Allaha ibâdet etmekten belleri bükülmüş yaşlılar, süt emen masum yavrular, ibadetten zevk duyan hûlûsü kalp sahibi kimseler ve otlayan dilsiz hayvanlar olmasaydı, belâ ve mûsibetler insanlar üzerine aralıksız olarak yağıp dururdu. (Hadis-i Şerif)
Dünyada masumiyetin simgesi nedir deseler, hiç düşünmeden bebek yüzleri derdim. Şefkat ve sevgi duygularını en çok hissettiren şey nedir deseler, yine hiç düşünmeden bebekler diye cevap verirdim. Zira hayatın en saf ve masum hâlidir bebeklik. İnsanın hiç sıkılmadan hep bakmak istediği dünyanın en güzel tablosudur bebek yüzleri. Dünyadan habersiz, belki nefes aldıklarından bile habersiz, savunmasız, ellerinde minik eldivenleriyle her şeyden aciz, ama acziyeti oranında da adeta herkesi emri altına alan, etrafında pervane eden, huzur kokan bebeklerden daha masum ve sevimli başka ne olabilir ki?
Bir bebeğin doğması mûcizedir aslında. Her bebek, kokusuyla, güzelliğiyle, masumiyetiyle Cennetten gelir. Belki de bu yüzden ağlarlar doğduklarında. Bir yazara göre, doğan her bebek, Allahın dünyadan ümidini kesmediğini gösterir. Hadiste buyurulduğu üzere, Allahın rahmetine vesile olan, günahsız meleklerdir onlar. Bu yüzdendir ki, bebek sahibi olmak, evinizde bir melekle yaşamak demektir.
Mutluluğun resmi, minik bir bebeğin huzur içinde uyurkenki hâlidir bence. Henüz dik bile tutamadıkları kafalarını kaldırmaya çalışırken, şaşkın ve meraklı bakışlarındaki saflığı yüreğinizde hissetmektir. Belki de parmağınızı bile kavramaya yetmeyen, hiç bırakmak istemediğiniz minnacık elleriyle parmağınızı sıkarken hissettiğiniz sıcaklıktır.
Bazen hayattan yorgun düşeriz de ümidimiz azalır, solgun bir ruh haline bürünürüz ya... İşte o zamanlarda bebekleri izlemek gerek bence. Onların müthiş bir sükûnet ve huzur içerisinde alıp verdikleri nefeslerini dinlemek, mırıldanmalarını duymaya çalışmak, omuzumuzdaki tatlı sıcaklıklarını hissetmek, dünyanın en saf, en huzur dolu, en temiz kokusunu doya doya içimize çekmek, hayatın güzelliklerini hatırlatır bizlere. Zira hayatın en önemli renkleridir onlar...
Bebek demek, bir anlamda ilklerin beklenmesi demektir. Annesinin kucağına ilk verilişi, eve gelişinin ilk gecesi, ilk kelime, ilk emekleme, ilk adım, vs. Her yeni gün bebek için daha bir başkadır. Sabahları kollarıyla bacaklarıyla gerine gerine başlar yeni güne. Bazen de uyandığında çenesi titreye titreye ağlar. İçiniz gider. Yüreğiniz parçalanır. Alır kucaklarsınız. Göğsünüze bastırdığınızda kedi gibi sokulur size. Ağlaması kesilince dünyalar sizin olur. Hayat sevinci dolar kalbinize.
Her hâli ayrı bir güzeldir bebeklerin. Her hâlinin sevimliliğini ayrı ayrı yaşayıp hissetmek gerek. Öyle bir an önce büyümelerini isteyip, o masumiyet sürecindeki güzellikleri fark edememek, yeni keşfettiği şeylerin farkına varamamak çok önemli şeyleri kaçırmak demektir. Zira bebekler büyüdükçe masumiyet kayboluyor... Ve bebekler çok çabuk büyüyor. Hani şair der ya:
Gün gelir açılır önünüzde yollar,
Geçit vermeyen dağlar düz olur.
Kucaklar sizi.
Artık büyüdük diye,
Bozmayın güzelliğinizi.
Hayatımıza neşe katan, dünyamızı renklendiren, hayatımızı anlamlandıran bütün bebekler, hepiniz hoşgeldiniz. Dünyanın güzelliklere, özellikle de sizin güzelliğinize çok ama çok ihtiyacı var. İyi ki varsınız.
Masum güzelliğiniz bir ömür boyu hiç bozulmasın
Sizin ışığınız hiç solmasın