Müminler davalarını ifrat ve tefrite bulaşmadan, nezih ve güzel bir üslupla anlatmalıdırlar. İlahi emir ve hakikatleri, buna yakışır bir şekilde anlatmak ve bunları yaşamakla görevimizi yapmış oluruz. Bundan ötesi Rabbimizin emir ve takdiri dairesindedir.
**********
Bizler hakkı ve doğruyu her vesile ile anlatmakla ve Rabbimizin bize yüklediği vazifeleri en iyi şekilde yerine getirmekle yükümlüyüz. Bunu ihlâsla yerine getirdikten sonra netice ile de meşgul olmaya gerek yoktur. Netice Kadir-i Mutlak olan Allah'a aittir.
**********
Rabbimizin biz günahkâr kullarına, yaptığımız hataların ve işlediğimiz günahların ardından pişman olma ve tövbe etme şansını vermesi ve bu güzelliği yaşatması, şükredilmesi gereken çok önemli bir nimettir. Tövbe etmek hasletini son nefesimize kadar bize yoldaş etmesi için Rahim olan Rabbimize her daim dua ve iltica etmeliyiz.
**********
Hakkın müdafaasını yaparak bize takdir edilen ömrümüzü yaşamak ve bu çizgiden ayrılmamak, büyük bir nimet ve paha biçilmez bir mazhariyettir. Bunun için de kalbimizi ve niyetimizi daima selim tutmak ve ihlâs esasını bırakmamak gerekir.
**********
Ön yargı ve fikri bir saplantı içinde olan insanlardan uzak durmalıyız. Çünkü böyle insanlar, bizleri istemediğimiz bazı şeyleri söylemek zorunda bırakabilir ve neticede olduğumuzdan farklı bir şekilde görünmemize sebep olabilirler.
**********
Ön yargı ile hastalıklı bir şahsa hakkı ve hakikati anlatmanın imkânı yoktur. Çünkü böyle insanların yapabileceği en basit suçlama, sizi önyargılı olmakla ve fitne çıkarmakla suçlamalarıdır.
**********
Fitne kavramını çok iyi anlamalı ve tarif etmeliyiz. Müminlerin büyük bir ekseriyetinin ittifakı ve dayanışması çerçevesinde davranmak ve bu ittifakı savunmak fitne olarak tarif edilebilir mi? Bu uhuvvet ve muhabbeti küçük görmek ve tahrip etmeye dönük her türlü faaliyete fitne dememiz gerekir.
**********
Ümmetin büyük bir ekseriyetle ittifak ettiğine ittiba ermek ve onları desteklemek, dinimizin ve inancımızın bir gereği ve neticesidir. Bu ittifaka ve beraberliğe karşı savaşmak ve bunları küçümsemek ancak ve ancak fitne olarak tarif edilebilir.
**********
Milletin teveccühü ve kabulüne önem vermek ve buna destek vermek gerekir. Milletin vicdanında yer bulamayan ve kabul görmeyen bir zihniyete destek vermek adına, milletin büyük bir kesimimin tercih ve desteğine karşı çıkmak ve bunu küçümsemek, iman ve hizmet ehline yakışmaz.
**********
Müminlerin büyük bir ekseriyetinin tercihine karşı çıkmak, bunu küçümsemek, bu tercihe karşı küfür ve nifak ehli ile ittifak kuracak kadar tarafgir ve düşmanca davranmak, hiç bir müminin başvurabileceği bir metot olamaz. Böyle bir vaziyet, en basit ifadesi ile fitne ve sükût olarak tavsif edilebilir.
**********
Müminlere yakışan hasletlerin en önemlilerinden birisi, yapılan eleştirileri anlamaya çalışmak ve icap eden dersleri çıkarmaktır. Bütün eleştirilerin hepsine kör bir taassupla karşı çıkmak ve bu vesile ile hakaret ve iftiralara başvurmak, mümin hasleti olamaz.
**********
Hakikat, bütün hakperestlerin malıdır ve kimsenin tekelinde değildir. Hiç kimsenin hakkı tekeline almaya ve diğer insanları suçlamaya hakları yoktur. Müminler hak bildiğini söyler, akla kapı açmaya çalışır ve ondan ötesini Hakkın hakiki sahibi olan Allah'a bırakırlar.
**********
Müminler bazı hata ve yanlışlarından dolayı, mümin kardeşlerine karşı din düşmanları ile ittifak kurup tertip ve tezgâhlara girişemez. Aleyhlerinde çalışamaz, iftiralar ile onları yok etme gayretlerinde bulunamaz. Olsa olsa mümine yakışır bir şekilde ikaz vazifesinde bulunur, iyi niyetle yol gösterir ve gerisini de alemlerin Rabb'ine bırakır.
**********
Biz arzuhalimizi bizleri çok seven ve nihayetsiz şefkat gösteren Rabb'imize arz ederiz. Bizler için en hayırlısını O'ndan talep ederiz. Bizleri bizden daha iyi bilen Rabb'imiz, bizim için en hayırlısını verir. Biz de Onun verdiğine kanaat eder ve her hal üzere O'na şükrederiz.