Fahreddin Dede'nin haberi
Kur’an-ı Kerim’in 1400. iniş yılı nedeniyle 2010 Kur’an yılı kapsamında düzenlenen etkinlikler tüm hızıyla devam ederken toplumun Kur’an-ı Kerim’e ve hat sanatına olan ilgisi de her geçen gün artıyor. Kur’an yılı kapsamındaki etkinlikleri “Diyanet İşleri Başkanlığı veya herhangi bir kurum, bu amaçla ne yapsa, güzeldir, çünkü güzel olan Allah’ın güzel kelamını söyleyip anlatır ve yayarlar. Güzeli anlatan diller de güzelleşir” sözleriyle değerlendiren Hattat Yusuf Coşkun Benefşe, Kur’an-ı Kerim’i en güzel Hazret-i Muhammed (sav)’in temsil ettiğini kaydederek “Bize düşen sözde değil, yaşam tarzı olmuş Kur’ân kültürünü, peygamber sünnetini göstermektir. Kendine hakaret eden insanlara şefkatle davranan peygamberimiz, insanların gönüllerini fethetti. Kedini taşlayan ve ayakları kanlar içinde olmasına rağmen, gazap meleklerini geri çeviren bir peygamberin ümmeti olduğumuzu iddia ediyorsak, O’na benzemek, alışverişimizde, oturmamızda, kalkmamızda, sözümüzde, sosyal ilişkilerimizde, yabancılarla ilişkilerimizde O’na benzemek zorundayız. Benzemeyen, Kur’ân ve Peygamber’den uzaklaşan toplumların başına neler geldiğini tarih kitaplarında görüyoruz” dedi.
HATTAT, KUR’AN’I BİR SANAT OLARAK GÖRMEZ
“Büyük hattatlar, ne insanlardan bir şey beklemişler, ne dönemlerinin yöneticilerinden bir himmet istemişlerdir. Onlar işlerini Kur’ân’ın sahibine yapar, ücretini de O’ndan beklerler” diyen Benefşe “Hattat Kur’ân’ı bir sanat olarak görmez, O’nunla geçirdiği her anı, en büyük ibadet olarak görür, hat yazmaya abdestsiz oturmaz. Bu da Kur’ân okumak için yapılan ilk iştir. Bu bağlamda, hattatın hat işi ile uğraştığı her saniyesi Kur’ân okumakla aynı görülebilir. Belki de daha da fazla sevabı vardır. Bir de hatla uğraşan insana farkında olmadan, Kur’ân kültürü, edebi, başka insanlarda olmayan farklı özellikler, farklı ikramlar yansır ve hattat Kur’ân kokar, peygamber terbiyesi ile yetişir. Kur’ân’ı söyleyen peygamberine daha da benzer, hem Kur’ân’ın hem de Peygamberin manevi korumasına girer. Hat yazan ellerin çürümediği görülmüştür” değerlendirmesinde bulundu.
HAT, ADANMIŞLIK GEREKTİRİR
Hat sanatının adanmışlık gerektirdiğini kaydeden Benefşe “Hattatlar da Rabbimizin güzelliklerini kendilerine bahşedilen oranda sergilemeye çalışan, bu uğurda ilâhi cezbeye kapılarak, uykularını, gözlerini, sağlıklarını, her şeylerini unutan insanlardır, o cezbede yok olan ve Allah (cc)’ın güzelliklerine, ikramlarına nail olan seçilmiş insanlardır. Sanatın hemen her dalı böyledir, adanmışlık gerektirir diyebilirsiniz ama hattatlık kadar dünyalık getirisi az olan ama tam tersi verilen emeğin ve sabrın da bu kadar uzun ve çok olduğu sanat dalı yoktur. Ancak ve ancak ilâhi bir aşk, sonsuz bir cezbe bir insanı bu kadar çekebilir. Ama hattatlar ihlâsları nisbetinde muteberdirler” ifadelerini kullandı.
Vakit