Hayatımızı Şekillendiren İki Temel Zihniyet: Gelişmenin Durağanlıkla Mücadelesi

Mesut ENDER-ARAŞTIRMALARIN DİLİ

Köylünün birinin verimli süt veren besili bir ineği varmış; her gün kilolarca süt veriyormuş. Bu inek çevrede meşhur olunca, bölgedeki devlet üretme çiftliğinin yöneticisi elemanlarına “ne gerekiyorsa yapın, o ineği çiftliğimize kazandırın!” talimatı vermiş.

Elemanlar gidiyorlar ve inek sahibi ile zorla da olsa anlaşma yapıp bu velûd ineği çiftliğe transfer ediyorlar.

Doğurganlığı yanında kaliteli süt vermekte de harika olan bu ineği devletin himayesine alıyorlar.

İnek ilk günler köylünün elindeki gibi verimli, kilolarca süt verirken, o da ne; zaman içinde ineğin verimi iyice düşüyor.

Kendisinden beklenilen performans gitmiş, sıradan bir inek haline gelmiştir.

Çiftlikteki diğer inekler bu durumu hayretle izlerken, ineğe şöyle demişler:

“İlk geldiğin günlerde seni kıskanıyorduk, ama şimdi sen de bizim gibi verimsiz oldun. Nedir bunun sebebi?” diye soruyorlar.

İnek diyor ki “Kardeş, buraya geldiğimde ideallerim vardı; ancak zaman içinde ben de artık devlet memuru olduğumu anladım!”

***

Büyüme (Gelişme) Zihniyeti ve Varoluş

İnsanın en temel varoluşsal soruları yanında, varlığını devam ettirmeye yönelik soruları da vardır. Bunların cevabını kendine veremediği veya kendini ikna edemediği durumlarda bu ruhsal sorunları yaşaması kaçınılmazdır.

  • “Büyümek” mi “İdare etmek” mi? 

  • “Gelişme” mi “yeknesaklık” mı?

  • “Çekmek” mi “İtmek” mi?

  • “Terakki” mi “Tedenni” mi?

  • “0” mı “1” mi?

  • “Evet” mi “Hayır” mı?

  • “Yin” mi, “Yang” mi? (Uzak Doğu kültürü)

  • “Fixed vs. growth?” (Batılıların deyimi)

Durum Tespiti: Şecere-i âlemde, meylül-istikmâl vardır - Alem ağacı sürekli gelişmededir.

İnsan türünün dünya okulundaki kitabı, kâinattır. Yukarıdaki soruların cevaplarını bulacağımız yer de bu kitaptır.

Kâinat bir ağaç gibi, bütün zerrâtı ve eczasıyla kemâle meylediyor ve kemâle doğru yürüyor.

Her varlık kendi mihverinde, kendi programını icra ederken, insanda, diğer varlıklarda olmayan bir meylü't-terakki var.

Bu meylü't-terakki çekirdek gibi; neşvünemâsı pek çok tecrübeler vasıtasıyla oluyor ve çok fikirlerin mahsulü olan neticelerin birleşmesiyle teşekkül ediyor ve genişliyor. Sonunda fen bilimleri adı verilen disiplinleri netice veriyor. 

Bu fünûn (fenler) da, mürettebedir (aşamalıdır). Yani her ikinci fen, birincisinin neticesidir. Birincisi olmasa, o olamaz. Birincisinin ona mukaddeme ve ulûm-u mütearife hükmünde olması şarttır. (İşaratul İ’caz, 23-24. ayetlerin tefsiri)

O zaman cevabımız bellidir; “büyüme”, “genişleme”, “tekamül”, “evet”, “1”, “terakki” asıldır. Diğerleri vehmidir; gerçekliği yoktur; bu bağlamda mücadele olmalı ki, pozitif sonuçlar ortaya çıksın, gelişim gerçekleşsin.

İlerlemeci Bir Dinin Mensupları İleride mi?

İnanç sistemimizde yer alan, fakat hayatımıza aksetmeyen bir hakikaten söz ederek başlayayım:

“İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır. Bugünü dününden kötü olan lanetlenmiştir. Artmayan eksilir. Eksilen için ise ölüm daha hayırlıdır. Cennet’i arzulayan hayırlı işlere koşsun. Cehennem ateşinden korkup çekinen, şehvani işlere uzak olsun. Dünyada zühd içinde yaşayan kimseye musibetlere karşı sabretmek kolay gelir.”

Hayata yön verebileceğimiz mevzumuz olan iki temel düşünce yapısı; insan türünün önündeki ikili bir seçenektir.

İslam dini, Allah’ın adını (Kelimetullah) tüm cihana “yayma” dinidir; yani “tebliğ” dini.  

“Fetih” mantığında da bu vardır; nicel ya da nitel, geliştirme, genişletme, yayma, büyütme zihniyeti hâkimdir.

Bireysel anlamda da “Allah’a en yakın olanlar, “takva” sahipleridir.” Takva; Allah’ın rızasına ulaşma çabası içinde bir genişleme ve büyüme zihniyetidir.

Cenin, insan olarak yeryüzüne çıkmak, bebekler çocuk, çocuklar genç ve yetişkin, yaşlılar ebedi hayat için büyüme zihniyetine fıtri olarak sahiptirler.

Her bir insan kendi vücuduna takılan cevherleri yerinde ve uygun şekilde eğitme, geliştirme ve uygulama ihtiyacı hisseder. 

Baş bir batman taşı kaldırdığı halde, göz bir tel saçı kaldıramaz. Çünkü fonksiyonları ona göre verilmiştir.

İnsan, gelişme zihniyetiyle, çocukluğundan itibaren eğitim yoluyla hayatına sürekli yeni donanımlar ekleyecektir.

Kabiliyetlerini göstereceği, üreteceği ortam arayışına girecektir. Sınırsızlık yolunda kendi gerçekleştirecektir.

Çünkü İnsan Büyüme (Gelişme) Kanuna Tabidir.

Gelişen bir zihniyete sahip olmak başarı için çok önemlidir. 

Çünkü “mevcuda iktifa dun-himmetliktir. (Düşük maksad)” (Hakikat çekirdekleri, 95)

Büyüme kanununun nihai noktası ebedi hayattır.

İnsan; manevi ve maddi yeteneklerini büyüterek, genişleterek, inbisat ederek, “Cennete layık bir kıymet” kazanır. (23. Söz)

Büyüme zihniyeti konusunda çalışan pek çok psikolog, insanda, insanı sürekli ileriye iten gizil güçlerden söz ederler.

Aslında bu bir “mücahededir;” şevk yoluyla bu mücadele kazanılacaktır.

Bu konuda isim yapmış olan psikolog Carol S. Dweck’tir.

Dweck, zihniyeti ikiye ayırır: “Sabit (Fixed) zihniyet” ve “Büyüme (Growth) zihniyeti.”  

1-) Sabit Zihniyet: 

Sabit bir zihniyette insanlar, zekâları veya yetenekleri gibi temel niteliklerinin sadece sabit özellikler olduğuna inanırlar. Zamanlarını, onları geliştirmek yerine zekâlarını veya yeteneklerini sadece belgelemek için harcarlar. Ayrıca yeteneğin tek başına, çaba sarf etmeden, başarıyı getireceğine inanıyorlar. https://doi.org/10.1111/bjep.12072)

2) Büyüme Zihniyeti:

Büyüme ve gelişme zihniyetine sahip insanlar, en temel yeteneklerinin adanmışlık ve sıkı çalışma yoluyla geliştirilebileceğine inanırlar; beyin ve yetenek sadece birer başlangıç ​​noktasıdır. Bu görüş, öğrenme sevgisi ve dayanıklılık gerektirir.  

Eğitimin varlığına inananlarla inanmayanların temel davranışlarındaki farklılığın kaynağı da budur.

Büyüyemeyen Sabit Kalamaz!

Kâinat, bir tekamül kanununa tabidir ve çıkış noktası istikmal eğilimidir.

Bu ise terakki eğiliminin zembereğidir.

Varlıkların otantik olarak ulaşmak istedikleri nihai bir nokta vardır ki, tüm mevcudat bu tekemmül noktasına doğru gelişim göstermektedir.

Böyle bir dünyada, İlahi kanunlardan biri “Büyüyemeyen sabit kalamaz.”

Büyüme ve gelişme kâinatın mayasıdır.

Ayet-i Kerime, göklerin de büyüme sürecinde olduğunu ifade eder : “Göğü biz kurduk ve onu elbette genişletmekteyiz.” (Zariyat Suresi-47.)

Bediüzzaman ilerlemeci büyüme zihniyetini kâinattaki büyüme kanunu ile örtüştürüp şu veciz cümlede şu şekilde ifade eder:

“Âlemde meylü'l-istikmal vardır. 

Onunla (meylü'l-istikmal ile) hilkat-i âlem, kanun-tekâmüle tâbidir.

İnsan ise, âlemin semerat ve eczasından olduğundan, onda dahi meylü'l-istikmalden bir meylü't-terakki mevcuttur.

Bu meyil ise telâhuk-u efkârdan istimdat ile neşvünema bulur. 

Telâhuk-u efkâr ise, tekemmül-ü mebâdiyle inbisat eder. 

Tekemmül-ü mebâdi ise, fünun-u ekvânın tohumlarını sulb-ü hilkatten zamanın terbiyegerdesi bir zemine ilka ile telkih eder.

O tohumlar ise tedricî tecrübelerle büyür ve neşvünema bulur.” (Muhakemat, Unsurul Hakikat, İkinci Mukaddime)

Tekâmül Kanunun Son Durağı Var mıdır?  

Bir şey kanun-u tekâmülde dahil ise, o şeyde alâküllihal neşvünemâ vardır.

Neşvünemâ ve büyümek varsa, ona alâküllihal bir ömr-ü fıtrî vardır. 

Ömr-ü fıtrîsi varsa, alâküllihal bir ecel-i fıtrîsi vardır.

Gayet geniş bir istikrâ ve tetebbu ile sabittir ki, öyle şeyler mevtin pençesinden kendini kurtaramaz. (29. söz, İkinci Maksad, Dördüncü Esas  ve Nokta Risalesi)

Tekâmülün Zirvesi Ebedi Hayattır.

Kemal-i Mutlakta olan Cenab-ı Hakk’ın “Kemal” sıfatının en mükemmel görünürlüğü saadet-i ebediyetedir.

İnsanın hayat vazifesi genişleme ve büyüme merkezlidir. Büyüme durduğu an, varoluş anlamını yitirir. Bazen de hayat farklı darbelerle güçlenir. Hastalıklarla temizlenir. Nietzche’nin dediği gibi, beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir.

Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar.

Yeknesak (sabit zihniyet) istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider. (İkinci Lem’a)

Büyüme Zihniyetini Engelleyen Faktörler

İnsanlar büyümenin ve gelişmenin önemine inandıkları halde, neden bu çabadan kaçıyorlar?

Baştaki inek fıkrasında da anlatılmaya çalışıldığı gibi, insanlar kendilerine bir konfor alanı açtıklarında buradan çıkmak istemezler. Konfor alanı, yetiştiğimiz ortam şartları, sosyal ağımız ve aldığımız eğitimle belirlenir.

Bazen de –memur zihniyetinde olduğu gibi- konfor alanı sonradan politik bir tercih olarak da belirlenmiş olabilir.

İnsan beyni, kendini daima güvende hissetmek ister. Beynin pons bölgesi, saldır ya da kaç taktiği içinde, hayatını güvende tutmak ister. Risklerden kaçınır.  

Sabit Zihniyet ve Pons Bölgesi Mukimleri

Sabit zihniyet sahipleri genellikle insani beyin olan üst beynin alanında yaşayamazlar; çünkü büyüme sancılarının sıkça yaşandığı bu bölgedeki direnç katsayısı düşüktür.

Sabit zihniyet sahipleri pons bölgesinin insanlarıdır. Yazının girişindeki inek gibi olan insanlar daha çok pons bölgesinde ikamet etmeyi seviyorlar. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” “Boş ver, dünyayı sen mi kurtaracaksın?” diyen himmetsiz, sabit zihniyetli pons ülkesinin insanlarıdır.

Pons bölgesi insanlarının himmet puanları sıfırdır. Hatta daha ileri gitse, menfaatini toplumun menfaatinde arayan dessas bir varlığa da dönüşebilir. Hayvani hayatın sadece yeme-içme, kuvve-i şeheviye ve kuvve-i gadabiye dallarında zıplayıp dururlar.

Sabit zihniyet sahibi durumu muhafaza etmeye, risk almadan yaşamaya, ona buna yamalanmış bir hayat sürme eğilimlidir. Böylece kendilerini garantiye aldıklarını, risk bölgesinden çıktıklarını sanırlar.

Risk kendi düşüncelerinde bir virüs olarak gizlenmiştir. Ortamını bulduğunda ortaya çıkacaktır. Çünkü dünya hayatı hiç de güvenli bir yer değildir. Bu dünya “makarr-ı saltanata” uygun değildir.

Limanda demirlemiş gemiler gibi olmaktan kaçınmak gerekir. Çünkü en muhkem gemiler bile limanda kendilerini güvende hissetseler de, okyanuslara açılmadıkları sürece, alttan çürümeye başlarlar.

Gelişme Zihniyeti ve İnsani Beyin

Gelişme zihniyetine sahip insanlar, orta beyin olan duyguların merkezi hipokampusun verdiği duygu yönetimiyle içinde yaşadığı sosyal ağda, insani üst beyinle düşünmeye, gelişmeye, temeddüne açık insanlardır.

“Açık” olmak risk almaya hazır olmak demektir. Risk almadan gelişmek mümkün müdür? Hayır; diğer insanlarla iç içe olmayı ve onların dertlerine veya sevinçlerine ortak olmayı hayatının bir parçası haline getiren insanlardır. Ya da manevi mücadele eden, milletin imanının selamette görme vazifesidir. Böyle insanlar adam gibi yaşar, adam gibi ölürler. Şehitler bu mertebenin zirvesindeki insanlar.

Büyüme zihniyeti aynı zamanda farkındalığın da yolunu açar. Gelişme zihniyetindeki insan oldukça kontrollüdür. Bu kontrol öyledir ki, hissederek yer, içer, duyar, büyün zerratıyla ne yapıyorsa bunun farkındadır.

Fıtratı müteheyyiç olan insanların rahatı ve mutluluğu hayır-şer, iyi-kötü, adalet-zulüm mücadelesinde gizlenmiştir. Zıtlarla dolu şu dünya hayatında ya geceyi yaşarsınız ya gündüzü.

Himmeti yüksek olanlar konfor alanında rahat edemezler; rahatlık onları rahatsız eder. Onlar rahatı zahmette gören, insani beyinle “adam gibi” yaşayanlardır.

Bu fikirlerin anavatanı olan Risalelerin sahibi Bediüzzaman, insanın mücadele yönünü öne çıkarır ve büyüme zihniyetinin gelişmesi için yeknesaklıktan, sabit zihniyetten, konfor alanından çıkması gerektiğini önemle vurgular.  

Bunu şu veciz ifadelerle süsler:

“İşte ‘sünnetullah’ tabir edilen, kâinatta cereyan eden bu sırlı uzun düsturdandır ki, işsiz, tembel, istirahatle yaşayan ve rahat döşeğinde (konfor alanında yaşayanlar) uzananlar, ekseriyetle, sa'y eden, çalışanlardan daha ziyade zahmet ve sıkıntı çeker. 

İşsizler ömründen şikâyet eder, eğlence ile çabuk geçmesini ister. 

Sa'y eden ve çalışan ise şâkirdir, hamd eder, ömrünün geçmesini istemez.

Atâlet içinde istirahat eden (Sabit zihniyet sahipleri, konfor alanı pons bölgesi mukimleri), ömründen şikâyetçidir.

Büyüme zihniyetiyle insani beyin alanında, konforu zahmette bulan ve buna göre çalışan ve iş gören ise haline şükreder.” küllî düsturdur.

Hem o sır iledir ki, "Rahat zahmette (Rahat, konfor alanından çıkıp büyüme zihniyetinin gereklilikleri içinde yaşamakta), Zahmet rahattadır (Zahmet görünüşte zahmet olsa da sonucunda büyük kazançların ve lezzetlerin meyve verdiği zahmettedir.)" cümlesi darbımesel olmuştur. (8. nota)

Sabit zihniyet ve Büyüme Zihniyetinin Dünya Algısı ve Zaman Yönetimi

Sabit zihniyet dünyayı algılamada ve zaman yönetiminde de “Hayat, daima sıhhat ve âfiyette yeknesak (sabit zihniyetle devam etse) gitse, nâkıs bir âyine olur.

Belki bir cihette adem ve yokluğu ve hiçliği ihsas edip sıkıntı verir, hayatın kıymetini tenzil eder, ömrün lezzetini sıkıntıya kalbeder.

Çabuk vaktimi geçireceğim diye, sıkıntıdan ya sefahete, ya eğlenceye atılır. Hapis müddeti gibi, kıymettar ömrüne adâvet edip, çabuk öldürüp geçirmek istiyor.

Fakat tahavvülde ve harekette ve ayrı ayrı tavırlar içinde yuvarlanmakta olan bir hayat, kıymetini ihsas ediyor, ömrün ehemmiyetini ve lezzetini bildiriyor. 

Meşakkatte ve musibette dahi olsa, ömrün geçmesini istemiyor. "Aman güneş batmadı, ya gece bitmedi" diye sıkıntısından “of, of” etmiyor (25. Lem’a, Hastalar Risalesi)

Büyüme Zihniyetinin Zıtlara İhtiyacı Vardır.

Gelişme ve büyüme zihniyeti zıddına muhtaçtır. Mücadele, rekabet ve mukabele olabilmesi için zıtlar olmalı ki, insandaki beyin ve bağlı her duyu ve duygu gelişsin. “Ve keza, her şeyin ve her işin tekâmülü, zıtlarının mukabele ve rekabet etmeleriyle olur. Meselâ hidayetin tekâmülüne dalâlet yardım ettiği gibi, imanın tekâmülüne de küfür yardım eder.” (İ. İcaz Bakara Suresi, 26-27 ayetlerin tefsiri)

Şükür ve Büyüme Zihniyeti

Büyüme zihniyetinin temelinde “şükür” vardır.

“Kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır.” Lokmân, 31/12.

Şükretmek büyüme zihniyetidir. “Şükrederseniz artırırım” sözü, büyümenin temelinde şükür olduğunu fısıldıyor.

Şükür, verilen nimetlerin daha fazlasına talip olmaktır.

Şükür aslında bir duadır, istemektir; şükür yolu, bu artırıma ve büyümeye talip olmaktır.

“Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! diye bildirmişti.” (İbrahim  Suresi, 7)

Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, gece ayakları şişinceye kadar namazı kılardı. Âişe (ra) diyor ki, kendisine:

“Niçin böyle yapıyorsun (neden bu kadar meşakkate katlanıyorsun) ey Allah’ın Resûlü? Oysa Allah senin geçmiş ve gelecek hatalarını bağışlamıştır, dedim.”

“Şükreden bir kul olmayı istemeyeyim mi?” buyurdu. (Buhârî, Tefsîru sûre (48), 2; Müslim, Münâfikîn 81.)   

Bu hadisten çıkaracağımız büyüme zihniyeti sonuçları şunlardır:

Birinci sonuç: Sevgili Peygamberimiz’in (sav) bu tutumu ve beyanı, mücâhedenin bir “teşekkür bilinci ve uygulaması” olduğunu göstermektedir.

İkinci sonuç: “Minnettarlık duygusunu” sunmaktır.

Üçüncü Sonuç: “Tezyid”, yani Rabbin nimetlerini artırması yolunda, o nimetlere ayna olma kapasitesini geliştirme arzusu ve duasıdır.

Kısacası şükür gelişim ve büyüme zihniyetini temsil ediyor. Ancak insanlarımızın, şükrü sabit zihniyetle ilişkili gördükleri yanlışına düştüklerinin farkındayım.

Şükür büyüme zihniyetini temsil ediyor. Şükretmeyi İslam âleminin tembelliğine delil gösterenlere Rabbim hakikati göstersin.

Oysa büyüme zihniyeti ve yukarıdaki deliller göz önüne alındığında neden daha fazlasına talip olmayalım?

Sabır ve Büyüme Zihniyeti

Sabır, insanın maksadına ulaştıran en güvenli ve en kısa yoldur.

Günahlardan kaçınmakta gösterilecek sabır, amaca ulaşmak için yanlış yöntemlerden sakınmayı ifade eder; kişiyi doğru yöntemlere yöneltir.

Hakkımızda hayırlı olacağını düşündüğümüz amaçlarımıza ulaşmak ve meşru isteklerimizi elde etmede gösterilecek sabır bu maksada en kısa yoldan ulaştırmaya vesiledir.

Sabır, Bir “Tertib-İ Mukaddemattır.” (Lemeat)

İnsan, daha azını hayal ederse, hiç şüphesiz Allah ona hak ettiğinden daha azını verebilir. Rabbinden istenilen bir istek, sabır çerçevesindeyse ona nasib olur, isabet eder.

İnsan sevdiği işi yaparsa, sevdiği şeyi elde edene kadar durmadan gayret gösterirse, yani istemede sabır gösterirse ve yapabildiği kadar sıkı çalışırsa büyüme zihniyetinin meyvesini görecektir. 

“Sabır”, istemeye ısrarla devam etmek anlamındadır. Aksi takdirde zannedildiği gibi, “iş bitmiş, sonunda sabredelim; ne çıkarsa bahtıma” şeklinde değildir. Sabır, bir sürece taalluk eder ve bu süreçler “ısrar etmeyi” içerir. Ayağını sebatla basmak, tavizsiz bir şekilde hedefine yönelmektir.

Allah sabredenlerle beraberdir; yani “Sünnetullah”a riayet edenlerle…

Sabır, büyüme zihniyetinde olan insanların en güçlü argümanıdır. Sabit fikirli insanlar sabredemezler. Zaten onlar konfor alanına sıkı sıkıya sarılmışlardır.

O halde “sabır” ve “şükür” büyümenin iki anahtarıdır.

Dweck'in araştırmasında, kendimizle ilgili taşıdığımız en temel inançlardan biri, “kişiliğimiz” olduğunu düşündüğümüz şeyi “nasıl gördüğümüz” ve içinde yaşadığımızla ilgili olduğunu söylüyor. 

"Sabit zihniyet", karakterimizin, zekâmızın ve yeteneğimizin, anlamlı bir şekilde değiştiremeyeceğimiz statik verimler olduğunu varsayar ve elde ettiğimiz başarı, bu içsel zekânın doğrulanmasıdır.

Öte yandan, bir “büyüme zihniyeti”, meydan okumada büyür ve başarısızlığı, zekâsızlığın kanıtı olarak değil, büyüme ve mevcut yeteneklerimizi genişletmek için yüreklendirici bir sıçrama tahtası olarak görür. 

Dweck ve Bediüzzaman: Öğrenme Tutkusu ve Taallümle Tekemmül

Carol Dweck, “büyüme zihniyetini” nin temelinde öğrenme tutkusu olduğunu söylüyor; Bu konuda öncelik Muallim Bediüzzaman Said Nursi’nindir.

Ancak Bediüzaman’ı tanıyanların (ben de dahil) bir kusuru olarak, bunu psikoloji alanında duyurmamalarıdır. Bediüzzaman da büyüme zihniyetinin temeline “öğrenmeyi” yerleştirir. İnsanın vazife-i fıtriyesinitaallümle tekemmül olarak ilan eder.

İnsan öğrenerek büyür. Öğrenmek büyümenin en temel şartıdır.

Entelektüel yapıların yanı sıra duygusal yapıların ve duygusal zekanın öğrenmedeki etkisi düşünüldüğünde, büyüme zihniyetinin çok boyutlu olduğu anlaşılabilir.

Zekâ gibi insan niteliklerinin yanında, sevgi ve arkadaşlık gibi ilişkisel kapasitelerin desteğiyle büyüme yolunda atılacak her adım, kasıtlı uygulamalarla geliştirilebilecektir.

O halde eksiklerinizi tamamlamak yerine neden ağlıyorsunuz? 

Neden büyümeniz için sizi zorlayacak bir öğrenme çevresi ve öğrenmekten zevk alan arkadaşlarınız olmasın?

Size özgüveninizi güçlendirecek arkadaşları neden aramıyorsunuz?

Neden sizi zorlayacak tecrübeler edinmek yerine, denenmiş ucuz ve bilindik, hiçbir katma değeri olmayan yolları tercih ediyorsunuz?

Büyüme Zihniyeti, Dua ve Gayret-Çaba

Sabit zihniyete sahip insanlar, risk ve çabayı, yetersizliklerinin potansiyel bir sonucu olarak görürler ve kendi dizlerini döverler.

Oysa görmedikleri şey, zihniyet ve çaba arasındaki ilişkidir.

Cesurca söyleyebilirim ki, bu dünya hayatında başarısızlık demek, “aksilik yaşamaktır.” Yeterli çabayı göstermemektir. Esas konuyu teğet geçmektir.

Arzu ettiğinin veya isteğinin senin “Nasibin” olabilmesi için, onu ısrarla istemen (ızdırari dua) ve onu elde etmek için meşru yollara başvurarak, gayretini dua mertebesine çıkarmanla nasibin olabilir.

“Yersen Nasibindir.” Der Resulullah.

Elindeki ekmeği Resulullah’a gösteren bir Yahudi’nin “Şimdi bu benim nasibim midir?” sorusuna, Hz. Peygamber (sav), “Yersen nasibindir!” şeklinde buyurur.

Kapıyı çalmazsanız kapı açılmaz. Dua, büyüme zihniyetinin hareket noktasıdır. Dua büyüme ve gelişme kapısını çalmaktır.

Bu dünya imtihan kapısını, başarısız bir şekilde kapatan insanların başarısızlıklarındaki en büyük neden, ebedi hayat için de yeteri kadar büyüme zihniyetine sahip olmamasıdır.

Değer verdiğiniz şeylere ulaşamamak, ebedi imtihanın kaybıdır. Sebebi yine sabit zihniyettir. Bu, ebedi hayata dair potansiyelinizi yerine getirmediğiniz anlamına gelir.

Çabayı Övün ve Gayret İçin Dua Edin

Tek bir dünya için çaba kötü bir şeydir. 

Çabalama sonuçlarında yaşayabileceğiniz başarısızlık, zeki ya da yetenekli olmadığınız anlamına gelir. Öyle olsaydın, çabaya ihtiyacın olmazdı. Diğer dünyada, sizi zeki ya da yetenekli yapan şey çabadır.

Hz. Peygamber, peygamber olduğu ve gayb alemi kendisine gösterildiği halde neden çaba göstermiştir?

O kadar çok müşrikle uğraşacağı yerde, zaten öyle olduğunu söyleyip, yan gelip yatsaydı bu dava yayılır mıydı?

Araştırma – Sabit Zihniyetin Felaketi

Bir ufuk açıcı çalışmada, Dweck ve meslektaşlarının dört yaşındaki çocuklarla yaptığı bir araştırmadır.

Dweck çocuklara kolay ve zor bulmacaların kategorize edildiği seçenekler sundu:

Bunun için sınırsız deneme hakkı verdi.

Bu küçük çocuklar bile iki zihniyetten birinin özelliklerine uyuyorlardı, sabit zihniyet veya büyüme zihniyeti.

Sabit zihniyete sahip olanlar güvenli tarafta kaldılar, mevcut yeteneklerini doğrulayacak daha kolay bulmacaları seçtiler.

En büyük korkuları “ya yapamazsam!” idi. Hata yapmaktan korkuyorlardı.

Oysa hata yapmak; "büyüme" zihniyetine sahip olanlar için hareket noktasıdır.

Yetişkinlere Ödev: “Taallümle Tekemmül” Etmek için, Öğrenme Bağlamında Neler yapmalıyız? Şunlar olabilir mi?

1. Mantık ve Muhakeme Eğitimine Önem Veriniz.

Rasyonellik, gerçekten akıllıca karar vermek için çok önemlidir, ancak yüksek IQ'lu bireyler bile yaygın mantıksal yanlışlıkların kurbanı olabilirler. Mantık, bilimsel yöntem ve istatistik gibi eleştirel düşünme araçlarındaki resmi eğitim, sorunları çözme ve akıllı seçimler yapma becerimizi dönüştürebilir. Gerçek anlamda, böyle bir eğitim bizi daha akıllı kılıyor.

2. Fiziksel Egzersiz, Oyunlar ve Yürüyüş Gibi Aktiviteler Odaklanma Yeteneğimizi Artırır.

Akademik başarı, büyük ölçüdedikkatimizi dağıtmamıza, planlamamıza ve dikkat dağıtıcı şeylere direnmemize yardımcı olan ana öz-düzenleyici olan yürütme işlevine bağlıdır. 

3. Uyku konusunda akıllı seçimler yaparak daha verimli öğrenebiliriz.

Araştırmalar, insanların okuduktan kısa bir süre sonra uyurlarsa, uyku öncesinde okuduklarını/çalıştıklarını daha hızlı öğrendiklerini göstermektedir. (Gais ve diğerleri 2006; Kurdziel ve diğerleri 2013). Deneyler ayrıca uykunun bizi daha anlayışlı hale getirebileceğini - öğrenilmiş olan bilgilerdeki gizli kalıpları keşfetmemize yardımcı olabileceğini öne sürüyor (Beijamini ve diğerleri 2014;  Wagner ve diğerleri 2004).

4. “Keşifler” Beynin Büyümesini Destekler.

Sıçanlar üzerinde yapılan deneyler, “keşif” davranışının beyin büyümesini ve hafızayı artırdığını göstermektedir (Huber ve diğerleri 2007; Dong ve diğerleri 2012) ve son araştırmalar, keşfin insan çocuklarını da etkileyebileceğine dair ipuçları vermektedir.

Bir çalışmada, 5 ayda daha aktif keşif yapan bebekler, 14 yılda daha yüksek akademik seviyelere ulaşmıştır ( Bornstein ve ark. 2013) . Bu, bir çocuğun davranışsal uyumunu ve ayrıca zekanın kalıtımıyla ilgili faktörleri (annenin sözlü IQ'su ve eğitimsel kazanımı) kontrol ettikten sonra bile doğruydu. 

5. Araştırmalar, merakın artırılarak, daha etkili öğrenmeyi ve hatırlamayı teşvik edebileceğimizi gösteriyor.

“Meraksa ilmin hocasıdır” diyen Üstad Bediüzzaman ne kadar haklıydı. Çünkü, araştırımalar, meraktan etkilenen insanların, öğrendiklerini muhafaza etme olasılıkları daha yüksektir ve merak ettikleri şeyleri daha iyi hatırlarlar.

Aynı zamanda karşılaştıkları diğer bilgiler için de gelişmiş hatırlama düzeyine sahiptirler. (Grubet ve ark. 2014). Ek olarak, çocukların daha yüksek düzeyde merak gösterdiklerinde erken okuryazarlık ve matematikte daha fazla ilerleme kaydettiklerine dair kanıtlar vardır (Shaw ve diğerleri 2018). 

6. İnsanlar gayret, çaba ve uygulama yoluyla herhangi bir konuda uzmanlık geliştirir.

Bazı insanlar öğrenmeyi kolaylaştıran avantajlarla başlayabilir. Diğerleri, üstesinden gelmek için daha fazla çalışma gerektiren engellerle karşı karşıyadır. Ancak motivasyon, azim ve destekle insanlar yeni beceriler geliştirebilir.

Yani yeteneklerimizi genişletebileceğimiz açık. Bu bakış açısını benimsemenin pratik sonuçları nelerdir?

Deneysel kanıt: Zeka konusunda "büyüme" teorisini benimsersek, hatalarımızdan daha fazlasını öğreniriz.

Örneğin, 120'den fazla okul çağındaki çocuk üzerinde yapılan bir çalışmada, çocuklar hataları işlemek için yetişkinlere göre daha az zaman harcadılar. Ama aynı genel kalıbı gösterdiler: 

Gelişen bir zihniyete sahip olan bireyler, hatalarına daha fazla dikkat ettiler ve hata sonrası doğruluklarını artırdılar. Bir şeyi yanlış anladıktan sonra geri dönme olasılıkları daha yüksekti (Schroder ve diğerleri 2017).

Diğer bir deyişle, zekanın şekillendirilebilir olduğuna inanan çocuklar, zekanın sabit ve değişmez olduğuna inanan çocuklardan daha iyi öğrendiler.

Yani, ne oluyor? Büyüme zihniyeti neden daha iyi öğrenmeyle bağlantılı?

Cevap büyük ihtimalle başarısızlıkla ilgili duygularımızla ilgilidir. 

Zekânın biçimlendirilebileceğine inanan insanlar için önemli değil. Pratik yaparak yeteneklerini geliştirebileceklerini bilirler ve hatalar öğrenme sürecinin bir parçasıdır. Bu yüzden zorlukların üstesinden gelmeye heveslidirler ve hatalarından kar etme olasılıkları daha yüksektir.

Ancak zekanın sabit olduğuna inanıyorsanız, başarısızlık büyük bir tehdit oluşturur. 

Bu, yetenekten yoksun olduğunuzun ve gelişemeyeceğinizin bir işaretidir. 

Toplum içinde başarısız görülmek özellikle yıkıcıdır; insanların sizi izlediği zamanda zor davranışlardan kaçınırsınız. 

Bir hata yaptığınızda, kendinizi çaresiz hissetme ihtimaliniz artar. Nerede yanlış yaptığınızı anlamaya çalışmanın pek bir anlamı yok gibi görünüyor. Gerekene sahip değilsin.

Ve bu zihniyetler nereden geliyor? 

Sonuç: İş gelip büyümenin istikametini belirleyen “iman” hakikatine dayanıyor.

Ancak yazıyı daha fazla uzatmamak için bu konuyu çalışmak isteyen sevgili okurlarımıza bir konu vermiş olayım. “Büyüme zihniyeti ve iman ilişkisi…” 

Referanslar

Bryan, J. (2015) One key difference in math achievement: Jason Bourne and entity orientation. Renaissance. Retrieved from: https://www.renaissance.com/2015/07/06/one-key-difference-in-math-achievement-jason-bourne-and-entity-orientation/

Dweck, C. (2014) Carol Dweck: The power of believing that you can improve. TED. Retrieved from: https://www.ted.com/talks/carol_dweck_the_power_of_believing_that_you_can_improve

Dweck, C. (2015) Carol Dweck Revisits the 'Growth Mindset'. Education Week. Retrieved from: http://www.edweek.org/ew/articles/2015/09/23/carol-dweck-revisits-the-growth-mindset.html?cmp=cpc-goog-ew-growth+mindset&ccid=growth+mindset&ccag=growth+mindset&cckw=%2Bgrowth%20%2Bmindset&cccv=content+ad&gclid=Cj0KEQiAnvfDBRCXrabLl6-6t-0BEiQAW4SRUM7nekFnoTxc675qBMSJycFgwERohguZWVmNDcSUg5gaAk3I8P8HAQ

Yoast, M. (2016) Designing an ecosystem for academic excellence: 7 elements to consider. Renaissance. Retrieved from: https://www.renaissance.com/2016/04/14/designing-an-ecosystem-for-excellence-7-elements/

Beijamini F, Pereira SI, Cini FA, Louzada FM. 2014. Bir video oyunu problemiyle karşılaştıktan sonra uyku sorunu çözme şansını artırıyor. PLoS One. 9 (1): e84342.

Blackwell, L., Trzesniewski, K. ve Dweck, CS 2007. Örtülü Zeka Teorileri, Ergenlik Geçişinde Başarıyı Tahmin Eder: Boylamsal Bir Çalışma ve Bir Müdahale. Çocuk Gelişimi 78 (1): 246-263.

Bornstein MH, Hahn CS, Suwalsky JT. 2013. Fiziksel olarak gelişmiş ve keşif amaçlı küçük bebekler, kendi uzun vadeli akademik başarılarına katkıda bulunur. Psychol Sci. 24 (10): 1906-1917. doi: 10.1177 / 0956797613479974. Epub 2013 20 Ağu

Caspi A, Williams B, Kim-Cohen J, Craig IW, Milne BJ, Poulton R, Schalkwyk LC, Taylor A, Werts H ve Moffitt TE. 2007. Yağ asidi metabolizmasındaki genetik varyasyonla IQ üzerindeki emzirme etkilerinin hafifletilmesi. Ulusal Bilimler Akademisi Bildiriler Kitabı. 104 (47): 18860-5.

Chen C ve Stevenson HW. 1995. Motivasyon ve matematik başarısı: Asya-Amerikalı, Kafkas-Amerikan ve Doğu Asya lise öğrencilerinin karşılaştırmalı bir çalışması. Çocuk Gelişimi 66 (4): 1214-34.

Dommett EJ, Devonshire IM, Sewter E ve Greenfield SA. 2013. Sinirbilim kursuna katılımın motivasyon ölçümleri ve akademik performans üzerindeki etkisi. Sinirbilim ve Eğitimde Eğilimler 2 (3-4): 122-138.

Dong Z, Gong B, Li H, Bai Y, Wu X, Huang Y, He W, Li T ve Wang YT. 2012. Yenilik araştırmaları yoluyla hafızayı güçlendirmek için hipokampal uzun süreli depresyon mekanizmaları gereklidir. J Neurosci. 2012 Ağu 29; 32 (35): 11980-90.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.