İnsan ömrü muayyen bir vakte sıkıştırılmıştır. Bu yüzden insan olarak hepimiz, ömrümüzü en verimli bir şekilde geçirmekle mükellefiz. İsraf haram olduğuna göre, her şeyi ve hatta hayalimizi bile israf etmememiz gerekir. Yani hayal kurarken de boş ve zail fantezilerden uzak ulvi ve faydalı gayeleri ihtiva eden şeyleri hayal etmemiz gerekir. Bediüzzaman bu konuda “Gaye-i hayal olmazsa, ezhan enelere döner” şeklindeki ifadesiyle veciz bir noktayı bize bildirmektedir. Yani hayalin de yüce bir amacı olmalı. Bu amaç insanın şahsi ve şehvanî; yani hevâ-yı nefsin meyli ve arzusu doğrultusundaki motiflerle yüklü olmamalıdır.
Sonu hüsranlarla bitecek boş hayallerin gençlerin başlarına neler açtığı, günlük haberlerden de anlaşılmaktadır. Film veya pop yıldızı hayalleriyle evlerinden kaçan genç kızların sonları ne kadar vahim olmaktadır, değil mi? Bu mahvettikleri şey ucuz bir şey değildir. Öyle bir şeyi mahvediyorlar ki, insanın hem dünyevî hem de uhrevî bir geleceğini karartıyorlar. Gençlerimizin bu hallere gelmesini hedefleyen ve boş hayallerle, sonu hüsran olacak geçici heveslerle onları iğfal eden şer odakları maalesef biteviye çalışmaktadırlar.
Bu çocuklar bizim evlatlarımız ve onların bu cenderelerden kurtulması için hepimize büyük görevler düşmektedir. Sadece anne ve baba olarak bizlerin çabaları yetersiz kalmaktadır. Çocuklarımızı boş hayallerle bataklığa sürüklemek isteyen boyalı basın ve çirkef medya ile de mücadele edilmesi gerekir. Bu yüzden sağduyulu medya sahiplerinin ve yayıncıların, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı boş hayallerden kurtarıp, hem dünyevî hem de uhrevî hayatın gerçeklerine yönelik yayınlar ve faaliyetler yapması gerekir.
Hayal gücü bütün bu olumsuz faktörlerden soyutlanıp, olumlu hedeflere yönelik istimal edilirse, çok faydalı sonuçlar elde edilebilir. Nitekim çok büyük başarılara imza atmış insanların önce bu başarılı eserlerini hayal ettikleri, sonra plan ve program çerçevesinde istikrarlı bir şekilde çalışarak elde ettikleri bilinmektedir. Örneğin Edison önce ampulü hayal etmiş, sonra yaklaşık altı bin defa deneme yaptıktan sonra hayalini gerçekleştirmişti. Yine Fatih Sultan Mehmet Han, fethedilemez gibi zannedilen İstanbul’u fethedeceğini hayal etmiş ve bu uğurda tüm tedbirleri alarak hayalini gerçekleştirmişti. Böyle hayaller, vizyonla ve hedefle bütünleşen hayaller olmalıdır. Yoksa mesnetsiz ve gerçekleşmesi mümkün olmayan hayaller de israf hanesine yazılan boş hayallerdir.
İnsanın hayaline göre beyninde faaliyet gösteren bir psikosibernetik sistem vardır. Siz neyi hayal ederseniz, bu sistem o hayale kendini kilitliyor ve gerçekleşmesi için vaziyet alıyor. Bu sistemde biz sadece cüzi bir meyil gösteriyoruz ve beynimizin işlem merkezleri, akson ve dentritleri muhteşem bir sistemle çalıştırılıyor.
Beynimizdeki “Psikosibernetik Sistem” muhteşem bir tasarımın eseri olarak faaliyet gösteriyor. Beynimizde, bir kelimenin yazılması için, binlerce işlem yapılıyor ve ben bu işlemlerin mahiyetinin künhüne vakıf değilim. Beynimin daha ne kadarlık kısmını kullandığımı dahi bilmiyorum. Yani yapan ben değilim. Yapan da yaratan da O… İnsan olarak haddimizi bu çerçevede değerlendirmeliyiz. Yani, bir cüzi iradeyle pozitif veya negatif şeylerin olmasını arzu ediyoruz; meylimizi o yönde istimal ediyoruz. Gerisini yapmak bizim işimiz değil. Beynimizdeki sistemleri ve karmaşık işlemleri hatasız bir şekilde işleten Yüce Yaratıcıdır.
Narsislerin boğulduğu nokta burasıdır. Her şeyi kendileri yapıyor zannediyorlar. Enaniyetlerinin ve süper egolarının istiklâliyetini ilân ediyorlar. İrtibatsız bir irade gücü ile her şeyi hallettiklerini zannediyorlar. Oysa bizim yaptığımız şey, cüzî irademize sadece bir yön verici meyildir. Bu meyil de hayal ile doğrudan ilişkilidir. Hayalimizi güzel şeylere odakladığımızda, Rabbimizin beynimizde kodladığı ve programladığı psikosibernetik sistem çalışmaya başlıyor. Kafanızdaki gaye-i hayale göre kendini kilitliyor ve o hayalin gerçekleşmesi için mekanizma çalışmaya başlıyor.
Psikosibernetik sistemin bizim cüzî irademizle değil de Yüce Rabbimizin küllî iradesinin yarattığı programla işlediğini şöyle basit bir deneyle de idrak edebiliriz. Meselâ siz bir şeyi hatırlamak istersiniz ama o anda hatırlamak istediğiniz o şey, bir türlü aklınıza gelmez. Gelmez ama devreye psikosibernetik sistem müdahil olur ve hafızanızda kayıtlı olan arşivi taramaya başlar. Biraz sonra o şey hemen aklınıza gelir. O şeyi aklınıza getiren işte Yüce Rabbimizin beynimize muhteşem bir şekilde kodladığı o psikosibernetik sistemdir.
İşte hayallerimizle psikosibernetik sistem doğrusal orantılı çalışan iki unsurdur. Bu iki unsurun faydalı bir şekilde çalışması için hayallerimizi iyi seçmeli ve psikosibernetik sisteme o şekilde havale etmeliyiz. Böyle yaptığımız zaman yüce Peygamberimizin (SAV) “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” Hadis-i Şerifi mucibince hareket etmiş olur ve faydalı işlere imza atmış oluruz.