Risale Haber-Haber Merkezi
Milli Gazete yazarı Mevlüt Özcan Besmele'nin hayatımızdaki yerine dikkat çekti. Hayatın her anında onunla başlanan adımların bereket ve hayır getirdiğini ifade eden Özcan, aynız hassasiyetin günümüzde gösterilmediğini belirtti. İşte Özcan'ın yazısı:
Bismillahirrahmanirrahîm...
Dünyaya henüz yeni geliyorduk ki, ebe hanım annemiz, ilk insan eli olarak bize elini değdirip avuç içlerine minnacık bedenimizi avuçlarken Bismillahirrahmanirrahîm dedi sevinçle. Kulaklarımız ilk defa bu sesi duydu. Göbeğimizi kesti şefkat eliyle yine Besmele'yi çekerek. İlk suyu bedenimizi yıkamaya dökerken hep Besmele'yi tekrar ediyordu. İlk giysilerimizi Besmele çekerek giydirdi. Sırtımız yatağa yine Besmele ile değdi. Görenler hep "maşaallah" dediler, ellerini bedenimize değdirirken herkes hep Besmele çektiler.
Anacağım ilk dünya rızkımı minik dudaklarımın arasına akıtmak için göğsünü yanaklarıma değdirirken söylediği o Bismillahirrahmanirrahîm sözünü hiç unutamıyorum. Bu sözü duyduğumda hep anacığımın o ilk Besmele'si kulaklarımda çın çın çınlar.
Hiç düşündünüz mü? Analarımız bizi büyütünceye kadar kaç miyon kere Bismillahirrahmanirrahîm demişlerdir acaba! "Ana gibi yâr olmaz" sözünün de herhalde kaynağı bu sözdür.
Analarımız her güzel işe Besmele ile başlamayı öğrettiler bize.
"Besmelesiz başlayan işlerin sonu nereye varırsa varsın hiç iyi değildir" diye telkin ettiler hep.
Biz böyle büyüdük.
* Akşam yatarken,
* Sabah kalkarken,
* Yemek yerken,
* Su içerken,
* Elbise giyerken,
* Okula giderken,
* Eve girerken,
* Evden çıkarken,
* Çay içerken...
Hep önce "Bismillahirrahmanirrahîm" dedik.
Önceliğimiz Besmele idi.
Anlıyacağınız Besmele "İlk işimiz"di.
Büyüklerimizin dilinden Besmele'yi duyunca öylesine ferahlardık ki, anlatamayız.
Hiç unutamayız: En güzel, en güncel, en kalıcı şeyleri bizler Besmeleli ağızlardan öğrendik.
Fırıncı amcalar küreklerinin üzerine ekmekleri dizerlerken her bir ekmek için Besmele çekerlerdi. Besmele kokardı o eski esmer ekmekler. O fırıncı amcalar neredeler şimdi? Kalfalarına, çıraklarına Besmele'yi hiç mi öğretmediler acaba? Çünkü şimdi ekmeklerimizde Besmele kokmuyor, bereket olmuyor. O lezzeti şimdiki ekmeklerimizden alamıyoruz. Herşey naylonlaştı.
Öğretmenlerimiz derse girerken selâm verirlerdi. Selâm sonrası da Besmele çekerek derse başlarlardı.
Şimdilerde derse başlamadan önce Besmele çeken kaç öğretmenimiz var dersiniz!
Hayatımızın her hayırlı anında Besmele vardı.
Besmelesiz kalkan ziyanla oturur.
Besmelesiz oturup kalkanlar yıllarını hep ziyanla geçiriyorlar.
Besmele ile oturup kalkıldığı yıllarda Ümmet-i Muhammed'in kafası hep dikti.
Bu millete, Müslüman olan insanlara Besmele'yi unutturdular. Sistemleriyle, maarifleriyle, taharetsizleriyle, aydıncık tosunlarıyla, televizyonlarıyla, gazeteleriyle, mecmualarıyla, televizyon dizileriyle... unutturdular. Selamsız, sabahsız, edebsiz, hayasız türedi bir nesil oluşturdular. Böyle olunca da öteki Besmelesizler "biz"leri başımıza çuval geçirip zindanlara tıkıyorlar. Besmele'den kaçanların âhir ve âkıbetleri el âleme el açmak olur. Böyleleri el âleme el aça aça yorgun düştüler. Rezil ve rüsvay oldular. Daha da olacaklar.
Besmele'den kaçış yok.
Bütün yapraklar, çiçekler, böcekler, sinekler, inekler, yağmur taneleri, kar lapaları Besmele ile bize gülümsüyorlar.
Hadi bakalım: Kainattaki bütün zerreler sayısınca gelmiş-geçmiş varlıklar adedince hem de ezelden ebede kadar hep söyliyelim Bismilahirrahmanirrahîm...
Milli Gazete