“Ve mel hayâtuddünyâ, illâ, metâul gurûr,”
Bu gurûr, seni de! Beni de! Yerlere vurur.
Gurûr en büyük düşman, nefis ve şeytan gibi,
En büyük Allah’tır ki; kâinatın sahibi.
O’na karşı haddimiz yok! Durup caka satmaya;
Mal sahibiymiş gibi, kendimiz aldatmaya.
Mal sahibi, Mülk sahibi, elbette O’na denir,
O’nun müsaadesiyle, ni’metler bolca gelir.
Âciz ve fakiriz biz, her bir şeye muhtacız,
Gelmez ise ihsanı; bilseniz ki biz açız.
Bir tel düşen saçımı, tutup takamam geri,
Her bir Kudret üstünde, vardır Rabbimin eli.
Bırakmaz Allah seni; Dünyada aç ve açık,
İtirazın var ise; O’nun Mülkünden de çık.
Her nereye gidersen, Mülkün sahibidir O,
O’ndan razı olarak, yastığa başını ko.
Eğer koyup başını, uyursan mışıl-mışıl,
Her şey, lübbe kalbolmuş, bırak kaybolsun kışır.
Rahat yeri mi sandın; “ lâ rahate-fiddünyâ,”
İmtihandan azade, olacaz sandın gûyâ.
Burası harman yeri, ekilen, harman olur,
Burada dua eken, orada deva bulur.
Her bir n’imet üstünde, mührü, sikkesi varken,
Sahiplenmek cehlini, gösteririz ki; neden?
“Uykuda insan oğlu; uyanır subh-ı haşîr,”
Defter-i kebîriyle; olacak haşir-neşir.
Burda ne verdi isen, bil ki gelir seninle,
Eğer veremediysen; bin pişman ol da inle.
Hafaza melekleri, kayıtta gündüz-gece,
Hayır ve şer yazılır; inceden, hece-hece.
Defterimiz sağ elden, sevinerek alalım,
Rabbin rahmet deryasına, gel beraber dalalım.
Allah için veriniz, alınız Allah için,
Bunları yapanlara; buyur! Cennete geçin.
Cennet iskemleleri, bekliyor yolda gözü,
Evet, Aziz Kardeşim, budur sözlerin özü.