Ahmet Bilgi'nin haberi:
RisaleHaber-'Hatıra Nurculuğu'nu bırakalım artık! haberi yeni bir müzakereye yol açtı. "Hatıraların, Risalelerden daha ön planda olduğu bir durum yaşandığını" ileri süren Hasan Yükselten'in yazısına bir çok yorum gelirken bir başka yorum da Nur talebelerinin hatıralarını kayıt altına alan, Ağabeyler Anlatıyor kitaplarının yazarı Ömer Özcan ile Şeyma Gür'den geldi.
"Hatıralar yazılmasaydı zamanla kesikbaş hikâyelerine dönüverirdi" diyen Ömer Özcan'ın Risale Haber'e gönderdiği açıklaması şöyle:
"Üstad Bediüzzaman Hazretleri ve talebeleri hakkında hatıra toplama ve yazma meselesinde bir tartışma başlamış oldu. Keşke bu şekilde hissi yorumlarla olmasaydı... 1968’den beri yüzlerce ağabeyle birebir görüşmüş, yazı, ses ve görüntü olarak kayıtlar yapmış ve bunları “Ağabeyler Anlatıyor” isimli seri kitaplarda yayınlamış birisi olarak, istemesem de bu meseleye müdahil olmuş oldum.
"Risale-i Nur’dan aldığım derse binaen âcizane bu konuda görüşlerim şöyledir:
Ölçüler daima Risale-i Nur’dan olmalı… Hatıralarda kendi meşrebimiz hâkim olmamalı… Batıl tasvir edilmemeli ve ihtilafları körükleyici menfi meseleler yazılmamalı... Sadece bir tek ağabey öne çıkarılarak bölünmelere meydan verilmemeli…
"Mademki ölçüler Risale-i Nur kaynaklı olacak, oradan bir alıntı yapalım; Üstadımız hayatta iken basılan Tarihçe-i Hayat kitabının başında şöyle diyor: “…Üstadın mesleğini, meşrebini ve hususî ahvalini, pek çok seciye ve hasletleri şahsında ve hizmetinde toplayan şahsiyetini tarif edemedik. Onun yaşadığı müteaddit hayat safhalarını yakından gören ve içinde bulunan talebe ve hizmetkârlarını birer birer dinlemek ve görüşmek lâzımdır ki, tarihçe-i hayatı bir derece mufassal hazırlanabilsin.” (Tarihçe-i Hayat 22 - Hazırlayanlar) Daha bunun gibi aynı Tarihçe-i Hayat’ta üç yerde daha onu görenlere başvurularak, Bediüzzaman hakkında araştırmalar yapılmasına dair teşvikler var…
"Hatıraların yazılı olarak kayıt altına alınmasının bir faydası da şudur: Üstad Bediüzzaman Hazretlerinden veya onu gören talebelerinden duyduğu hatıraları anlatmayan hiçbir nur talebesine rastlamadım ben. İki değil, bir kişi bile gösterilemez; herkes bir şekilde hatıra naklediyor; karşı olanlar da dâhil buna… Elbette, ikinci raviden hatıra dinleyenler de, duyduklarını bilvesile başkalarına aktarıyor, üçüncü ravi oluyorlar… Dördüncü, beşinci ravi derken; hemen her seferinde eksiltilerek veya ilaveler yapılarak oluyor bu iş… En iyi ihtimalle ikinci, üçüncü ravide, aktarılan hadise tanınmaz hale geliveriyor; kesin olarak böyle oluyor... Bu bir vakıa, bir durum tespiti… İşte bu türlü çalışmaların birinci kaynaktan tashih ettirilerek kayıt altına alınması, bu mahzuru giderecektir inşallah...
"Üstadımızla ilgili güvenilir kitapların okunması Risale-i Nur okunmasına asla mani değildir. “Risale-i Nur okumaktan dolayı vaktim olmuyor” diyenlerle karşılaştım. Kendilerine televizyon, bilgisayar, gazete vb. karşısında günde kaç saat vakit bulduklarını sordum. İnsaflı olanlar hemen itirafta bulundular…
Allah Necmeddin Şahiner büyüğümüzden binlerce kere razı olsun; zamanında ağabeylerin çoğu hayatta iken, o, binbir meşakkate katlanarak, hiç olmazsa çoğunun biyografilerini toplamış oldu… Karşı çıkanlara soruyorum; Kötürüm Ali; Yakup Cemal; Tahsin Tola; Ahmet Fuat; İbrahim Canan; Nazif Çelebi ve daha yüzlercesi… Kimdir bu ağabeyler, vesikalık da olsa birer fotoğrafını görmek istemez misiniz? Kimlik bilgilerini; hizmetlerini, Üstad’la konuşmalarını merak etmiyor musunuz? Etmiyorsanız şunu söyleyeyim; yakın gelecekte tarihçiler, film yapımcıları, araştırmacılar bu kaynaklara çok ihtiyaç duyacaklar...
Su-i istimal oluyor diye Tıp Fakülteleri kapatılmaz; ıslah edilir…"
Şeyma Gür ise "Hatıra mesleği diye ayrı bir meslek olamaz" diyerek "Hayattar hatıralar" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Şeyma Gür'ün yazısı için TIKLAYINIZ
İLGİLİ HABER:
'Hatıra Nurculuğu'nu bırakalım artık!