Hırs ve öfkesini kontrol altına alabilen, bunların hem kendisine ve hem de başkalarına zarar vermesine mani olabilen insan, mutlu ve huzurlu insandır. Bu duygulara esir olan ve bu süfli duyguların peşinden giderek bunlara tabi olan insanların akıbeti, derin bir pişmanlık ve azap verici bir hüsrandır.
***
Çocuklarımızın ve gençlerimizin, inanç ve değerlerimizi özümsemeyecek bir şekilde yetişmelerinin, geleceğimiz açısından ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliriz. Ancak ailelerin ve ebeveynlerin, bu konuda zaman geçtikçe daha ihmalkâr davrandıkları da maalesef acı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Geleceğimizi global dünyanın, küresel baronların ve internet ortamının yetiştirdiği gençler tarafından şekillendirilmesini istemiyorsak, bir seferberlik ilan etmeli, değerlerimizi ve maneviyatımızı benimsetmenin realist ve uygulanabilir yollarını bulmalıyız.
***
Ahir zamanda inkâr ve şüphe fırtınası, her çeşit görüntü ve şekle bürünerek iman ehlini yoldan çıkarmak ve küfür vadilerinde gezdirmek için esmeye devam ediyor. Hatta bu dehşetli fırtınanın her geçen gün hızını daha da arttırdığını söylemek mümkündür. Bu büyük tehlike ile karşı karşıya gelenlerin, imanlarını tahkiki hale getirerek takviye etmek için büyük bir gayret göstermeleri ve Allah'a her daim iltica etmeye çalışmalarından başka da bir çareleri yoktur.
***
Yalanlarla doğruların iç içe ve beraberce piyasaya sürüldüğü, çok inandırıcı bir şekilde yalan ve iftiralarla algı oluşturmaya çalışıldığı dehşetli ve tehlikeli bir zamanda yaşıyoruz. Böyle zamanlarda istikameti korumanın ne kadar zor olduğunu hepimiz biliriz. Bizler, kılı kırk yarmalı, hak ve hakikatten ayrılmamak için azami dikkat ve teyakkuz halinde olmalıyız.
***
Huzur ve şifa arayan insanlık, bunun reçetesini Kâinat Yaratıcısının Peygamberler vasıtasıyla tebliğ ettiği ezeli ve ebedi hükümler ile birlikte, bozulmamış fıtratlara yerleştirdiği hakkı ve hakikati arama meylinde, yaratılış maksadına uygun bir şekilde kalabilen ve bozulmamış vicdanların rehberliğinde bulabilir. Sahte reçete ve formüller huzur ve istikamet veremez.
***
Gerçek ve kalıcı huzur ve saadet, çabuk etki altında kalabilen ve değişebilen aciz ve fakir insanların fikir ve tezleri ile elde edilemez. İnsanlar; bütün ruhlarını, kalplerini ve dünyalarını saracak bir huzur ve saadeti, ancak kâinatın Yaratıcısının kelam ve emirlerinde bulabilirler.
***
Gerçek manasına uygun ve hakiki bir iman sahibi olmak, dünyada insanın başına gelebilecek bütün dert ve musibetlere karşı en büyük teselli ve huzur kaynağıdır. Her şeyin Allah'ın izni ve rızası dâhilinde meydana geldiğine inanan bir insan için panik, korku ve isyan söz konusu olabilir mi?
***
Bu dünya hayatı ile büyük bir imtihanın tam merkezine gönderilmiş bulunmaktayız. Allah'ın verdiği akıl nimetini, Peygamberimiz vasıtasıyla bize tebliğ edilen vahyin rehberliğinde en istikametli bir şekilde kullanmaya gayret ederek, rıza ve saadete ulaşacak en doğru yol üzerinden yürüyerek, bu hayatı yaşamanın cehd ve azmini son nefesimize kadar canlı tutmaya devam etmeliyiz.
***
Acizliği ve çaresizliği her vesile ile ortaya çıkan ve ortalıkta çırpınıp duran insanlık, esas huzur ve saadeti, kâinatta gerçek anlamda söz sahibi olan Külli İradeye iman ile teslim olmakla bulabilecektir. Bunun dışında bir kurtuluş yolu ve saadet reçetesi yoktur.
***
İnsanlar sahip oldukları, çoğu zaman farkında bile olmadıkları, har vurup harman savurdukları, bazen de az görüp şikâyet ve isyan ettikleri o güzelim nimetleri kaybedince çok büyük şoklar yaşarlar. Nimetler şükür görmezse devam etmez, kaçar gider. Böyle zamanlarda dua ederek hatalarımızdan bir an önce dönmeli, İlahi rahmet ve inayete sığınmalıyız. Aksi takdirde şükürsüzlüğün bedelini çok daha ağır bir şekilde ödeyebiliriz.