.
Allah hepimizi bu kullarından eylesin, amin!