Dünya imtihan salonunda yapılmakta olan “güzel ameller” yarışması hayat-ölüm koordinatörlüğünde devam etmektedir. “Mülk elinde olan Allah yüceler yücesidir. O her şeye kadirdir. Ki o hanginizin daha güzel iş yapacağı konusunda sizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratmıştır”(Mülk, 67/1-2) mealindeki ayette ifade edildiği zere, imtihanın sağlam bir şekilde yürümesi için işin kontrolü hayat ve ölümün eline verilmiştir. Âdil bir sınavın cereyan etmesi, soruların mutedil bir kafayla tahlil edilip cevaplandırılması için ölüm ve hayat jürisinin ikazlarına dikkat etmek son derece önem arz etmektedir. Bu tedbir tamamen imtihanda yarışanların lehine alınmış bir karardır. Şöyle ki:
Hayatın hegemonyasında ölüm ötesi için geçerli olan soru-cevapların doğru anlaşılması oldukça zordur. Bu sebeple hayatın etkisini tadil etmek için ölüm kontrolörüne dikkat çeken hayatın faniliği gerçeği daima zihinde tutmak gerekir.
Diğer yandan ölümün hükümran olduğu bir imtihan salonunda hayata yönelik soruların doğru cevap bulması için hayat jürisinin ikazlarına kulak vermek şarttır. Böylece ölümün sıkıştırmasını engelleyen bir hayat ile hayatın aşırı gevşekliğini dizginleyen bir ölüm müfettişinin varlığı, hem akıl hem gönül, hem fikir hem hayal bakımından sınava katılanların düşünme düzeylerini sağlam bir seviyede cereyan etmesini sağlayacaktır.
İmtihanın ölüm ve hayat zemininde cereyan etmesi, insandaki aşırı arzuları törpülemek, dengesiz duyguları dengeye oturtmak, her an hem hayatta kalmak hem de ölmenin mümkün olduğu bir sahada bulunulduğuna dikkat çekmek, soruların yalnız hayata veya ölüme bakan kısmına yoğunlaşmanın gerçekçi bir tavır olmadığına yönelik hem sözlü hem fiili bir ilandır. Aynı zamanda
“Rabbimiz! Dünyada da bize iyilik ver ahirette de bize iyilik ver ve bizi cehennem ateşinden koru!”(Bakara, 2/201) mealindeki ayette ifade edildiği üzere, hem dünya hayatını, hem ahiret hayatını nazara alan dengeli bir imtihan sürecini geçirmeyi ders vermeye yöneliktir.
Hayat gerçeği, insanı hayatta kalmaya ve meşru dairede dünya hayatını yaşamaya teşvik ettiği gibi, ölüm gerçeği de hayatın gayr-ı meşru zevklerine dalmamaya, gaflet deryasında boğulmamaya dikkat çekmektedir. Hayat ve ölüm kavşağında bulunan insan bu iki gerçeği hatırladığı müddetçe “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya yarın ölecekmiş gibi ahirete bakmayı” ders veren düstur muvacehesinde her an hem ölebilir hem hayatta kalabilir ihtimallerine dayanarak dengeli bir imtihan sürecini geçirebilir.
Bir başında hayat, bir başında ölümün nöbet beklediği bu iki kapılı dünya hanında “ ya ölüm ya istiklal” yerine “ hem ölüm hem istiklal” parolasını kullanmak çok önemlidir. Zira bu hayatta ölümden önce de bir istiklal, ölümden sonra da bir istiklal vardır. Ölümden önce hayat ölümden sonra hayat bağımsız bir istiklaldir. Zira ölümden önce hayatın istiklali söz konusu olduğu açıktır. Ölümün sonrasında ise “eski hal de muhaldir, izmihlal de muhaldir. Tek kalan şey yeni haldir.” Yani ölümden sonra ölümlü bir hayat muhaldir. Bütün, bütün yok olup gitmek gibi izmihlal de muhaldir. Devam edecek tek yol ölümsüz bir hayattır ki yeni haldir.
Hayat ve Ölüm Kanatları
Din ile dünyayı ayrı tutanlar sebeb-i felakettir. Dünyayı dinden çekip alanlar sebeb-i helakettir. Dünyayı dinden koparanlar sebeb-i nedamettir.
Hayatı ölümle bağdaştırmayanlar kanadı kırık kuşa benzer. Dünyadaki yaşamanın düzgün yürümesi için hayat ve ölüm kanatları gerekir. “Lezzetleri acılaştıran zevkleri yıkan ölümü çokça zikredin” manasındaki hadis-i şerifte ölüm öncesi hayatın ölüm kanadına işaret edildiği gibi, “asıl hayat ahiret hayatıdır” mealindeki ayette de ölüm ötesi hayat kanadına vurgu yapılmıştır. Ölümsüz bir hayat için ölümlü bir hayat şarttır. Ebediyetlere akıp giden mesut bir hayatı kazanmak için fani hayata damgasını vuran ölümü her ana hatırlamak gerekir. Ölüme idam fermanıyla ölüm damgasını vuran ebedi hayatı da asla unutmamak elzemdir. Ölümü süresiz öldüren, kabrin kapısını hiçliğe kapatan, berzah alemini cennet bağlarına çeviren, ebedi mutluluk ırmaklarını akıtan, gönülleri sevinç gülleriyle şenlendiren hayat-ölüm kavşağında dik durmak büyük önem arz etmektedir.
Dünyanın içyüzünün üç yüzü
Bu yüzlerden bir tanesi Rahmani mecmualar mesabesindedir. Hayat, taşıdığı cihazlarıyla kâinatı Allah’ın isim ve sıfatlarını ders veren bir ansiklopedi olarak görür. İkinci yüzü, ahiretin bağ ve bahçelerindeki ürünlerin ekildiği bir tarla hükmündedir. Hayat, müspet kullandığı donanımlarıyla bu fani varlıkları baki bir mezraa, bir fidanlık olduğu gerçeğini ders verir. Üçüncü yüzü ise, fanilik damgasını yemiş, ebedi hayat ile arasını bozmuş, bir daha dirilmemek üzere ölümün pençesine düşmüş çocukları ve mecnunların heva ve hevesine hitap eden özden yoksun bir kışır, manadan yoksun bir lafızdan ibarettir.
Dünya hayatında ölüm hayatı yere serecek
Ölüm ötesinde hayat ölümü idam edecek
Dar-ı fenadaki ölüm hayatı tümden yenecek
Dar-ı bekadaki hayat ölümü hepten silecek
Önce hayat sonra memat her ikisi de ölecek
Hayat hayatla canlanır ölüm ölümle bitecek
Fani hayat sahnesinde ölüm damgayı vuracak
Hayatın tüm çabaları bir gün gelir son bulacak
Baki hayat sahasında ölüm ölmekle duracak
Ölüm yerde sürünürken hayat ayağa kalkacak
Ölüm tünelinden geçen ebediyen ölmeyecek,
Sermediyet diyarında bir hayatla dirilecek
Niyazi Beki