Allah, bu kâinatı muhteşem bir sergi ve harika bir sanat merkezi olarak yaratmıştır. Bütün varlıklar, olağanüstü özellikleri ile dikkatleri üzerlerine çekecek şekilde donatılmışlardır. Allah bizleri bu muhteşem özellikleri ile onları temaşa eden ve kendisine ulaşanlardan eylesin.
***
Herkes günah işleyebilir, yanlış yapabilir, hatalarda bulunabilir. Esas tehlikeli olan günah işledikten sonra hiçbir şey olmamış gibi, hiçbir vicdan azabı duymadan hayatını devam ettirmektir. Asıl mesele, hata yapan insanların, vicdanlarında bir acı ve pişmanlık duygusu hissetmeleridir. Şüphesiz ki, Allah günahtan sonra tövbe edenleri çok sever, rahmet nazarıyla bakar.
***
Fani ve geçici muhabbetlerin meftunu olup, Muhabbetullah'ı unutan ve sırt çeviren insanların uğradıkları zararı ve muhabbet kaybını tahmin etmek mümkün değildir. Böyle insanlar, büyük hüsran içindedirler. Onları sevgi ve şefkatin olmadığı dehşetli bir akıbet beklemektedir.
***
Her müminin en büyük gayesi, Allah'ın rızasını kazanmak olmalıdır. Bu rıza, ebedi saadet ve baki bir cennetin kapısını açacaktır. Bu fani ve zevale mahkûm dünyada, bir mümin için bundan büyük kazanç olabilir mi?
***
Allah'ın kendisinden razı olduğu ve bunun için bu fani dünya hayatında gayret gösteren bir insanın, fani ve malayani işlerle uğraşmasına gerek yoktur. Zaten ruhu böyle ulvi bir gayeye yönelmiş bir insanın fena ve fani işler ile vakit geçirmesi veya bu gibi işlerle mutlu olması mümkün değildir. Çünkü O’nun rızasına yönelmek ve buna talip olmak, aklı başında olan insanlara mutluluk olarak yeter.
***
Gönül dünyası zengin olanlar, dünyanın fani meşgaleleri ile zaman geçirmezler. Manevi zenginlikler, insanın kalbini maddi zenginliklere yöneltmeye ihtiyaç bırakmaz. Kalbi zengin insanlara, ebedi saadet ve mükâfatlara kavuşma umudunun verdiği huzur kifayet eder.
***
Hakiki aşk; Kâinatın Rabbine kayıtsız ve şartsız, tam bir iman ve kanaat ile teslim olmaktır. Böyle bir aşk ile Kâinatın Sahibine yönelen insanlar, mutluluğun kapısını aralamış ve formülünü elde etmişlerdir.
***
Bu kâinatta söz ve hüküm, Kâinatın Sahibi olan Allah'ındır. Kâinatın sahibi, yarattığı insanların saadet ve huzuru nasıl kazanacaklarını, elbette herkesten daha ziyade bilir. ‘’Mademki yapan bilir, elbette bilen konuşur.’’
***
Rabbimiz biz insanlara mademki akıl vermiştir, elbette herkes hesabını çok iyi yapmalı, fakat hesapta boğulmamalıdır. İlahi takdiri göz ardı edenlerin ve hesapta boğulanların yaptığı hesap, neticede hep yanlış çıkar ve sahiplerinin başına bela açar.
***
Hayatı, onu verene emanet ederek yaşamak ne güzel bir haslet ve ne kadar güzel bir anlayıştır. Hayatı sahibine emanet etmezsek, kendi başımıza bütünüyle koruyabilme şansına ve kuvvetine sahip değiliz. Bu fani hayatı en güzel şekilde ebedileştirmenin yolu, onu, Baki-i Hakikiye emanet etmektir. Yoksa elimizde günahları bırakarak zayi olup gidecektir.