Hatıra, hatıralar…
“Derhatır ettim” diyor Üstad…
Hatırladım ahbaplarımı…
Öyle özlemişim ki, sorma ne olur?
Burnumda tütüyor…
Gece rüyalarıma giriyor…
Hatırlamak ve hatırladıktan sonra güzel bir şekilde yâd edilmek…
Hatırlanmak, hatırlatılmak güzel bir şey mi?
Sanırım kimin hatırladığına bağlıdır.
Hatıralar bazen boş hikâyeler tarzında geçer.
Bazen müthiş bir hakikati insana anlatmaya vasıta olur.
Bazen insanı tatlı bir dünyaya götürür, nostalji yaşatır.
Bazen çok girift bir meselenin çözümünde yardımcı olur.
“Dünyada, "Elhubbu fillâh" (Allah için seviniz) hükmünce, sâlih ahbablara muhabbetin neticesi, Cennette,
Hatıra anlatmak ve hatıra dinlemek o kadar leziz bir halettir ki, cennetin lezzetleri içine dahil edilmiş.
Hatıralar içinde en çok anlatılan askerlik hatıralarıdır. Bir başladı mı bitmek bilmez.
Askerlik hatıraları neden hiç bitmez? Zira sıkıntılı geçmiş bir hayat kesitidir de ondan…
Zeval-i elem lezzet verir. Elemli geçmiş bir askerlik hatırlandığında insana lezzet veriyor. Bir daha yaşanmayacağını bilmek ayrı bir haz veriyor. “Oh” dedirtiyor.
Bazen mutlu anlar da hatırlanır. Anlatırken iç geçirecek hatıralar. “Oh” yerine “ah” dedirten hatıralar. “Zeval-i lezzet elem verir” kaidesince bu defa lezzet yerine kalbe teessür ve hüzün verir.
Kur’an’da geçen peygamber kıssalarına hatıra denebilir mi? Hangi sınıfa girer? Kur’an bunları anlatırken sırf o peygamberlerin hayat hikayelerini yad etmek için mi anlatmış? Yeni nesiller onları unutmasın, onlara derin saygı göstersin diye mi anlatılmış? Elbet bu yönü de var. Ama asıl nedeni başkadır.
“Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın en parlak âyetleri olan mu’cizât-ı enbiyâ âyetleri, birer hikâye-i tarihiye olarak değil, belki onlar, çok maâni-i irşâdiyeyi tazammun ediyorlar.” (Sözler sh. 231) sözü, Kur’an’daki hikayelerin ne denli ders verici olduğunu veciz bir şekilde ifade ediyor.
Hikaye deyince binbir çeşidi akla geliyor. Hatıra da öyle… İsrailiyat hikayelerinden tutun da ehl-i dünyanın ahlak dışı hikayelerine kadar bin türlü hikaye ve hatıra var. Elbette her şeyde olduğu gibi bunda da toptancı olmamak esastır.
Öyle hatıralar var ki, ciltlerle anlatılamayacak hakikatler içerir. Mesela Bediüzzaman Hazretlerinin 13. Ricada anlattığı hatırası bir açıdan bakılsa tarihçiler için müthiş bir belge olarak kendini gösterir. Ama bir başka açıdan bakıldığında Abdurrahman’ın elem dolu hikayesi öğrenilir ve ona dua edilmesinin amaçlandığı görülür. Başka bir açıdan bakıldığında ise Van’ın Ermeniler tarafından nasıl harab edildiği öğrenilir. Bir de Bediüzzaman’ın yeğenini ne kadar sevdiği ortaya çıkar. Yine bir başka açıdan bakıldığında hatıra anlatmanın o kadar kötü bir şey olmadığı öğrenilir. Dünyanın faniliği ve İlahi Kudretin devamlılığı anlaşılır.
Hulasa böyle hatıralar, insanı hak ve hakikatten uzaklaştırmaz aksine sürükleyici olması nedeniyle sabırla okunmasına, okurken lezzet alınmasına ve en önemlisi geniş dersler alınmasına neden olur.
“Evet, bakınız zaman hatt-ı müstakim üzerine hareket etmiyor ki, mebde ve müntehası birbirinden uzaklaşsın; belki, küre-i arzın hareketi gibi bir daire içinde dönüyor.” (Tarihçe-i H. Sh. 84) Hal böyle olunca geçmişte yaşananlar anlatılırsa aynı hadiselerle karşılaşanlar nasıl hareket edeceğini bilir. İnsanlar için bir tecrübe olur. Onlara yol gösterir.
Büyüklerimiz boşuna dememiş, “ders alınsaydı tarih tekerrür eder miydi hiç?” diye… Evet, her zaman ders alınamıyor.
Abilerin hatıralarını sorup Risale Haber’de yazmak ve okuyuculara tatlı bir anı gibi nakletmekteki amacımız; onları meşhur etmek, insanların onlara birer tabu gibi bakmasını sağlamak ve onlara itaat etmeleri gerektiğini ders vermek değildir. Belki, Kur’an’ın irşad tarzına bir nebze olsun uymaktır.
Hem Nur Talebelerinin ibret dolu, hizmet dolu, şevk ve heyecan dolu hatıralarını, keyif veren hikaye ve hatıralardan ayrı tutmak gerekir. Zira onlarda alınması gereken çok dersler var.
Hem “fikirlere kuvvet veren his ve heyecandır” kaidesince hizmete heyecan katmak, insanları şevklendirmek ve hizmete koşmalarını sağlamak amaçlanmaktadır.
Alemin her hali hayır üzerine gitmez… Mutlaka şerlerle iç içedir. O nedenle hatıra denen şeylerde de elbette zarar verici yönler olabilir, olacaktır. Bu kaçınılmazdır. Ama her şeyde olduğu gibi bunda da hayır ciheti mi yoksa şer ciheti mi fazladır şeklinde bakmak ve kararı ona göre vermek lazımdır.
Yani eskilerin tabiriyle etraf-ı erbaası ile hadiseyi değerlendirmek gerekir.
Bir gün gelecek hatırlanmayacağız, hatırlanmadığımız dahi hatırlanmayacak. İşte o zaman bir hatırlayacak Zat’a şiddetle ihtiyaç var. Onun inayetine ve çaresizliğimizi gidermesine…
Hatırlaaa beniiii…
Hatırla sevgiliiii…
Beni hatırlaaaa…