Risale Haber-Haber Merkezi
(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Sünûhat adlı eserinden bölümler)
Dediler: “İttihada şedit bir muarızdın. Neden şimdi sükût ediyorsun?”
Dedim: “Düşmanların onlara şiddet-i hücumundan. Düşmanın hedef-i hücumu, onların hasenesi olan azim ve sebattır ve İslâmiyet düşmanına vasıta-i tesmim olmaktan feragatıdır.
“Bence yol ikidir: mizanın iki kefesi gibi. Birinin hiffeti, ötekinin sıkletine geçer. Ben tokadımı Antranik ile beraber Enver’e, Venizelos ile beraber Said Halim’e vurmam. Nazarımda vuran da sefildir.”
Dediler: “Fırkacılık lâzım-ı Meşrutiyettir.”
Dedim: “Bizdekilerde hutut-u efkâr telâki için mütemayilen imtidada bedel, münharifen gittiğinden, nokta-i telâki vatanda, belki kürede görülmüyor. Vücut-adem gibi, birinin vücudu ötekinin ademini ister.
“İnat, bazan müfrit fırka müteassıplarına, dalâl ve batılı iltizam ettirir. Şeytan birisine yardım etse, melek der, rahmet okutur. Ötekinde melek görse, libasını değiştirmiştir der, lânet eder. Sû-i zan ve hüsn-ü zan nazarıyla, dürbünün iki tarafı gibi leh, aleyhtar... Vâhi emareyi burhan, burhanı vâhi emare görür.
“İşte şu zulümdür إِنَّ اْلإِنْسَانَ لَظَلُومٌ (“İnsan ise, şüphesiz ki, çok zâlimdir.” İbrahim Sûresi, 14:34.) sırrını gösterir. Zira, hayvanın aksine olarak, kuvâ ve meyilleri fıtraten tahdit edilmemiş; meyl-i zulüm hadsizdir. Lâsiyyemâ, ene’nin eşkâl-i habisesi olan hodgâmlık, hodfikirlik, hodbinlik, hodendişlik, gurur ve inat o meyle inzimam etse, öyle ekberü’l-kebâiri icad eder ki, daha beşer ona isim bulmamış. Cehennemin lüzumuna delil olduğu gibi, cezası da yalnız Cehennem olabilir.
“Meselâ, birisinin bir sıfatından darılsa, mecma-ı evsaf-ı mâsume olan şahsına, hatta ehibbâsına, hatta meslektaşına zulmünü teşmil eder.
وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرٰى ’ya karşı temerrüd eder. (Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez." En’âm Sûresi, 6:164; İsrâ Sûresi, 17:15; Fâtır Sûresi, 35:18; Zümer Sûresi, 39:7. )
“Meselâ, muhteris bir intikam veya müntakim bir hilâfla bir kere demiş: ‘İslâm mağlûp olacak, kalbi parçalanacak.’ Sırf o mürâi ruhtan gelen, yalancı fikirden çıkan meş’um sözünü doğru göstermek için, İslâm mağlûbiyetini, İslâm perişaniyetini arzu eder, alkışlar, hasmın darbesinden mütelezziz olur. İşte şu alkışı ve gaddar telezzüzüdür ki, mecruh İslâmı müşkül mevkide bırakmış. Zira hançerini İslâmın ciğerine saplamış olan hasım, ‘Sükût et’ demiyor. ‘Alkışla, mütelezziz ol, beni sev’ diyor, onları misâl gösteriyor.
“İşte size dehşetli bir günah ve zulüm ki, ancak haşirdeki mizan tartabilir.
وَقِسْ عَلَيْهَا” (Ve buna kıyas et.)
Denildi: “Mağlûbiyet mâlûmdu, biz bilirdik. Bilerek bizi belâya attılar.”
Dedim: “Acaba Hindenburg gibi dehşetli insanlar nazarına nazarî kalmış olan gaye-i harp, sizin gibi acemîlere nasıl malûm ve bedihî olabilir? Acaba fikir dediğiniz şey—el’iyazü billâh—arzu olmasın? Bazan zâlimâne intikam-ı şahsî, arzuya fikir sûretini giydirir.
“Yahu, pis bir çamura düşmüşsünüz, misk ü anber diye yüzünüze gözünüze bulaştırmaya ne mânâ var?”
İşte misâlîlerin münevver gece meclisinde ve dünyevîlerin muzlim gündüz mahfelinde akıldan akma değil, kalbden çıkan beyanatım: İstersen kabul et, istersen etme—anlamak şartıyla.
İster al gûş-i kabul-i câne, ister hiddet et!
Devam edecek
ÖNCEKİ BÖLÜMLER
Bu Osmanlı ülkesinde büyük bir parlak nur çıkacak
Cemaat-ı İslâmiye nazarını Kur’ân’a çevirmeli
Filân adam fenalık etti, belâsını buldu
'Tanışın diye sizi milletlere ayırdık' ayeti böyle anlaşılmalı
Kudret çıkarıyor, kader giydiriyor, inayet besliyor
Küremiz hayvana benziyor, âsâr-ı hayatı gösteriyor
'Şehitlere ölü demeyin onlar diridir' ayetini Bediüzzaman böyle açıklıyor
'Kim masum birisini öldürürse bütün insanları öldürmüş gibidir' ayeti hakikattir
İhtirasına mani herşeyi, dünyayı ve insanları mahvetmek ister
Öyle zaman olur ki, bir kelime bir orduyu batırır
Sıfatın delâletinde şek var; imanın vücudunda da yakîn var
İnsan, bir taşın, hiçbirşeyin yaratılmasına muktedir olamaz
Hararette meratip, burudetin tahallülüyledir
Haşirde bütün ruhların yaratılması bir sineğin yaratılmasından daha ağır olamaz
'Allah’ı bırakıp da birbirimizi rab edinmeyelim' ayetinin bir nüktesi
'Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor' ayetinin farklı bir tefsiri
Bir şahs-ı muhteris intikamla demiş ki
Ümmet-i İslâmiyenin ahkâm-ı diniyede gösterdiği ihmalin en mühim sebebi
Halkın nazarını doğrudan doğruya Kur’ân’a çevirmenin üç yolu vardır
Hak olan dört mezhebe böyle bakmak birliği yaralar
Bu İslam devletini öldürücü darbelere rağmen din hissi muhafaza etmiştir
Havf ve zaaf tesirat-ı hariciyeyi teşcî eder
Biz incinirken âlem-i İslâm ağlıyor
Beşer esir olmak istemediği gibi, ecîr olmak da istemez
İslâmiyet, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek dünya barışını sağlayacak
Bir adam dört şeye muhtaç iken şimdi yüz şeye muhtaç ve fakir
İşte Şeriat-ı Ahmediyenin (asm) emrettiği medeniyet
Şark husumeti zâil olmalı, garp husumeti bâki kalmalı. Çünkü...
Hangi fiilinizle kadere fetvâ verdirdiniz ki, şu musibetle hükmetti?
'Din namına meydana çıkmak lâzım' diyenlere Bediüzzaman'ın cevabı