Hastalar Risalesi 5. Deva

Misafir Kalem

Ahmet Şahin’in yazısı

Hastalar Risalesi 5. Deva hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. İlk cümlede aktarılan zaman ifadesi benim dikkatimi çekti. O yüzden önce zamanı anlamak gerekiyor. Her şeyin maddiyata bağlandığı insanların değeri cebindeki paraya, bindiği arabaya göre ölçüldüğü, haram-helal ve yalan-dürüstlük arasındaki sınırın kalmadığı, insanın fıtratında bulunan ve doğuştan itibaren sınır konulamayan ancak ve sadece şeriatle etrafına bir had çekilebilen kuvve-i şeheviye, kuvve-i gadabiye, kuvve-i akliyenin kontrol altına alınmasının çok zorlaştığı zamanlar…

İlacın bulunduğu ama o ilacın gafletle, günahlarla etkisini yitirdiği, akılların ve zihinlerin dünyaya ait geçim derdi, dünyevi, maddi makamlar için rekabet, arabanın modelini, evin modelini yükseltmek, daha refah ve lüks içinde yaşama yarışı gibi değişik konularla meşgul edildiği zamanlar…

Peygamberimizin (asm) ve İslam ümmetinin asırlarca fitnesinden şerrinden zararından sığındığı, dostlukların, akrabalıkların, ümmet olma davasının, uygulamada anlamını yitirdiği, ehl-i sünnet cemaatlerin ve Risale-i Nur talebelerinin rıza-i ilahi, karşılığında bir şey beklemeden hizmet etmek, dini siyasete alet etmemek, saygı çerçevesinde fikir özgürlüğünü idame ettirmek, her türlü baskıdan uzak kalabilmek, özgünlüğü ve özgürlüğü koruyabilmek gibi kavramlardan uzaklaştığı bir zaman bu zaman.

Zamanın zorluğu nisbetinde Rabbimiz manevi hediyelerini yolluyor, bunlardan birisi de hastalıklardır. Kimileri için hastalıklar İlahi bir ihsan ve rahmani bir hediye mahiyetini alabiliyor.

Zamanı bu kadar güzel okuyabilen ve tarif eden Bediüzzaman Hazretleri gerçekten de iyi bir gözlemcidir. Ali Ulvi Kurucu Tarihçe-i Hayatın önsözünde onun iktisatçılığından bahsederken, böyle yemek içmek gibi basit şeylerle mukayese etmeyi çok görür. Zira, onun yüksek iktisatçılığını mânevî sahalarda tatbik eder ve maddî olmayan ölçülerle ölçer, aynen bunun gibi onun gözlem kabiliyeti sadece dünya hayatıyla sınırlı değildir zira insan bir yolcudur, sonsuzluğa doğru yürür. Bundan dolayı hastalığı bir ihtar edici olarak görür, vazifeli olarak yorumlar. Şefkat edip acımaz, dua etmez, hastalığın vazifesini bitirmesini bekler. Hastalığın, kabir hayatını ve arkasındaki uhrevi menzilleri gösteren bir dürbün olduğunu ve insanı gaflet uykusundan uyandırıp davranışlarını düzenlemesine bir vesile olduğunu söyler.

Bazıları için hastalığın sıhhat, bir kısım emsalindeki sıhhatin bir hastalık olduğundan bahseder. Böylelikle düşüncelerdeki hastalıkları temizler, hastalığın mahiyetini, vazifesini görevini insana kısacık bir paragrafta herkesin anlayabileceği bir şekilde, veciz bir tarzda beyan eder.

Hastalığın maddi kısmından çok manevi kısmını, zihinsel ve psikolojik yönünü tedavi eder. İnsanı musibetten manaya çıkarır. İslami, insani bakış açısını veciz ifadelerle sunar. Kalpleri, ruhları rahatlatır. Bu cihetle İnsanın dünyaya geliş amacı doğrultusunda olan vazifeye hizmet eden bir görevlidir hastalık. Bunun böyle olduğunu idrak eden ve anlayan ruhlar için günümüzdeki salgının da mahiyeti bir nebze anlaşılır. Bir hekim olarak bu bakış açısını yakalayan hastalarla diğer hastalar arasındaki fark gayet net gözlemlenebiliyor.

Doktorlar olarak bizlerin sadece insanın maddi cesediyle değil aynı zamanda elden geldiği kadar hastalığın bu boyutlarıyla alakalı bilgilendirmelerin yapılması gerektiğini düşünüyorum, eğer doktorlar bilinçli olursa hastalarına da bunu daha iyi yansıtabilirler. Bu çerçevede hastanelerde kurulan manevi destek birimleri çok yetersiz kalmaktadır. Tıp fakültelerinde işin bu boyutu da ele alınmalıdır. Ne yazık ki yüzde 98’i Müslüman olan bir vatanda, sağlık hizmeti sunan insanları bu manalardan habersiz yetiştiren, din ve devleti ayıran bir sistemde bulunmaktayız. Bu manalara herkesin ihtiyacı olduğu nettir. Manadan çok maddeyle, lübden çok kışırla uğraştıkça hastalıkların vazifesini bitirmeyeceği de anlaşılıyor. Başımızdaki bu musibetin de gitmesi ancak dünya çapında bu tarzda bir aydınlanmayla mümkün olacağını düşünmekteyim. ‘Beşer kendi eliyle maddi veya manevi bir kıyameti nasıl başına koparır’ın bir senaryosunu yaşamaktayız.

Zamanın mahiyetini bilerek, manevi değerleri daha çok yükseltmemiz gerektiğini düşünüyorum. 5. Devada denildiği gibi biz anlarsak, hastalığın vazifesi biterse, mahiyetini çözüp davranışlarımızı ona göre düzenleyebilirsek Cenab-ı Hak da bu musibeti başımızdan kaldıracaktır inşallah.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.