Bediüzzaman Said Nursi “Kadınlar yuvalarına dönmeli!” derken, artist olmak için evinden kaçan hanımefendileri kastetmiyordu herhalde!
Lakin ne söylenirse söylensin, havanda su dövmeye benzeyecek. Özellikle geçim sıkıntısının had safhaya ulaştığı ve yine Bediüzzaman’ın deyimiyle gayr-i zaruri ihtiyaçların zaruri ihtiyaçlardanmış gibi görüldüğü günümüzde, geçim sıkıntısı, bu çağrıya olumlu bir yanıt vermeyecektir.
Peki ne yapılmalı?
Bilmiyorum. Açıkçası ben de –en azından teorik planda- aynı durumdayım; yani çalışan bir eşle ortalama bir yaşam standardı yakalanabileceğini düşünenlerden.
Neden mi? Zira gelen belli, giden belli! İnsan gibi oturulacak bir evde oturmayı geçtim, başınızı sokacak bir evde oturmanın maliyeti nedir? Buna asgari elektrik, su, telefon ve yakıt harcamalarını da ekleyin. Bir de en az üç kişilik bir ailenin yol ve okul harcamalarını katın. Yemek içmek masrafını söylemiyorum; vücut sistemimiz fotosentezle beslenmeyi netice verecek bir yapıda değil çünkü!
Şimdi söyler misiniz, yukarıda saydığım giderler ortalama ne yekûn tutar? Ben söyleyeyim, taş çatır çatır çatlasa, 1000 TL’nin altına düşmez! (“Ne Bin TL’si! Öyle olsa öp de başına koy!” diyenleri duyar gibiyim. Fildişi kulelerde yaşayanlar itiraz etmesin diye bu kadar küçük tutmaya çalışıyorum rakamları!) İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşayanlar ise bu masraf ve rakamları iki ile çarpmalı…
Şimdi, neden evinize dönün söyleminin günümüzde havanda su dövmeye benzettiğimi bilmem anlatabildim mi?
Bu arada kendisi yeri geldiğinde bir günde 500-600 TL harcayıp, asgari ücret verdiği yahut alan kardeşlerine “Kardeşim İktisat Risalesini bol okumak lazım!” diyen mübareklerin tavsiyesine de karınlar tok!
Şunu söylemeye çalışıyorum, bu tip meseleler entelektüel faaliyetlerle ya da ideal yaşam standartlarında olup da başkalarına tavsiyelerde bulunmakla falan çözülecek iş değil! Kimse kendisini kandırmasın!
Bir kere bu konuda toplumsal bir şuur yapılanmasına ihtiyaç var. Bireysel yaşam çabalarının pek sonuç vereceğini zannetmiyorum. Ev sahiplerinden, patronlara, gıda firmalarından reklam sektörüne kadar birçok alanda bu soruna bir çözüm bulma gayreti olmalı ki tavsiyeler ve yaşam biçimi tavsiyeleri etkili olsun.
Piyasa öyle diye 300-350 TL’ye kiraya verebileceği evini 700 TL’den duyuran emlak sahipleri şuurlanmadıkça bu sorun çözülmez…
Hz. Fatıma’nın çeyizindeki azlığı dinlerken salya-sümük ağlayan genç kızlar ve anne-babalar, sıra kendilerine gelince iki ay topuklu ayakkabı aratmaktan vazgeçmedikçe bu sorun çözülmez…
Kendisi himmet toplantılarında yaptığı cömertliklerle modern zaman Hz. Osman’ı olup, yanında çalışan işçisine asgari ücret verip ardında da “iktisat ve kanaat” tavsiye eden Nurjuvazi aristokratları kendilerine gelmeden bu sorun çözülmez…
Hasılı, elinde olmayan zaten harcayamaz; iktisat etmek zorundadır. Ancak karı-koca çalışmakla kıt kanaat geçinebilenlere ise ben diyecek bir şey bulamıyorum. “Kadınlar evlerine dönmeli” tavsiyesi toplumsal bir şuur ve gayretle yerine getirilebilecek bir çağrıdır. Yoksa kuru kuruya bir tavsiye kadınları evlerine döndür; kendi ana-babalarının evlerine hem de :)!
Son söz yine Bediüzzaman’dan: “Nefsini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez!” (Osman)