Târîh-i kadîmde, sutûr-i hâdisât-i ehemmiyeden ma’dûd ve mastûr olmuştur ki: Pây-i taht-ı devlet-i aliyyede, Karaşar nâm şehr-i azîmde, Hasyaka nâm mahalde mukîm zevât -i zîhaşmet ile karşuyakada kâin Aktepe nâm mahalde imrâr-ı hayât eyleyen kāzasker-i zamân, fâzıl-ı benâm, hâce-i dânâ-yı enâm beyninde vuku’ bulan, hicrî bin iki yüz otuz senesi receb-i şerîfin evâilinde başlayıp şâbân-ı muazzamın evsatına kadar devâm eden cidâl-i cesîmde, reâyânın yüreği ağzına gele-yazken, müdebbir ve hakîm bâzı eşhâsın araya girmesiyle iş datluya bağlanmıştır.
Râviyân-ı ahbâr ve nâkilân-ı âsârın rivâyetine göre: vakit be vakit Ergene ovasına konmaya ve ahâlî-yi mazlûmeyi yolmaya alışan, nizâm-ı âlemi ifsâda çalışan gürûh-i ğalebe ve zalemenin hesâbın görmek ve defterin dürmek üzre, Dîvân-ı Hümâyûnun arz ve teklifiyle Zât-ı Şâhâne-i Devlet-penâhî cânibinden nasb ü tavzîf edilen karşuyakalu bakıkulu ve hükkâmın, işbu emr-i azîmin tekmîline muvaffak olmaması kasd ü niyetiyle, Hasyaka ahâlîsi kıyâma teşebbüs etmiş imiş… Vezîr-i âsâf-i hüşyâr ve dânişmend-i bîemsâlinin himmet ü cehd-i muazzamlarıyla Hasyakalu tâifesinin hücûmu def’ ve i’tirâzı ref’ edilüp; musâlaha tarîki ihtiyâr olunmuştur.
Vak’a-nüvistân-i devlet-i uzmânın âsârına nazaran: bu Hasyakalu tâifesi dürlü-çeşitli olup, her birinin bir parmağında on ma’rifet-i acîb bulunmakta imiş… Bu ocaktan çıkan nîce bin âdem, memleketin burc ü bârûsun üzre hüküm-fermâ olup, bayrağın dikmekte; reâyânın hakk ü hukûkun gözetmek lâzım gelirken, pîrleri Karakuş’u hasedinden çatlatacak ahkâmı icrâ etmekte imiş… Vâris-i Karakuş-i zamân, allâme-i bîamân, sabîh-i pürkabîhin kanatları altında kuluçka devresini itmâm eden bu karakuşçuklar, vakit be vakit yuvaların değiştirir ve fırsat buldukça halkın yuvasın yaparlarmış…
Ocağa devşirilen eşhâsın ahvâl ü etvârı, çoğu reâya-yı bîmecâl tarafından bilindüğü halde, ricâl-i devlet-i bâkemâl nezdinde mestûr olduğundan nâşi, bâzı tosuncukların hizmet-i bîmenendi vü himmet-i hayret-engîzi sebebiyle vüzerâ ve ukalânın tahsîn ve terğîbi netîcesün, nişân-ı hizmet-i fevka’l-âde ile taltîf ve teşrîf edilmiş olduğun dahî ol âsârda mervîdir.
Hâdise-i müşkil-i hal, bi-izni’l-lâhi teâlâ, hall ü âsân olucak, herkiz derin derin nefesler alup, Hakk celle şânuhuya secde-i şükrâna varup, hamd ü senâ eylediğin dahî sâlifü’z-zikr âsârda beyân edilmiştir. Böylece, rûmîce mâh-i temmûzun âfitâb-ı ciger-sûzundan yanup yakılan ahâli-i ma’sûmenin, bir de hâl-i âlemin âteş-i sûzânına dûçâr olmaktan necât bulduğun dermeyândır.
Mevzû-i bahs mes’elenin müteâkib mevcelerinin hemân sükûn bulmayup, hayli zamân devâm eylediğin beyân eden müverrihler; mezkûr ovaya her on senede bir konmayı hakk-ı mükteseblerin olduğun iddiâ eyleyen bâğî ve tâğî tâifelerin, müşârün ileyh Hasyakalular ile ahbâblığın hayli kadîm bulunduğun ve ol husûsun devlet-i ebed-müddetin bakıkullarınca, her dürlü âlât ü edevât ile kayıt altına alındığın nakledilmişdir.
Lâkin, bâzı Hasyakaluların, vaz’iyyet-i bîümmîde mağlûb olmayıp, ukalâ-yı reâyâya hâl-i pürmelâllerin tefhîm etmek içün ictimâ-i vuzûh-i hâl eyledikleri dahî mastûrdur. Hakîkat-i hâl, kazasker-i fâzılın didüğü gibi olmayıp, kendülerin hakkı i’lâya mülâzemet itdükleri; muhâsımların ise hakîkati ketme ictisâr ve şitâb eyledüklerin iddiâ vü isbât sadedinde hayli dil ve ter döktükleri şol kitablarda mukayyeddir.
Hâdisât-ı zamâniyeden ibret almak içün tevârîh-i eslâfı kırâat eylemenin netîce-i ehemmi, fevâid-i etemmi bununla zâhir olmuştur kim: ahâli-i ârifân vü reâyâ-yı câhilân beynindeki fark, azîmdir. Dâimâ, numûne-i emsâl-i kesîresi mebzûlen mevcûd olan merkūm Hasyakalu tâifesi ile karşuyakalu kāfilesinin hikâye-i mezkûru kulaklarda küpe ola! Ahâli-i ma’sûme, ol dürlü âdemlerin cemâziye’l-evvellerin bile! Hamiyet-i milliye-i enâm perdesi ardında menfeat-i şahsiye-i deniyelerini ta’kîb ü taleb edenlere kanmaya! Cemm-i gafîrin hukûk-i asliyesi zâyi’ olmaya!
Hemân, Cenâb-ı Hâkim-i Hakîm-i Mutlak, cümle kullarına hidâyet ü emn ü emân nasîb eyleye. Âmîn.
Hâk-i pây-i vak’a-nüvistân,
andelîb-i ibret-gû-yi gülistân,
Ez-muhibbân-ı tevârîh-i eslâf-ı izâm,
El-fakîr, Emîr Ali Bin-Nizâm
Not: “Risâle Haber”de yazılarımı neşretmek lütfunda bulunan Yayın Kurulu’na, Editör’e; “hoşâmedî” mesajları yollayan sevgili dostlara kalbî teşekkürlerimi arz ederim.