Bismillahirrahmanirrahim
Çok aziz ve sıddık kardeşlerim,
Kardeşlerim,
Evet, nasıl ki bir avuç toprak, yüzer çiçeklere nöbetle saksılık eden kabında, eğer tabiata, esbaba havale edilse, lazım gelir ki, ya o kapta küçük mikyasta yüzer, belki çiçekler adedince manevi makineler, fabrikalar bulunsun; veyahut o parçacık topraktaki herbir zerre, bütün o ayrı ayrı çiçekleri muhtelif hasiyetleriyle ve hayattar cihazatıyla yapmalarını bilsin; adeta, bir ilah gibi, hadsiz ilmi ve nihayetsiz iktidarı bulunsun.
Aynen öyle de, emir ve iradenin bir arşı olan havanın, rüzgarın her bir parçası ve bir nefes ve tırnak kadar olan
Veyahut o
Eğer Sani-i Zülcelale verilse, hava bütün zerratıyla onun emirber neferi olur. Bir tek zerrenin, muntazam bir tek vazifesi kadar kolayca hadsiz külli vazifelerini Halıkının izniyle ve kuvvetiyle ve Halıka intisap ve istinad ile ve Saniinin cilve-i kudreti ile bir anda, şimşek süratinde ve
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
SEYÂHAT-I HAYÂLİYE : Hayalî gezinti. Hayalen seyâhat.
MÜTÂLÂA : Bir işi düşünme; okuma; tetkik etme, etraflıca düşünme.
ZARİF : İnce.
NÜKTE-İ TEVHİD : Tevhid nüktesi, inceliği.
TEVHİD : Birleme, Allah'ın bir olduğuna ve Ondan başka İlâh olmadığına inanma.
VÜCÛB : Zarûri olma, olmaması imkânsız olma, vâcip ve lâzım olmak; sabit olmak, vazgeçilmesi mümkün olmamak.
SÜHÛLET : Kolaylık.
ŞİRK : Allah'tan başka ilâh tanıma, Ona ortak koşma.
MÜŞKÜLÂT : Zorluklar, çetinlikler, çetin şeyler.
MÜMTENİ' : İmkânsız, muhal, mümkün olmayan. * Çekinen, imtina eden.
MUHÂL : İmkânsız; olması mümkün olmayan.
MÜŞÂHEDE : Görme, seyretme, şâhit olma.
ESBÂB : Sebepler.
MİKYAS : Ölçek, kıyas edecek âlet, ölçü âleti, ölçü.
MUHTELİF : Çeşitli. Farklı.
İRÂDE : İsteme, arzu etme, bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.
ARŞ : Kürsü, taht, yüce makam; en yüksek gök; Allah'ın kudret ve saltanatının tecellî yeri.
HÜVE : Arabçada: O (mânasına işâret zamiri)
ÂHİZE : Alıcı âlet.
NÂKİLE : Nakledici, taşıyıcı âlet. Verici alet.
UNSUR : Birşeyin parçası; kök, esas madde, element.
ZERRE : Maddenin en küçük parçası, molekül.
ŞAHSİYET : Bir kimsenin kendine ait özel halleri. Karakter sahibi olma.
NEŞRETMEK : Yaymak.
BİLFİİL : Bizzat kendi çalışması ile; kendi yaparak.
ECZÂ : Cüz'ler, bölümler, parçalar; bir ilâcın tesirli maddesi.
TABİİYYUN : Tabiatçılar, materyalistler, tabiata tapanlar.
MADDİYYUN : Maddeye tapan, herşeyi maddede gören; Allah'ı inkâr edenler; maddeciler, materyalistler.
İMTİNÂ : Çekinme, istememe, imkânsız olma, olmasına imkân bulunmama.
MÜŞKÜLÂT : Zorluklar, çetinlikler, çetin şeyler.
ÂŞİKÂRE : Açıktan..
SÂNİ-İ ZÜLCELÂL : Sonsuz büyüklük sahibi ve herşeyi sanatla yaratan Allah.
EMİRBER : Emir alan, emre göre hareket eden, iş gören.
NEFER : Asker, er.
İNTİSAB : Bağlanma, emrine girme, mâiyetine girme.
TELÂFFUZ : Söyleyiş, ifâde etme.
TEMEVVÜC : Dalgalanma.
SÜHÛLET : Kolaylık.