Bizimle yakından ilgili konularda tepkimiz ya olumludur ya olumsuzdur, yani ya evet ya da hayırdır. Bu iki tercihte tamamen özgürüz. Her iki kelimenin bedelini de biz öderiz. Birilerinin etkisinde kalmadan göstereceğimiz evet ve hayır şeklindeki tepki, ne olursa olsun bizim özgürlüğümüzü gösterir.
Bu iki kelimeyi birilerine rağmen söylüyorsak, bu takdirde özgürce davranmamış oluruz; ama bizim ağzımızdan çıktığı için bedelini yine biz öderiz. Evet ya da Hayırı kullanırken iki kez düşünmemiz gerekir. İkisi de birer hüküm ifade eder. Biri tasdik anlamında olumlu ise, diğeri ret anlamında olumsuzdur. Bir tutum olması noktasında olumlunun da olumsuzun da bedelleri vardır.
Evet ya da hayırı bazen sözle ifade etmeyebiliriz. Bir işaret, bir mimikle de bu iki kelimeyi belirtebiliriz. Sonuç itibariyle sözlüsünden farklı olmaz. Bazen tepkisizlik de bu iki kelimenin yerini alabilir. Sükut ikrardandır sözü bunu ifade eder.
O halde insan özgürlüğünü bu iki kelimeyle ispat eder. Bu iki kelimeyi söylemede ne kadar özgürse, yani birilerinin etkisinde değilse, yani içinden geldiği gibi davranmışsa, yani sonuçlarını da düşünmüşse o kadar bu iki kelimenin sahibi demektir. Ancak sahibi olduğumuz davranışlarımızla özgürüz çünkü.
Evet ve hayır kelimelerimizin arkasında durduğumuz kadar özgürüz biz. Evet dedikten sonra küçük bir baskı sonucunda hayır dersek ya da hayır dedikten sonra her nasılsa evet kelimesini kullanırsak ya da birilerine rağmen evet ve hayırı söylersek, bir kararsızlık içindeyiz demektir. Bu tür bir davranış bizi asla özgür yapamaz; bu takdirde birilerinin ya da çıkarımızın tutsağıyız demektir.
Ama kişilikli bir insan için asıl olan özgür olmaktır. Özgürlüğümüze ne kadar sahip çıkarsak o kadar insanlığımız güçlü hale gelir. Özgürce söylediğimiz evet özgürce söylediğimiz hayır kadar erdemlidir; bunun tersi de aynıdır. Aslında özgürlüğün eşlik ettiği bu iki kelimenin arasında bize çıkan fatura bakımından pek fark yok; farklı da olsa ikisinin de bir sonucu, bir bedeli vardır.
Şöyle bir soru sizce nasıl olur? Evet mi söylemek istersiniz, yoksa Hayır mı? Başka bir deyimle söylersek; size Evet mi denilmesinden hoşlanırsınız, yoksa hayır mı? Böyle bir soru bir açıdan o kadar mantıklı değil. Şartlar oluşmadan bu tür bir soruya olumlu ya da olumsuz cevap vermek uygun değil. O demektir ki, evet ya da hayırı söylemeyi şartlar belirler. Şimdiden ikisinden birini tercih etmek, özgür olmadığımızın bir göstergesidir.
Dilerseniz vakıalarla geliştirelim konuyu.
Genelde evetçi bir toplumuz biz. Her zaman değil belki, çoğunlukla evetçilikte, sorumluluğu üzerimizden atma, yani kolaya kaçma var. Nedense Eveti hepimiz severiz. Babamız sever, öğretmenimiz, amirimiz, patronumuz, devlet başkanımız sever. Niçin sever? Çünkü; Evette bir teslimiyet ve hayırda ise bir başkaldırı söz konusu. Evette eneler şişer, hayırda ise gururlar incinir çoğunlukla. Evet sözüne muhatap olduğumuzda gerçekte olmasa da haklılığımız, hayırda ise, yine çoğunlukla hatalarımız ve yanılgılarımız ortaya çıkar. Aslında her zaman evetle karşılaşmak istememizde baskıcı ve nefsi bir haz da var. Yasakların çoğunda, bir gücün bir başka zayıf gücü bastırmaya yönelik anlayış ve niyet var.
Hiç kimse evete bir şey demez; hayıra ilk tepki buna muhatap olandan gelir. Evet söylemek kolay, çünkü niçin evet diyorsun? diye soran çok az. Hayır diyebilme cesaretini kendinde gören, her ihtimale göre hazırlıklı olması gerekir; yanında hayır dediği için deliller bulundurmalı.
Oysa, dünya işlerinde hayır diyebilme cesaretini göstermek özgürlüğümüzün bir ölçütüdür. Zihin ve duygular hazır olmadan, hayırı haklı olarak kimse söyleyemez. Çünkü; hayır demenin bir sorumluluğu, niçin? sorusuna cevap vermektir.
Yeryüzündeki insanlar, mutlak anlamda ancak vahyin bize sunduklarına evet diyebilir. Vahiydeki olgu bizim aklımızla örtüşüyor çünkü. Vahyin yanılma payı hiç yok. Bunun dışında, herkesin herkese, her şeye, her şartta hayır söyleme hakkına sahiptir. Özellikle bütün dayatmalara hayır demek, bir erdemdir. Hayır demeye hazır olan bir insan, aklını kullanma, araştırma, sorma ve delil aramaya meyilli olduğu gibi zorunludur da. Hayıra hazırlık, sorumluluğa adım atmak demektir. Ne kadar hayır diyebilmeyi gündemimize getirirsek, o kadar özgürlük yolunda mesafe kat etmiş oluruz, birilerine rağmen de olsa.
İnsanlık tarihi, bir hata bile olsa, yasaklanmış ağacın meyvesinden yemekle ortaya çıkan bir hayırla başlamış. Başta peygamberler olmak üzere, bütün dava adamları, dayatmalara hayır!la işe koyulmuşlar; bütün tehdit ve işkencelere rağmen bildikleri hak yoldan asla şaşmamışlar. Büyük lider ve iş adamları, hayır deme cesaretini gösteren danışmanları yanlarından eksik etmemişler.
Kurandaki yoğun tefekkür olgusunun bir ucu, hayıra, yani redde kadar uzanır. Aklını kullanan, düşünen ve aksiyon sahibi olan, her zaman hayır demeye hazırlıklıdır, gerektiğinde hayır demekten asla çekinmez. Sahabeler, hayırı çokça kullanmakla olayları sorgulayan insanlardı.
Hayır demek, hastalık halini almadıktan sonra, asla bir başkaldırı değil, bir olgunun açıklığa kavuşması için cesurca atılan bir adımdır. Hayır demesini bilen, ikna olduğu takdirde evet söylemekte de güçlük çekmez. Çünkü özgür insandır o. İç özgürlüğe sahip insanlar, ne evete ne de hayıra tepkili olurlar. Herkesin bu iki tavrı takınabilme hakkına sahip olduğuna inanırlar.
Ne demek hep evet demek? Gerektiğinde hayıra muhatap olan insan da herkes gibidir. Hiç kimsenin temel hak ve özgürlükler açısından hiç kimseye üstünlüğü yoktur. Peki, her Hayıra tepkili olanlara ne denir? Ya yaptıklarının özgürlüğe aykırı düştüğünün farkında değiller ya geçmişten gelen bir alışkanlıkları vardır ya da birileri tarafından pohpohlanmışlar, vazgeçemiyorlar. Bu gibiler biraz kendini sorguya çekseler, kırmızı ışığın ne olduğunu anlamaya çalışırlar. İnsan her zaman yeşil ışıka muhatap olmaz ki!
Asıl hayır diyeni dinlemek gerekir; çünkü kaçırdığımız hakikatin bir ucu erkekçe söylenen bu tek kelimede saklı olabilir.
Öteden beri, benim çok hoşlandığım bir söz Bediüzzamana ait: İşte size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurun. Eğer altın çıktıysa kalpte saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.