Hayat, Cenab-ı Allah’ın subuti sıfatlarından kainattaki varlıklara teayyün ve teşahhüsü; Hayy isminin tecellisidir. Vacibül Vücud’a bakmasından dolayı hayat; bu kâinatın en mühim neticesi ve meyvesi ve hikmet-i hilkati (sözler 159),bir mahluk ve çok değerli, kıymetli bir hazine olmaktadır.Risale-i Nur’da hayatın bir çok tarifi ,gaye ve hikmetleri anlatılmaktadır.
Hayat, kudret-i Rabbâniyemu’cizâtının en nurânîsidir, en güzelidir ve vahdâniyetbürhanlarının en kuvvetlisi ve en parlağıdır ve tecelliyât-ı Samedâniye aynalarının en câmii ve en berrağıdır.
Hayat, tek başıyla bir Hayy-ı Kayyûmu bütün esmâ ve şuûnâtı ile bildirir.
Hem hayat, kâinatın tedbîr ve idaresinde hükümferma olan rızık ve rahmet ve inâyet ve hikmeti tazammun ediyor. Güya, hayat onları arkasına takıp, girdiği yere çekiyor.
Demek, hayat bir nokta-i mihrâkiye hükmünde, muhtelif sıfat birbiri içine girer, belki birbirinin aynı olur. Güya, hayat tamamıyla hem ilimdir, aynı halde kudrettir, aynı halde de hikmet ve rahmettir ve hakeza.
İşte, hayat bu câmi’ mahiyet itibariyleşuûn-u zâtiye-i Rabbâniyeyeâyinedarlık eden bir âyine-i Samediyettir. İşte bu sırdandır ki, Hayy-ı Kayyûm olan Zât-ı Vâcibü’l-Vücud hayatı pek çok kesretle ve mebzûliyetle halk edip, neşir ve teşhir eder. Ve herşeyi hayatın etrafına toplattırıp, ona hizmetkâr eder. Çünkü, hayatın vazifesi büyüktür. Evet, Samediyetin aynası olmak kolay birşey değil, âdi bir vazife değil. (SÖZLER 617)
Herşeyin vücudunun müteaddit gayeleri ve hayatının müteaddit neticeleri vardır. Ehl-i dalâletin tevehhüm ettikleri gibi, dünyaya, nefislerine bakan gayelere münhasır değildir; tâ, abesiy yet ve hikmetsizlik içine girebilsin.
Belki her şeyingàyât-ı vücudu ve netâic-i hayatı üç kısımdır:
Birincisi ve en ulvîsi Sâniine bakar ki; o şeye taktığı hârika-i san’atmurassaâtınıŞâhid-i Ezelînin nazarına resm-i geçit tarzında arz etmektir ki, o nazara bir ân-ı seyyâle yaşamak kâfi gelir. Belki, vücuda gelmeden, bilkuvve niyet hükmünde olan istidadı yine kâfidir. Demek herşey, hayatıyla, vücuduyla Sâniinin mu’cizât-ı kudretini ve âsâr-ı san’atını teşhir edip, Sultan-ı Zülcelâlin nazarına arz etmek birinci gàyesidir.
İkinci kısım gàye-i vücud ve netice-i hayat zîşuura bakar. Yani, her şey Sâni-i Zülcelâlin birer mektub-u hakàiknümâ, birer kasîde-i letâfetnümâ, birer kelime-i hikmetedâ hükmündedir ki, melâike ve cin ve hayvanın ve insanın enzârına arz eder, mütâlâaya dâvet eder. Demek, ona bakan her zîşuura ibretnümâ bir mütâlâagâhtır.
Üçüncü kısım gàye-i vücud ve netice-i hayat, o şeyin nefsine bakar ki, telezzüz ve tenezzüh ve bekà ve rahatla yaşamak gibi cüz’î neticelerdir.(Sözler74)
Üstad Bediüzzaman Said Nursi hayatı, bize sunarken kâinatı bir harita şeklinde müşahede etmektedir. Bizlerin hayata bakış açımızı ve algılarımızdaki yanılgılardan kaynaklanan sorunları çözmüş,hastalıkları teşhis ederek reçetesini vermektedir. Bizlere düşen bu ilaçları kullanmak ve tavsiyelerine uymak gerekiyor. Bir pusula gibi bize yön verip sıratı müstakimde ilerlememizi sağlıyor.
Hayat bukadar anlamlı ise hayatımıza tertip düzen getirmemiz gerekiyor. Hayatıisraf etmeden ulvi ebedi hayatımız için gerekli donanımlarla dünya hayatını, nefse bakan yönüyle değil hayatı iktisatlı yaşayarak israf etmeden hayatı anlamlandırmalıyız.
Risale akademinin bu haftaki konusu “iktisadi insan modeline iktisat risalesi ışığında yaklaşımlar”
Hasan Kiraz beyin sunduğu seminerden çok istifade ederek hayatımızı yeniden bir bakış açısı sunduğu için teşekkür ediyorum.
Modern insanda temel ihtiyaçların değişimi, kaynakların yetersizliğinden rekabetin, hırsın, adaletsizliğin ön plana çıkması, azalan getiri yasası …konulara yer verirken modern insanın davranış kalıplarıyla bizlere nefis muhasebesi yaptırdı.
Modern insan; israf, hırs, kanaatsizlik- muvaffakiyetsizlik- ihlassızlık, tembellik(atalet)sonucunda hırs-ı madeni hasaret ve sefahat.
Risale –i nurda geçen sağ ve sol yol, yolcu ifadelerinde israf, sol yolu göstermesi sağ yolu tercih etmede risale-i nurlar bir projeksiyon gibi sağ yolu göstermektedir.
Kendimize ve bütün insanlara faydalı olabilecek samimi bir optimizasyon gereklidir. Küçük daireden başlayarak şükrün mizanları olan iktisadı, kanaati, rıza ve memnuniyeti hayatımızda uygulamalıyız.
Risale-i nurdan birkaç vecizeyle inşallah gaflet perdelerimizinyırtılmasına vesile olur.
Ey kanaatsiz hırslı ve iktisatsız ve haksız şekvalı gafil insan!kat’iyken bil ki: kanaat, ticaretli bir şükrandır, hırs, hasaretli bir küfrandır.(Mektubat)
Kanaat eden iktisat eder, iktisat eden bereket bulur. Mal istersen kanaat yeter. Eğer malı çok seversen, hırs ile değil, belki kanaat ile taleb et, taa çok gelsin. Tevekkül, kanaat ve iktisat öyle bir servettir ki hiçbir şey ile değişilmez.(Mektubat)
Semere-i sa’yine ve kismetine rıza kanaattır, meyl-i sa’yıkuvvetlendirir. Mevcudiyeteiktifa , Dûn-himmetliktir.(hutbe-i Şamiye)
Evet ismi Hakim’in cilve-i azamından olan hikmet-i amme-i kainat, iktisat ve israfsızlık üzerine hareket ediyor, iktisadı emrediyor.(Asâ-yı Musa)
İktisad, izzet ve cömertliktir. hısset ve zillet, ehl-i israf ve tebzirin zahiri merdane keyfiyetlerinin iç yüzüdür.(lem’alar)
Lezaiz çağırdıkça “sanki yedim” demeli. Sanki yedim düştür eden, bir mescidi yemedi.(sözler)
Bu zamanda israfa ta medar olacak para, çok pahalıdır. Mukabilinde bazen haysiyet, namus, rüşvet alınıyor,bazen mukaddesat-ı diniye mukabil alınıyor, sonra menhus bir para veriliyor.(Lem’alar)
Kanaat, izzeti intaç eder. Hem sa’ye ve çalışmayı teşci’ eder. Şevkini ziyadeleştirir,çalıştırır. (Lem’alar)
Madem dünyada hayat var; elbette insanlardan hayatın sırrını anlayanlar ve hayatınısû-iistimal etmeyenler, dâr-ı bekadave Cennet-i bâkiye de hayat‑ıbakiyeye mazhar olacaklardır. (Sözler 161)
Hayat-ıdünyeviyeyi gaye-i maksat yapsan ve ona daimçalışsan, en edna bir serçe kuşunun bir neferi hükmünde olursun. Eğer hayat-ı uhreviyeyi gaye-i maksat yapsan ve şu hayatı dahi ona vesile ve mezra etsen ve ona göre çalışsan, o vakit hayvanatın büyük bir kumandanı hükmünde ve şu dünyada Cenâb-ı Hakkın nazlı ve niyaz dar bir Abdi, mükerrem ve muhterem bir misafiri olursun.(Sözler 51)
İnsaniyetin cihazatı, hayvan gibi hayat-ı dünyeviyeyi kazanmak için verilmemiş olduğu (Sözler 186)
Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapsa, zahiren bir cennet içinde olsa da, manen cehennemdedir. Ve her kim hayat-ı bakiyeye ciddî müteveccih ise,saadet-i dâreyne mazhardır. Dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı olsa da, dünyasını Cennetin intizar salonu hükmünde gördüğü için hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder.(Sözler 68)
Hayat= şükürdür. Hayatımızın gerçek gayesini, hedefini belirleyenler bunagöre hareket edeceklerdir.
Rehberimiz peygamber efendimizin sünnetleri mi? yoksa zamanın şartları ve dünyanın cazibeliyi mi? Kuran-ı Kerimin ölçüleri mi? Yoksa gelenek ve göreneklerimiz mi?