Risale-i Nur Külliyatı Lem’alar eserinin 25. Lem’a’sında: “Hastalara bir merhem, bir teselli, manevi bir reçete, bir iyadet-ül mariz (hasta ziyareti) ve geçmiş olsun makamında yazılmıştır.”
Ön girişinden sonra; "O kimseler ki, başlarına bir musibet geldiğinde 'Biz Allah'ın kullarıyız; dönüşümüz de ancak Onadır' derler." (Bakara Sûresi, 156.)
"Beni yediren ve içiren O’dur. Hastalandığımda bana şifa veren de O’dur." (Şuarâ Sûresi, 79-80) ayetlerinin imanî bir tefsiri yapılarak, hastalık ve musibetlerin faydaları şöyle sıralanmıştır:
- Hastalıkların dert değil derman olduğunu, ömür sermayesini meyvedar kârlara dönüştürüyor ve uzatıyor.
- Şikayet etmemek şartıyla, ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getiriyor.
- Hastalık: “Lâyemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni Yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan.” Diyerek, bir nâsih ve ikaz edici bir mürşittir.
- Elemler, musibetler Esma-i Hüsna’nın nakışlarını göstermesi bakımından; bir kısım Esmâsının ahkâmını gösterdikleri için, onlarda hikmetten lem'alar ve rahmetten şuâlar ve o şuâât içinde çok güzellikler bulunduruyor.
- Hastalık bazılara bir ihsan-ı İlahiye ve bir hediye-i Rahmanidir.
- Geçici hastalıktan gelen elemler, manevi sevap lezzetlerini beraberinde getiriyor.
- Hastalık, kalbimizin kulağına gizli ihtar edip der ki: "Senin vücudun taştan, demirden değildir. Belki daima ayrılmaya müsait muhtelif maddelerden terkip edilmiştir. Gururu bırak, aczini anla. Mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya niçin geldiğini öğren." İkazını yapıyor.
- Fâtır-ı Hakîmin bize verdiği çeşitli ihsanlarını, nimetlerini tanıyacak ve tattıracak ve hissettirecek ve şükre sevk etmek için hastalıkları vererek; ihsanların ve nimetlerin şükrünü eda edebilelim.
- Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkıyor, temizliyor.
- Maddî hastalığın yırttığı gaflet perdesinin altında bize gösterdiği acz ve zaaf penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini ve rahmetini tanıttırıyor.
- Hastalık ölümü sevdiriyor. “Hastalıklardaki elem ve tevahhuş ve korkmak ise, hastalık bazan ölüme vesile olduğu cihetindendir. Ehl-i iman için ölüm, vazife-i hayat külfetinden bir terhistir. Hem dünya meydanındaki imtihanda, talim ve talimat olan ubudiyetten bir paydostur. Hem öteki âleme gitmiş yüzde doksan dokuz ahbap ve akrabasına kavuşmak için bir vesiledir. Hem hakikî vatanına ve ebedî makam-ı saadetine girmeye bir vasıtadır. Hem zindan-ı dünyadan, bostan-ı cinâna bir davettir. Hem Hâlık-ı Rahîminin fazlından, kendi hizmetine mukabil ahz-ı ücret etmeye bir nöbettir. Madem ölümün mahiyeti hakikat noktasında budur; ona dehşetli bakmak değil, bilâkis rahmet ve saadetin bir mukaddemesi nazarıyla bakmak gerektir.”
- Hastalığın hikmetlerini, faydalarını, sevabını merak ettiriyor. Çabuk geçeceğini düşünerek hastalığın kökünü kesiyor.
- Hastalık ve musibetler her anımızı sabır içinde şükür etmemizi sağlıyor. Sabır kuvvetini geçmiş ve geleceğe dağıtmadan, bu saatteki eleme karşı kullanmamızı sağlıyor. “Hastalık, hazır bir elemi sana vermekle beraber, evvelki hastalığından bugüne kadar, o hastalığın zevâlindeki bir lezzet-i mâneviye ve sevabındaki bir lezzet-i ruhiye veriyor.”
- Hastalık, insandaki aczini, zaafını hissettirerek, samimi ve ihlasla hâlen ve kàlen dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip niyaz ve dua etmemizi sağlıyor.
- “Hastalık bazılara ehemmiyetli bir definedir, gayet kıymettar bir hediye-i İlâhiyedir.” Yirmi senede kazanamadığı bir mertebeyi yirmi günde kazanıyor.
- Kur’an-ı Kerim bir hekim gibi bize şifa veriyor. Hastalık zamanında okunan ayet ve süreler ferahlatıyor alemlerimizi nurlandırıyor.
- Hastalık ve musibetler Peygamber Efendimizin(sav) hadisini hatırlatarak rehber olan kamil insanların kafilesine girmemizi sağlıyor ve sabır içinde şükrettiriyor. "En ziyade musibet ve meşakkate giriftar olanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridir." “Çektikleri hastalıklara birer ibadet-i hâlisa, birer hediye-i Rahmâniye nazarıyla bakmışlar, sabır içinde şükretmişler, Hâlık-ı Rahîmin rahmetinden gelen bir ameliyat-ı cerrahiye nev'inden görmüşler.”
- Hastalık; sosyal hayatta hürmet, merhamet ve şefkati öğüt veriyor.
- Hastalık zamanında hastalara bakan hasta bakıcılara sevap kazandırıyor. Hulûsiyet kazanan hastanın ehemliyetli halis duasını alıyor.
- Sıhhat noktasında aşağı derecelerde bulunan biçare hastalara bakıp şükretmemizi sağlıyor.
- Hayat, Esma-i Hüsnaya en câmi âyine-i Samediyettir. Yeknesakla sıhhatle geçen bir ömür ademe gitmemesi için hastalık ve musibetlerle hareketlendiriyor. “musibetlerin, şerlerin, hattâ günahların aslı ve mayası ademdir. Adem ise şerdir, karanlıktır. Yeknesak istirahat, sükût, sükûnet, tevakkuf gibi hâletler, ademe, hiçliğe yakınlığı içindir ki, ademdeki karanlığı ihsas edip sıkıntı veriyor. Hareket ve tahavvül ise, vücuttur, vücudu ihsas eder. Vücut ise hâlis hayırdır, nurdur.” Bunu her zaman kalp atışını gösteren cihazdaki inişler ve çıkışlar hastanın yaşadığını göstermektedir. Ne zaman ki çizgiler düz şerit gibi olduğunda hasta ölmüştür.
- Hastalık vazifeli bir misafir olarak geldiğinden çabuk vazifesini bitirir, gider. “kıymettar hayatı sâfileştirmek, kuvvetleştirmek, terakki ettirmek ve vücudundaki sair cihazat-ı insaniyeyi o hastalıklı uzvun etrafına muavenettarane müteveccih etmek ve Sâni-i Hakîmin ayrı ayrı isimlerinin nakışlarını göstermek gibi.”
- Maddi hastalıklarda hekimi hazık doktorların tavsiyelerini ve tedavi edici ilaçlarını vesile bilip, tesiri ve şifayı Cenâb-ı Haktan bilmek gerekiyor. Derdi O verdiği gibi, şifayı da O veriyor. Manevi hastalıkların etkileyici ilacı ise ehemmiyet vermemektir.
- Hastalık vasıtasıyla acıma ve şefkat duygularının çekim kuvveti oluşuyor. Çocukluk zamanında aileden akrabalardan ve büyüklerden gördüğü şirin nazarları; dostların muhabbetleri, iltifatını kazanmak istediğimiz zatların merhametli hizmetlerini ve çok yardımcı dostlar edinmemizi ayrıca Meşakkatli vazifelerden bir süre paydos etmemizi sağlıyor.
- Ağır hastalıklar ölümü hatırlattıklarından gafleti dağıtıyor dünyada vazifeli bir misafir olduğumuzu düşünerek hareket ettiriyor. Nefsin tuzaklarından uzaklaştırıyor.
- Ahir zamanının yalnızlık, kimsesizlik hastalığında ve gurbette aciz ve zaaf olan bizlere hastalık; Hâlık-ı Rahîmine teslimiyet ve imanla intisabın, Onu tanıyıp Ona iltica etmemize sebep oluyor. Bu noktada ne kadar şükür etsek az.
- Hastalık ve musibetler imanımızın inkişafına vesile oluyor. Dua ve niyazı kullanarak zamanımızı tevbe ve istiğfar ile ve namaz ve ubudiyetle geçirmemizi sağlıyor.
Hastalık ve musibetlerin faydalarından tam yararlanmak istiyorsak;
- Sabretmeliyiz. Verilen sabrı, an’da şimdiki zamanda kullanmalıyız.
- Şükretmeliyiz.
- Aciz, fakr ve acizliğimizin derecesine göre rabbimize iltica etmeliyiz.
- Şikayet etmemeli gururu bırakmalıyız.
- Hastalık sermayesini iyi kullanmalıyız.
- Hikmetten lem'aları ve rahmetten şuâları ve o şuâât içinde çok güzellikleri tefekkür etmeliyiz.
- Tevekkül ve Teslimiyetle rıza göstermeliyiz
- Allah’ın ihsanı ve hediyesine nankörlük etmemeliyiz.
- Tahammül etmeliyiz.
- Dua gibi bir hazineyi devam ettirmeliyiz.
- Ah! Ah! Yerine Oh! Oh! "Bu da geçer, yâ Hû" ve "Elhamdü lillâhi alâ külli hal"demeliyiz.
- Gafleti dağıtan ölüm hakikatini ve mahiyetini hatırlayıp dünyadaki vazifemizi yerine getirmeliyiz.
- Kuran-ı Kerim şifa ayetlerini ve hadislerde geçen dualarla dua etmeliyiz.
- Peygamber, ashap, evliya arif ve alim gibi kamil insanların hayatlarını okuyarak tecrübelerinden ve tavsiyelerinden yararlanıp onlardan rehber edinmeliyiz.
- Bize verilen cihazları yerli yerinde kullanmalıyız (göz, kulak, dil, kalp, akıl, hayal, merak…)
- Günahlardan uzak durmalı, sevapları arttırmalıyız.
- İtikadımızı düzeltip Kadîr-i Zülcelâlin kudretini ve rahmetini hakiki tanımalıyız.
- Hikmet-i İlâhiyeyi ittiham ve rahmet-i İlâhiyeyi tenkit ve Hâlık-ı Rahîminden şekvâ etmemeliyiz.
- Takvaya sarılmalı, İbadetlerimizi yapmalı ve özellikle farzları ihmal etmemeliyiz.
- Havf ve reca ortasında olmalıyız.
- Hangi hal olursa olsun nefsin ve şeytanın desiselerine kapılmadan İslam’a hizmet noktasında devam ve gayret etmeliyiz.
- Hürmet, merhamet ve şefkat duygularımızı arttırmalıyız. Hasta bakıcılara özen göstermeliyiz.
- Meleklerin dahi alkışladığı hastaları ve musibetzedeleri sık sık ziyaret etmeli gönüllerini hoş tutmalıyız.
- Dindar, hekimi hazık doktorları arayıp bulmalı ilaçlarını kullanmalı ve tavsiyelerini tutmalıyız.
- Hayatımızı saflaştıran terakkiyatımıza vesile olan hastalıklara ve musibetlere “Hoş geldin.” demeli vazifesini bitirip ve meyvesini verdikten sonra “Güle güle” demeliyiz.
Hastalar Risalesi’nin sonundaki ayet mealiyle yazımızı bitirelim.
"Dediler: Bizi buna eriştiren Allah'a hamd olsun; yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler." (A'râf Sûresi, 43)