Hocaefendi, gerçekçi bir üslupla ve kuşatıcı bir bakışla verdiği cevaplarda hem sağlam ölçüler hem de uygulanabilir bir örnek ortaya koyuyor.
"Her şey fertte başlar. Daha sonra himmeti toplum olan fertler, toplumun sesi ve soluğu haline gelir ve her yerde bunları soluklarlar. Bundan böyle de Yunus'un yaklaşımıyla her yerde onların pazarlığı yapılır. Onların alışverişinde sattıkları şey de tevhiddir." Fethullah Gülen'in 'Çizgimizi Hecelerken' (Nil Yayınları) adlı kitabında yer alan bu cümleler, Hocaefendi'nin bir ömür boyu takip ettiği çizginin özeti sanki. Fert olarak ezelde takdir edilen 'ahsen-i takvim' libasına bürüneceksiniz. Himmetinizi şahsî kemâlatla sınırlandırmayıp bu güzelliklere bütün âlemi ortak etmeye çalışacaksınız. Bir mânâda âleme köprü olacaksınız. O köprü tevhidden alıp tevhide götürecek. Gittiğiniz yerde tevhid alınıp satılacak. En alt seviyesinden en yücesine bütün zevklerinizi, isteklerinizi, mükâfat beklentilerinizi, hatta bütün varlığınızı bu tevhid deryasında eriteceksiniz...
'Çizgimizi Hecelerken', Fethullah Gülen'in 'Prizma' serisinden çıkan sekizinci kitabı. Hocaefendi'nin his ve düşünce dünyasını anlamak için önemli bir eser olan seri, çeşitli vesilelerle sorulan sorulara verilen cevaplardan oluşuyor. 1990'larda, İzmir ve İstanbul'da bulunduğu dönemlerde Hocaefendi'nin, ziyaretine gelenlere verdiği cevapların ses kayıtları yazıya aktarılıyor, kendi tashihinden geçtikten sonra kitaplaştırılıyor. Prizma serisinde din, tarih, psikoloji, siyaset ve aktüalite gibi birbirine uzak sahalardaki çok değişik konular, farklı bir bakış açısıyla ele alınıyor. Hamasetten uzak, gerçekçi bir üslupla ve kuşatıcı bir bakışla verilen cevaplar hem sağlam ölçüler hem de uygulanabilir bir örnek ortaya koyuyor.
MAKSAT İNSANLIĞA HAKİKATİ ULAŞTIRMAK
İslâm'ın günümüzdeki sunumu, namaz-cihad dengesi, siyasete bakış, şahs-ı manevî, Ashab-ı Kiram'ın fikirlerini söyleme serbestisi, devlet-i ebed müddet düşüncesi, ekonomik krizler ve israf, İslâm sosyalizmi, Osmanlı sarayındaki cariyeler, dinin vicdan işi olup olmadığı, anne-babanın günahlarının çocuklara etkisi, Hz. Adem'in yaratılışı, beşerin potonsiyeli, besmelesiz işler, vesvese ve salih amel, kitapta ele alınan konulardan bazıları. Kitabın adının 'Çizgimizi Hecelerken' olması da manidar. Bugünün global dünyasında toplum olarak yeni bir konum arıyoruz. İslâm'ın ve Kur'ân'ın bugüne bakan yönlerini, takip etmemiz gereken çizgiyi yeni yeni anlamaya çalışıyoruz. Hocaefendi, bu eseri, fertlerin ve toplumun yeniden dirilişi istikametinde ortaya konulan bir heceleme gayretinden ibaret görüyor.
Fethullah Gülen Hocaefendi, gerçek bir mümin olarak verdiği cevaplarda devamlı Kur'an'ın ve Hazreti Fahr-i Âlem'in (sas) beyanlarını esas alıyor. "Bir mânâda yeryüzündeki bütün sistemler Efendimiz'in getirdiği yümün ve bereketten istifade etmişlerdir/etmektedirler. Meselâ, devlet ve devletçilik adına, işçi sınıfının haklarını koruma konusunda insanlığın O'ndan alacağı çok şey olduğu gibi, kapital mevzuunun dengeli ele alınmasında da O tam bir rehberdir. Tarih boyunca O'nun getirdiği sistem -bu sistem bazen suistimal edildiğinden dolayı ifrat ve tefritlere girilse de- hep denge unsuru olmuştur." diyor. Müslümanlar olarak dünyaya O'nun mesajını ulaştıramamanın ızdırabını yaşıyor. "Allah, onları hesaba çekerken, bizi de İslam'ı onlara götüremedik diye hesaba çekecektir." sözü bu ızdırabın kelimelere dökülmüş şekli. "Laubali bir insanla, dinin teferruatına ait meseleler konuşulmaz. Böyle bir kişi meseleyi keser atar ve dalalete düşer." derken de muhatabının haline dikkat etmenin önemini anlatıyor.
SEÇİM VE OY VERME KONUSUNDA NE DİYOR?
Prizma serisi, Fethullah Gülen Hoca-efendi'nin bir âlim ve ârif olarak dilinden açığa çıkan ölçüleri satırlarda sabitlerken, bu ölçüleri rehber edinenlere yönelik olumsuz kanaate sahip olanlara da onu tanıma imkânı veriyor. Örneğin 'Fethullah Gülen-siyaset ilişkisi' üzerine mesai harcayanların yıllar önce siyasete bakış konusundaki soruya verdiği cevabı okumaları gerekir. Toplumun kaderini belirlemede her müminin oyunu kullanmasının vatanî bir vazife olduğunu söyleyen Hocaefendi, "Ancak oyların hangi partiya verilip verilmemesi meselesi beni çok ilgilendirmez. Hayatımın sonuna kadar da bu mevzuda, değil açık ve sarih bir şey söylemek, iş'ardan dahi içtinabı kendime vazife sayarım." diyor. Hocaefendi'nin yakın çevresinde bulunanlara gösterdiği ölçülere göre partiyle alâka seçime bir hafta kala başlamalı, herkes kendi arasında hangi partiye oy vereceğini konuşmalı, seçimden sonra da bunun münakaşasını yapmamalı. Çok demokratik ülkelerde de anlayış böyledir. Kendi aslî vazifesini ise şöyle anlatıyor: "Bizim dar dairede bir vazifemiz vardır ki biz büyük ölçüde onu düşünürüz. Bu itibarla da vazifemizi yaparken şu veya bu nokta-i nazar bizim görüşümüze katiyen tesir etmez. Bizim bu dar dairedeki vazifemiz kalbî hayatımızla alâkalıdır. Biz daha ziyade bununla meşgul oluruz."
Zaman